“Tarih tekerrür eder” söylemini çoğumuz kabul etmeyip aksi düşünce de olsak da...
Maalesef aynı oluşumlar tekerrür ederken, yine “Tarihten ders alınmalı” sözü de. Lâf-ı güzergâhta kalıvermekte.
Mustafa Kemal Paşa İstiklal Savaşı komutanlığını zaferle sona erdirirken…
Cumhuriyeti ilan edip Cumhurbaşkanı olduğu on yıl içinde de fabrikalar, Demir ağlarla örüş, Uçak ve bombası sanayini geliştirme yanında devletin Uçak sanayisini de kurmasını başararak yeni kurulan Türkiye’nin kalkınma ve ilerlemesinde de muvaffakiyet serdetmişti.
Bu arada devlete zarar verebileceğini gördüğü Mason teşkilatını da kapatıvermişti.
Ne yazık ki, kendisinin değil sonracıların slogan yaptığı “Kemalizm” devri aslında onun vefatı ile sona erivermiştir aslında.
Osmanlıyı zaptı rapta alan İtilaf devletleri günlerinde Kazım Karabekir Paşa’ya “Bunlar bizi paşalıktan azlederler belki de asarlar. En iyisi istifa ederek çiftlik alıp ağa olalım…” derken.
Daha sonra gerek Kazım gerekse M. Kemal Paşalara İstanbul’dan Anadolu’ya geçip geçmemenin tereddüdü içinde iken!.
İttihat ve Terakki'nin Batı sempatisi mantığı ile "Bütün memleketi parçalamadan ülkeyi bir Amerikan denetimine bırakmak, yaşayabilmek için tek uygun çare gibidir..." diye 1919 da mektup yazmasına rağmen…
M. Kemal Paşa ona Anadolu tarafının Genel Kurmay başkanlığını vermesiyle iştirak eden İsmet Paşa ayrıca aldığı İnönü Komutanlığını da yüzüne gözüne bulaştırıp ricat yaptırması üzerine…
Fevzi Paşa’nın önderliliği ile savaşın kazanılması sonu TBMM kararı ile G. K. Başkanlığından azlettiği halde.
Savaş sonu kurulan hükümetin başına getirmesine akıl erdiremeyenler de var sayımlı olmuştur.
Başbakanlığı sırasında, Cumhurbaşkanı M. Kemal Paşa’nın teşvikiyle 17 Kasım 1924 tarihinde kurulan "Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası"nı kapattırabilmek için oynadığı roller, Kürt isyanı ve Dincilik ortamlarını serdederek İstiklâl mahkemeleri kurulmasında ki rolü gözden kaçmayanlar arasındadır.
Bu yanlış adım haricindeki ileri atılımlar Atatürk’ün vefatı ile sona ermiş. Slogan olan Kemalizm’in ana düşüncesinin de toprağa gömülmüş olduğunu…
Yeni bir Milli Şef dönemi ile durgunluk ve hâkimiyetin başlamış olduğunda aşikâr olarak görürüz.
***
Bakın zamanın muhalefet Partisi olarak kurulan "Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası" Programı ve şiddetle üzerinde durdukları nelerdi?
Okuyunca Tarihin tekerrürünü açıkça görebiliriz
"Parti, limanlara giriş ve çıkışta alınan gereksiz gümrük vergilerinin derhal kaldırılması.
İç ve dış transit ticaretinin gelişmesini önleyen tüm kısıtlama ve engellemeler kaldırılması.
Ulusal sanayinin korunması için getirilen kısıtlamaların kaldırılması. İthalattan alınan gümrük vergilerinin azaltılması.
Ekonomiyi yeniden inşa etmenin zorunluluğu karşısında yabancı sermaye'nin güvenini kazanmaya çalışılması. Her türlü Tekel'in, bu arada devlet tekellerinin de çoğalmasına karşı çıkılması.
Merkezi yönetim biçimi yerine yerel yönetimlerin gerçekleştirilmesi. Ülkede Liberalizm uygulanacak, devletin küçülmesi.
Halkın dinî inançlarına saygı gösterilmesi..."
***
Ne garip değil mi? Bugünün iktidarı da bu düşünce yoluna giderken. Yıllar evveli karşı gelen İnönü hâkimiyetini devam ettirme isteyen elitler. Aynen karşı düşünce içinde değiller mi?
İşte CHP’nin değişim dönemleri. Bunları Atatürk, İnönü ve Ecevit dönemi derken son yılların Baykal ve şimdide Kılıçdaroğlu dönüşümü diyebiliriz diye düşünürüm.
Her ne kadar İnönü hâkimiyetini Merhum Ecevit yıkabilmişse de. CHP Cumhura rağmen hâkimiyet prensibini devam ettirme istemi içinde olanları tasfiye edemeyince.
Yeni bir parti kurarak bu zihniyetten ayrılabilmiş midir? Oda ayrı bir düşünüm!
Sonra gelen Sayın Baykal’ın devamda ısrar sonrası değişime de gitme istemi başlayınca. Ona da ayrılma yolu gündeminin doğuverdiği hepimizin malumu!.
Şimdi Kılıçdaroğlu da değişime girme çabası göstermeye çalışması neticesinde de oluşumları hepimiz izlemekteyiz. CHP’nin ileri günler de nasıl bir değişime girebileceğini de birlikte göreceğiz herhalde!
***
Pek çoklarımız ki, bugün hayatta olan o zamanların kuşakları bile bugünkü kuşaklar gibi. İnönü devrinin gerçek taraflarını bilememektedirler.
Pek çok leh veya aleyhte olan anlaşma karar vb. gibi oluşumların iyilerini keserle kendilerine yontarken.
Aleyhte ki oluşumlar Atatürk ve DP iktidarının devresine yükleyerek…
Yoğurdun akı hesabı İnönü devrini aklayıvermiş ve etmekteler!
Bakın, bazı durumların esas oluşuşlarını sunmak isterim.
***
Atatürk’ün vefatı ile o zamanı yaşayan Ankaralı yaşlılardan dinlediğimin birincisi;
Mareşal Fevzi Çakmak’ın Meclis toplantı anına kadar Aday gösterilmeyen İnönü için “Cumhurbaşkanı İnönü olacak. İstemeyenler pencereden dışarı baksınlar” deyince. Meclis önündeki topları görenlerin ittifakla(!) oy vermeleri.
Diğer bir anlatım da Ali Fuat Paşa’nın Mareşale gelerek “Asker İnönü’nün seçilmesini istiyor. Aksi halde ihtilal yapacaklar” demesi üzerine Mareşal’in, kargaşa çıkmamasını temin için Merhum Bayar’a çekilme teklif ederek bizzat İnönü’yü aday göstermesini istemi neticesi.
İnönü Cumhurbaşkanı koltuğuna oturmuş rivayetleri bulunmakta idi.
Ne dersiniz? Tarihin tekerrür oluşları oluşmuş mu?
İnönü Cumhurbaşkanı olunca, Atatürk yani Kemalizm dedikleri devirde ki düşünce ve atılımlar devam mı etmiş yoksa yepyeni bir düşünce açılımına mı girilmiş?
Bunları bu günkü köşe sığmayınca gelecek köşede devamla izleriz inşallah.
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…
Maalesef aynı oluşumlar tekerrür ederken, yine “Tarihten ders alınmalı” sözü de. Lâf-ı güzergâhta kalıvermekte.
Mustafa Kemal Paşa İstiklal Savaşı komutanlığını zaferle sona erdirirken…
Cumhuriyeti ilan edip Cumhurbaşkanı olduğu on yıl içinde de fabrikalar, Demir ağlarla örüş, Uçak ve bombası sanayini geliştirme yanında devletin Uçak sanayisini de kurmasını başararak yeni kurulan Türkiye’nin kalkınma ve ilerlemesinde de muvaffakiyet serdetmişti.
Bu arada devlete zarar verebileceğini gördüğü Mason teşkilatını da kapatıvermişti.
Ne yazık ki, kendisinin değil sonracıların slogan yaptığı “Kemalizm” devri aslında onun vefatı ile sona erivermiştir aslında.
Osmanlıyı zaptı rapta alan İtilaf devletleri günlerinde Kazım Karabekir Paşa’ya “Bunlar bizi paşalıktan azlederler belki de asarlar. En iyisi istifa ederek çiftlik alıp ağa olalım…” derken.
Daha sonra gerek Kazım gerekse M. Kemal Paşalara İstanbul’dan Anadolu’ya geçip geçmemenin tereddüdü içinde iken!.
İttihat ve Terakki'nin Batı sempatisi mantığı ile "Bütün memleketi parçalamadan ülkeyi bir Amerikan denetimine bırakmak, yaşayabilmek için tek uygun çare gibidir..." diye 1919 da mektup yazmasına rağmen…
M. Kemal Paşa ona Anadolu tarafının Genel Kurmay başkanlığını vermesiyle iştirak eden İsmet Paşa ayrıca aldığı İnönü Komutanlığını da yüzüne gözüne bulaştırıp ricat yaptırması üzerine…
Fevzi Paşa’nın önderliliği ile savaşın kazanılması sonu TBMM kararı ile G. K. Başkanlığından azlettiği halde.
Savaş sonu kurulan hükümetin başına getirmesine akıl erdiremeyenler de var sayımlı olmuştur.
Başbakanlığı sırasında, Cumhurbaşkanı M. Kemal Paşa’nın teşvikiyle 17 Kasım 1924 tarihinde kurulan "Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası"nı kapattırabilmek için oynadığı roller, Kürt isyanı ve Dincilik ortamlarını serdederek İstiklâl mahkemeleri kurulmasında ki rolü gözden kaçmayanlar arasındadır.
Bu yanlış adım haricindeki ileri atılımlar Atatürk’ün vefatı ile sona ermiş. Slogan olan Kemalizm’in ana düşüncesinin de toprağa gömülmüş olduğunu…
Yeni bir Milli Şef dönemi ile durgunluk ve hâkimiyetin başlamış olduğunda aşikâr olarak görürüz.
***
Bakın zamanın muhalefet Partisi olarak kurulan "Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası" Programı ve şiddetle üzerinde durdukları nelerdi?
Okuyunca Tarihin tekerrürünü açıkça görebiliriz
"Parti, limanlara giriş ve çıkışta alınan gereksiz gümrük vergilerinin derhal kaldırılması.
İç ve dış transit ticaretinin gelişmesini önleyen tüm kısıtlama ve engellemeler kaldırılması.
Ulusal sanayinin korunması için getirilen kısıtlamaların kaldırılması. İthalattan alınan gümrük vergilerinin azaltılması.
Ekonomiyi yeniden inşa etmenin zorunluluğu karşısında yabancı sermaye'nin güvenini kazanmaya çalışılması. Her türlü Tekel'in, bu arada devlet tekellerinin de çoğalmasına karşı çıkılması.
Merkezi yönetim biçimi yerine yerel yönetimlerin gerçekleştirilmesi. Ülkede Liberalizm uygulanacak, devletin küçülmesi.
Halkın dinî inançlarına saygı gösterilmesi..."
***
Ne garip değil mi? Bugünün iktidarı da bu düşünce yoluna giderken. Yıllar evveli karşı gelen İnönü hâkimiyetini devam ettirme isteyen elitler. Aynen karşı düşünce içinde değiller mi?
İşte CHP’nin değişim dönemleri. Bunları Atatürk, İnönü ve Ecevit dönemi derken son yılların Baykal ve şimdide Kılıçdaroğlu dönüşümü diyebiliriz diye düşünürüm.
Her ne kadar İnönü hâkimiyetini Merhum Ecevit yıkabilmişse de. CHP Cumhura rağmen hâkimiyet prensibini devam ettirme istemi içinde olanları tasfiye edemeyince.
Yeni bir parti kurarak bu zihniyetten ayrılabilmiş midir? Oda ayrı bir düşünüm!
Sonra gelen Sayın Baykal’ın devamda ısrar sonrası değişime de gitme istemi başlayınca. Ona da ayrılma yolu gündeminin doğuverdiği hepimizin malumu!.
Şimdi Kılıçdaroğlu da değişime girme çabası göstermeye çalışması neticesinde de oluşumları hepimiz izlemekteyiz. CHP’nin ileri günler de nasıl bir değişime girebileceğini de birlikte göreceğiz herhalde!
***
Pek çoklarımız ki, bugün hayatta olan o zamanların kuşakları bile bugünkü kuşaklar gibi. İnönü devrinin gerçek taraflarını bilememektedirler.
Pek çok leh veya aleyhte olan anlaşma karar vb. gibi oluşumların iyilerini keserle kendilerine yontarken.
Aleyhte ki oluşumlar Atatürk ve DP iktidarının devresine yükleyerek…
Yoğurdun akı hesabı İnönü devrini aklayıvermiş ve etmekteler!
Bakın, bazı durumların esas oluşuşlarını sunmak isterim.
***
Atatürk’ün vefatı ile o zamanı yaşayan Ankaralı yaşlılardan dinlediğimin birincisi;
Mareşal Fevzi Çakmak’ın Meclis toplantı anına kadar Aday gösterilmeyen İnönü için “Cumhurbaşkanı İnönü olacak. İstemeyenler pencereden dışarı baksınlar” deyince. Meclis önündeki topları görenlerin ittifakla(!) oy vermeleri.
Diğer bir anlatım da Ali Fuat Paşa’nın Mareşale gelerek “Asker İnönü’nün seçilmesini istiyor. Aksi halde ihtilal yapacaklar” demesi üzerine Mareşal’in, kargaşa çıkmamasını temin için Merhum Bayar’a çekilme teklif ederek bizzat İnönü’yü aday göstermesini istemi neticesi.
İnönü Cumhurbaşkanı koltuğuna oturmuş rivayetleri bulunmakta idi.
Ne dersiniz? Tarihin tekerrür oluşları oluşmuş mu?
İnönü Cumhurbaşkanı olunca, Atatürk yani Kemalizm dedikleri devirde ki düşünce ve atılımlar devam mı etmiş yoksa yepyeni bir düşünce açılımına mı girilmiş?
Bunları bu günkü köşe sığmayınca gelecek köşede devamla izleriz inşallah.
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…