Tarım, toprağa dayalı olarak yapılan üretimdir. Tarım faaliyetleri, arazide ekim, dikim, bakım ve yetiştirme yollarıyla bitki, orman ve hayvan yetiştirmektir. Tarım üretiminin verimli ve devamlı olabilmesi için iklim, toprak ve su kaynaklarının elverişli olması gerekir.
Türkiye, coğrafi yapısı bakımından tarıma elverişlidir. Ayrıca gıda maddeleri üretiminde kendi kendine yeterli olan dünyada sekiz ülkeden biridir. Ancak gıda maddeleri üretiminde karşılaşılan güçlükler ve dış etkili politikalar, bizi, gıda maddesi ithal eden bir ülke haline getirmiştir. Türkiye’de çoğu tarım ürünü, pazarlama zorlukları nedeniyle çiftçinin elinde kalmaktadır.
Bir ülkede tarım faaliyetlerinin yeterli seviyeye ulaşabilmesi için, tarım üretimini artıracak bütün araç ve gereçlerin temini şarttır. Tarım üretiminde coğrafi şartların yanında, sulama tesislerinin yapımı, gübre, zirai mücadele ilacı, traktör gibi araç ve gereçlerin karşılanması gerekir. Sulama tesislerinden baraj ve sulama kanalı yapımı gereklidir. Traktör gibi araç ve gereçlerin temini için ağır sanayinin kurulması lâzımdır.
Bugün çiftçimiz zor durumdadır. Bir tahıl ambarı olan Konya’nın yüzölçümü 40.814 Km2, bunun yaklaşık 22.448 Km2 ‘si tarım arazisidir. Konya Ovası’nda yeterli üretim sağlanamıyor. Konya’da tarımla uğraşanlar yeterli üretim desteği göremiyor. Harran Ovası’nda yeterli üretim yapılamıyor. Çukurova’da yetişen ürünler istenen seviyede değerlendirilemiyor. Dünyada eşi benzeri olmayacak kadar geniş tarım arazisine sahip olan Türkiye’de, tarım alanları yeterince işletilemiyor. Bunun aksine dışarıdan tarım ve hayvansal ürünler ithal edilmektedir. Türkiye’de dışarıdan ithal edilen tarım ve hayvansal ürünler acı bir tabloyu ortaya koymaktadır.
Türkiye’nin 2008 yılında dışarıdan yaptığı tarım ve hayvansal ürünlerdeki ithalatı şöyle olmuştur:
41 milyon dolarlık canlı hayvan ithalatı, 119 milyon dolarlık balık ithalatı, 127 milyon dolarlık süt ve süt mamülleri ithalatı, 57 milyon dolarlık canlı bitki ve çiçek ithalatı, 400 milyon dolarlık sebze ve yumrulu bitki ithalatı, 319 milyon dolarlık meyve ve kabuklu yemiş ithalatı, 2 milyar 137 milyon dolarlık hububat ithalatı, 1 milyar 465 milyon dolarlık yağlı tohum ve sanayi bitkisi ithalatı, 1 milyar 657 milyon dolarlık hayvansal ve bitkisel yağ ithalatı, 87 milyon dolarlık şeker ve şeker mamülleri ithalatı, 151 milyon dolarlık un ve nişasta ithalatı, 2 milyar 332 milyon dolarlık pamuk ve pamuk ipliği ithalatı, 773 milyon dolarlık gıda sanayi kalıntı ve döküntüleri ithalatı yapılmıştır.
Çiftçimiz en pahalı mazotu alıyor. Bir zamanlar buğday ihraç eden Türkiye, bugün buğday ithal eden ülke durumuna düşmüştür. Türkiye, kırmızı mercimek, kuru fasulye, mısır, yem ham maddelerinden, yağ ham maddesine kadar birçok tarımsal ürünü ithal eder durumdadır.
İsrail’den gelen tohumlar ile domates vs. tarımsal ürünlerin genetik yapısı bozulmuştur. Türkiye genelinde olduğu gibi, Mersin’de de sebze ve meyve üreticileri ürettiğinin karşılığını alamıyor.
Türkiye’de dışa bağımlı politikalarla tarımın ihtiyacı olan araç ve gereçler istenen seviyede üretilememektedir. İzlenen yanlış politikalarla Türkiye’de sanayi istenen düzeyde gelişmediği gibi tarım üretiminde de büyük bir gerileme olmuştur. Sonuçta; üretilen gıda maddeleri yetersiz kalmıştır. IMF’nin çökertme politikalarının uygulandığı operasyonlarıyla çiftçimiz tarım üretiminden vazgeçirilmiştir. Bugün çoğu çiftçilerimiz “ ektiğini biçemeyen, biçtiğini satamayan” duruma gelmiştir. Bu durum tarım üretimini azaltmıştır. Türkiye gıda maddeleri üretiminde kendine yeterli durumda iken, bugün ithalatçı ülke durumuna düşmüştür. Üretmeden tüketmek demek, sömürge ülkesi olmak demektir. Bu acı tablo karşısında tarımla uğraşanların refah seviyesi nasıl artacaktır? İşsizlik nasıl önlenecektir?
Türkiye’de tarım faaliyetlerine daha fazla hız verilmesi ve tarımsal üretimin artırılması vazgeçilmez şart olmuştur. Türkiye’de tarım üretiminin yeterli hale gelmesi gerektiği gibi ihraç edilebilir hale de gelmesi gerekir.
Batılıların sunduğu çökertme politikalarına itibar edilmemelidir. Türkiye, sanayide ve tarımda ortaya konacak kalkınma politikaları ile hedeflerine varmalıdır. Türkiye kendi meselelerini kendi önderlerinin ortaya koyduğu politikalarla çözmelidir.
Tarım ve hayvancılığı geliştirmek için faizsiz tarım ve hayvancılık kredileri, denetimli ve kontrollü verilmelidir. Başarı sağlandıkça yeni teşviklerle çiftçiler desteklenmelidir. Çiftçilerin traktör, mazot, gübre ve tohumluk ihtiyaçları karşılanmalıdır. Hayvancılıkla uğraşanlara yem ve damızlık hayvan temin edilmelidir. İsrail’den ithal edilen genetik yapısı ile oynanmış, bir defa kullanılan tohum alımından vazgeçmelidir. Köylerin yol, su, elektrik, okul, cami, haberleşme ve sağlık hizmetleri süratle tamamlanmalıdır. Köylerde güzel meskenler yapımı için köylüye destek verilmelidir. Köyler modern bir hale getirilmelidir. Köylerin giderlerinin karşılanması için, nüfusa göre bir bütçe ayrılmalıdır. Bölgesel kalkınma projeleri ile işsizlik önlenmelidir.
Çiftçimizin ürettiği ürünlerin pazarlanması konusunda politikalar geliştirilmelidir. Üretilen tarımsal ürünler çiftçimizin elinde kalmamalıdır. Çiftçilerimiz ürettiğinin karşılığını mutlaka almalıdır. Tarımsal üretimin artırılması için çiftçilerimiz her yönüyle desteklenmelidir.
Türkiye, coğrafi yapısı bakımından tarıma elverişlidir. Ayrıca gıda maddeleri üretiminde kendi kendine yeterli olan dünyada sekiz ülkeden biridir. Ancak gıda maddeleri üretiminde karşılaşılan güçlükler ve dış etkili politikalar, bizi, gıda maddesi ithal eden bir ülke haline getirmiştir. Türkiye’de çoğu tarım ürünü, pazarlama zorlukları nedeniyle çiftçinin elinde kalmaktadır.
Bir ülkede tarım faaliyetlerinin yeterli seviyeye ulaşabilmesi için, tarım üretimini artıracak bütün araç ve gereçlerin temini şarttır. Tarım üretiminde coğrafi şartların yanında, sulama tesislerinin yapımı, gübre, zirai mücadele ilacı, traktör gibi araç ve gereçlerin karşılanması gerekir. Sulama tesislerinden baraj ve sulama kanalı yapımı gereklidir. Traktör gibi araç ve gereçlerin temini için ağır sanayinin kurulması lâzımdır.
Bugün çiftçimiz zor durumdadır. Bir tahıl ambarı olan Konya’nın yüzölçümü 40.814 Km2, bunun yaklaşık 22.448 Km2 ‘si tarım arazisidir. Konya Ovası’nda yeterli üretim sağlanamıyor. Konya’da tarımla uğraşanlar yeterli üretim desteği göremiyor. Harran Ovası’nda yeterli üretim yapılamıyor. Çukurova’da yetişen ürünler istenen seviyede değerlendirilemiyor. Dünyada eşi benzeri olmayacak kadar geniş tarım arazisine sahip olan Türkiye’de, tarım alanları yeterince işletilemiyor. Bunun aksine dışarıdan tarım ve hayvansal ürünler ithal edilmektedir. Türkiye’de dışarıdan ithal edilen tarım ve hayvansal ürünler acı bir tabloyu ortaya koymaktadır.
Türkiye’nin 2008 yılında dışarıdan yaptığı tarım ve hayvansal ürünlerdeki ithalatı şöyle olmuştur:
41 milyon dolarlık canlı hayvan ithalatı, 119 milyon dolarlık balık ithalatı, 127 milyon dolarlık süt ve süt mamülleri ithalatı, 57 milyon dolarlık canlı bitki ve çiçek ithalatı, 400 milyon dolarlık sebze ve yumrulu bitki ithalatı, 319 milyon dolarlık meyve ve kabuklu yemiş ithalatı, 2 milyar 137 milyon dolarlık hububat ithalatı, 1 milyar 465 milyon dolarlık yağlı tohum ve sanayi bitkisi ithalatı, 1 milyar 657 milyon dolarlık hayvansal ve bitkisel yağ ithalatı, 87 milyon dolarlık şeker ve şeker mamülleri ithalatı, 151 milyon dolarlık un ve nişasta ithalatı, 2 milyar 332 milyon dolarlık pamuk ve pamuk ipliği ithalatı, 773 milyon dolarlık gıda sanayi kalıntı ve döküntüleri ithalatı yapılmıştır.
Çiftçimiz en pahalı mazotu alıyor. Bir zamanlar buğday ihraç eden Türkiye, bugün buğday ithal eden ülke durumuna düşmüştür. Türkiye, kırmızı mercimek, kuru fasulye, mısır, yem ham maddelerinden, yağ ham maddesine kadar birçok tarımsal ürünü ithal eder durumdadır.
İsrail’den gelen tohumlar ile domates vs. tarımsal ürünlerin genetik yapısı bozulmuştur. Türkiye genelinde olduğu gibi, Mersin’de de sebze ve meyve üreticileri ürettiğinin karşılığını alamıyor.
Türkiye’de dışa bağımlı politikalarla tarımın ihtiyacı olan araç ve gereçler istenen seviyede üretilememektedir. İzlenen yanlış politikalarla Türkiye’de sanayi istenen düzeyde gelişmediği gibi tarım üretiminde de büyük bir gerileme olmuştur. Sonuçta; üretilen gıda maddeleri yetersiz kalmıştır. IMF’nin çökertme politikalarının uygulandığı operasyonlarıyla çiftçimiz tarım üretiminden vazgeçirilmiştir. Bugün çoğu çiftçilerimiz “ ektiğini biçemeyen, biçtiğini satamayan” duruma gelmiştir. Bu durum tarım üretimini azaltmıştır. Türkiye gıda maddeleri üretiminde kendine yeterli durumda iken, bugün ithalatçı ülke durumuna düşmüştür. Üretmeden tüketmek demek, sömürge ülkesi olmak demektir. Bu acı tablo karşısında tarımla uğraşanların refah seviyesi nasıl artacaktır? İşsizlik nasıl önlenecektir?
Türkiye’de tarım faaliyetlerine daha fazla hız verilmesi ve tarımsal üretimin artırılması vazgeçilmez şart olmuştur. Türkiye’de tarım üretiminin yeterli hale gelmesi gerektiği gibi ihraç edilebilir hale de gelmesi gerekir.
Batılıların sunduğu çökertme politikalarına itibar edilmemelidir. Türkiye, sanayide ve tarımda ortaya konacak kalkınma politikaları ile hedeflerine varmalıdır. Türkiye kendi meselelerini kendi önderlerinin ortaya koyduğu politikalarla çözmelidir.
Tarım ve hayvancılığı geliştirmek için faizsiz tarım ve hayvancılık kredileri, denetimli ve kontrollü verilmelidir. Başarı sağlandıkça yeni teşviklerle çiftçiler desteklenmelidir. Çiftçilerin traktör, mazot, gübre ve tohumluk ihtiyaçları karşılanmalıdır. Hayvancılıkla uğraşanlara yem ve damızlık hayvan temin edilmelidir. İsrail’den ithal edilen genetik yapısı ile oynanmış, bir defa kullanılan tohum alımından vazgeçmelidir. Köylerin yol, su, elektrik, okul, cami, haberleşme ve sağlık hizmetleri süratle tamamlanmalıdır. Köylerde güzel meskenler yapımı için köylüye destek verilmelidir. Köyler modern bir hale getirilmelidir. Köylerin giderlerinin karşılanması için, nüfusa göre bir bütçe ayrılmalıdır. Bölgesel kalkınma projeleri ile işsizlik önlenmelidir.
Çiftçimizin ürettiği ürünlerin pazarlanması konusunda politikalar geliştirilmelidir. Üretilen tarımsal ürünler çiftçimizin elinde kalmamalıdır. Çiftçilerimiz ürettiğinin karşılığını mutlaka almalıdır. Tarımsal üretimin artırılması için çiftçilerimiz her yönüyle desteklenmelidir.