'Tarımsal destekte eksikler giderilsin'

TZYMB Konya Şube Başkanı Prof. Dr. S. Ahmet Bağcı, 2025-2027 yılları arasında uygulanacak yeni tarımsal destekleme modeliyle ilgili, “Bazı ürünlere ayrıcalık tanınmış fakat bazı ürünler yok sayılmış. Eksikler giderilmeli” dedi

Türkiye Ziraat Yüksek Mühendisleri Birliği (TZYMB) Konya Şube Başkanı Prof. Dr. S. Ahmet Bağcı, 2025-2027 yılları arasında uygulanacak yeni tarımsal destekleme modeli üzerine değerlendirmelerde bulundu. Belli sayıda bitki için belli havzalarda ve farklı şartlarda desteklemelerin sağlanacağını kaydeden Prof. Dr. Bağcı, “Farklı ve yeni bir yöntem olduğundan bazı konularda karışıklık yaşanabiliyor. Burada temel konu her yıl belirlenecek olan destek katsayısı. 2025 yılı için bu katsayı dekara 244 TL olarak belirlenmiş, açıklamalara göre bu rakam her yıl yeniden belirlenecek. 244 TL neye göre hesaplandı, bu konu çok açık değil sadece gübre ve mazot desteği olarak belirlendiği söyleniyor. Tarımsal desteklemeler için yeni bir dönem girildi, sonuçlarını hep beraber özellikle üretimin içinde olan çiftçiler dâhil tüm paydaşlar göreceğiz. Konu biraz karışık şimdi destek miktarlarını buğday, tritikale ve ayçiçeği (yağlık) örneği ile açıklamaya çalışalım. Yeni Destekleme Modeline göre 2025 yılında buğday ve yağlık ayçiçeği ekenlerin dekara alacakları destek miktarı (TL). Planlama içinde yer alan 13+1 (Tablo 2) bitkiler belirtilen havzalar dışına ekilirse hiçbir destek alamıyor. Mesela Trabzon veya Van'a nohut veya 946 havzanın 94 havza dışında mesela Konya, Karaman veya Antalya’ya soya ektiyseniz hiçbir destek alamıyorsunuz” dedi.

BAZI ÜRÜNLERE AYRICALIK TANINMASI OLUMLU GELİŞME

Prof. Dr. Bağcı, konuşmasını şu şekilde sürdürdü: “2025 yılı için bu destek miktarı ile kuru şartlarda buğday verimini 265 kilogram olarak aldığımızda 756,5 TL toplam destek ödemesi üzerinden kilogram başına 2,85 TL olmaktadır. 2024 yılında kuru şartlarda buğday maliyeti 8 TL olarak hesap edildiğine göre 2025 yılı için yüzde 50 enflasyon artışı ile bu maliyet 12 TL/kg olması beklenmektedir. 2025 yılında verilmesi hesap edilen tahmini 2,85 TL/kg destek maliyetin yüzde 23,7 sini karşılayacaktır. Maliyet dışında ülke ihtiyaçları doğrultusunda yeni yöntemde desteklenmek için seçilen bitkiler ve havzalar konusunda genel değerlendirmemi paylaşmak istiyorum. Öncelikle bir bitki ıslahçısı olarak mısır, ayçiçeği ve pamukta yerli ıslah ile üretilen çeşitlere ayrıcalık tanınmış, güzel. Yalnız buradaki uygulama sadece üniversite ve kamu araştırmalarının yanında yerli özel sektör araştırmalarının da bu kapsama dâhil edilmesi ülkenin bitkisel üretimi adına önemlidir ve gereklidir. Milli özel sektöre ayrıcalık vermenin yabancı sermayeli sektöre karşı ayrımcılık olacağı düşüncesi ile böyle bir uygulamaya gidilmediği bilinen bir gerçek, ama doğru değil.”

TRİTİKALE BİTKİSİ YOK SAYILMIŞ

Kuraklığın ağır bir şekilde hissedildiği bugünlerde az su isteyen bitkilerin teşvik edilmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Bağcı, “Seçilen 13 bitki + 1 ürün grubunun içerisinde serin iklim tahıllarından sadece arpa ve buğday yer almış (arpa, aspir, ayçiçeği (yağlık), buğday, fasulye (kuru), kolza (kanola), mercimek, mısır (dane), nohut, pamuk (kütlü), patates, soğan (kuru), soya ve birinci grup yem bitkiler. İklim değişikliğine bağlı olarak yağışların düzensizliği, kıraç alanlarda önemli bir alternatif bitki olan tritikale yok sayılmış. Toprak özelliklerinin problem olduğu özellikle Konya gibi illerde, kış zararından dolayı arpa ve buğday verimlerinin düşük olduğu özellikle Erzurum ve Sivas gibi illerde kendini ispat etmiş ve kanatlı yem sektörünün öncelikli tercihi olan tritikalenin hiçbir ürün havzasında yer almaması ülkemizin öncelikleri adına önemli bir eksiklik olarak görüyorum. Kuraklığı yaşadığımız bugünlerde ve gelecek yıllarda marjinal alanlarda kabul edilen bir verim veren, yem ve gıda olarak tüketim imkanı olan bir bitki, tritikale hangi düşünce ile tüm havzalarda yok sayılabilir.”

SERİN İKLİM TAHILLARI BİR BÜTÜN OLMALI

Kuraklığın etkisinin arttığı bu günlerde bazı bitkilerin ekiminin teşvik edilmesi gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Bağcı, “Havzalarda ve destekleme cetvellerinde “arpa, buğday” ifadesinin yerine tritikale, yulaf ve çavdarında içine olduğu “serin iklim tahılları” ürün grubu şeklinde yer alması daha uygun olur. Aynı şekilde yemeklik dane baklagillerinin de ürün olarak yer alması daha uygun olabilir. Yer altı su kısıtı tablosunda (Tablo 3) tritikalenin arpa ve buğdayla aynı kategoride yer alması elzemdir. Lisanslı depolarda muhafaza edilen ürünler tablosunda (Tablo 10) tahıllardan sadece tritikaleye yer verilmemiş, eklenmesi gereklidir. Sayabildiğim kadarıyla Bitkisel ürün planlaması için 946 havza ürün deseni var. Bunların içinde 349 havzada danelik mısıra yer verilmiş. 349 havzanın 61 adedi su sıkıntısının öncelikle yaşandığı Orta Anadolu illerine verilmiş. Bunların başında 21 havza ile Konya, 12 havza ile Afyonkarahisar ve 10 havza ile Eskişehir gelmektedir. Su sıkıntısı/kısıtı olan yerlere “damla sulama” şartı getirilmiş. Konya’nın mısır ekilen ve damla sulama ile yetiştirilen bazı yörelerde 30-35 saat sulama yapıldığı itiraflarını duyuyoruz. Yani yeni yöntem “damlama usulü vahşi sulama.” Ülkemizin mısır üretiminde yeterlilik derecesi yıllara göre yüzde 75-80 civarında değişmektedir. Bununla beraber soya fasulyesinde yeterlilik derecesi sadece yüzde 5 ve yıllık 1,3 milyar dolar civarında ithalata, dış ülkelere ödeme yapılmaktadır. Mısır ile kıyaslandığında daha az su tüketimine sahip ve iyi bir münavebe bitkisi olan soya fasulyesine 946 havza içinde sadece 94 havzada yer verilmiş. Şanlıurfa’da 11 ve Adana’da ise 10 havza ile soyanın en fazla yer aldığı iller olmuş” diye konuştu.

İÇ ANADOLU’DA SOYA DESTEĞİ OLMALIYDI

Türkiye Ziraat Yüksek Mühendisleri Birliği (TZYMB) Konya Şube Başkanı Prof. Dr. S. Ahmet Bağcı, sözlerini şöyle tamamladı: “Dünyada farklı ekolojilerde yetiştirilmekte olan soyanın ülkemizde sadece sahillerde ve ikinci ürün olarak yetişeceğine inanılıyor. Bu düşünce doğrultusunda bile hareket edilse Antalya, Aydın, Balıkesir, Denizli, Kocaeli, Manisa, Ordu, Tekirdağ, Tokat ve Uşak illerinin bazı havzalarında soyanın yer alması gerekirdi, almaması hayret verici bir durum. Toprak ve iklim problemlerinin yaşandığı Orta Anadolu ve Geçit bölgelerinde soya neredeyse hiç düşünülmemiş. Sadece Kırıkkale ilinde 9 havzanın 8’inde ve Ankara’da ise sadece 3 havzada soyaya yer verilmiş. Ülke ihtiyaçları doğrultusunda öncelikli olarak soyayı alternatif ürün olarak düşündüğü için Kırıkkale ilini tebrik etmek lazım. Özellikle kanatlı yem ihtiyacı ve önemli bir münavebe bitkisi olmasından dolayı soya bitkisine daha fazla havza ürün listesinde yer verilmesi temel destek ve planlı üretim desteği tablolarında soyanın katsayısı arttırılması ülke soya üretimine önemli katkı sağlayacağını, ithalatımızın azaltılacağı ve insanımızın daha az GDO’suz soya tüketeceğini düşünmekteyim.”

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Gündem Haberleri