Ne diyorduk yakın zaman içinde?
AB yani Avrupa birliğine girersek uçarız uçar!
Bu hava ile başvurduk kaç yıldır bekletiyorlar bizi ama…
“Şunları şunları yapmazsanız almayız” dedikçe bizde ilkelerimize uymasa bile…
Heman onları yapmakta geri kalmadık ve kalmıyoruz.
***
Bu işlem yeni değil!
Osmanlı hanedanı da bu yola başvurmuş meğer.
Bu günün AB benzeri olan “Avrupa Devletler konseyi” ne girmeye çalışmışız.
Bakın neler olmuş ve bu günkü benzerlik tarihin tekerrürü olmuş
***
II. Mahmut’un İmparatorluğun toprak bütünlüğünü korumanın tek yolu olarak
İngiliz himayesinde dönemin Avrupa Birliği olan Avrupa Devletler Konseyi’ne katılmayı düşünmüş ve müracaat etmiş.
Onun zamanında aynen şimdiki gibi oyalamışlar ve…
Bu politikayı oğlu Abdülmecit de sürdürmüş; bu uğurda tıpkı babası gibi kimin dost kimin düşman olduğu ayrımına varamamış. Aynen şimdiki zamanda ki gibi.
***
Osmanlı’nın amacı Rusların işgalini önlemek ve Avrupa Devletler Konseyi’ne alınmak iken, İngiltere ve Fransa’nın amacı da Rus istilasını, Avrupa topraklarına gelmeden durdurmakmış.
***
Nihayet Kırım savaşı çıkıp Osmanlının verdiği askerlerin hayli telefatı ile ki!
Aynı Kore harbinde verdiğimiz yiğitler sonucu NATO ya girebildiğimiz gibi
Kırım Savaşı sonrası 25 Şubat 1856 yılında Paris’te toplanan “Barış Konseyi”nde Abdülmecit; Avrupa’nın güvenilirliği için ölen bunca Osmanlı’ya karşılık artık Osmanlı’nın konseye alınacağını umut etmiş ama heyhat.
***
Aynen şimdi yapıldığı gibi şartları sıralayıvermişler
Üyelik için şart olarak Osmanlı’dan, Gayri-Müslimlere ayrıcalıklar tanıyan, yabancılara toprak satışına onay veren, anayasa yerine geçecek bir ferman isteyivermişler.
***
Bu istek üzerine 28 Şubat 1856’da İngiliz ve Fransız Büyükelçileri tarafından yazılan “Islahat Fermanı” dünyaya duyurulmuş.
***
Nihayetinde Osmanlı’nın toprak bütünlüğünün Avrupa Devletler Konseyi tarafından korunduğu ve Osmanlının artık bir Avrupa Devleti olduğu 30 Mart 1856 yılında Paris Barış Antlaşması ile onaylanmış.
Bizimki halen onaylanmadı ayrı mesele
Ve denir ki; “Osmanlı devleti o dönemin Avrupa Birliği olan “Avrupa Devletler Konseyi”ne girdiğinde parçalanmaya başlamıştı.”
İnşallah bugünkü durumda olmaz diyelim ama zor. Zaten AB ye girebilmiş de değiliz.
***
Abdülmecit; Avrupa hayaline karşılık yabancılara toprak ve mülk satışına onay veren ilk Padişah olmuş.
Bu onun ilk olduğu tek konu da değildi. Kendisi o güne kadar hiçbir Osmanlı Padişahının kabul etmediği nişan ve madalyaları da kabul eden ilk Padişah olmuş.
Fransızlardan, “Legion d’Honneur” nişanı ve ardından da İngilizlerden kendisine “Diz Bağı” nişanı olarak takdim edilen “Saint George Hıristiyan Tarikatı Müridi olduğuna dair nişan”ı hem de İslam dünyasının Halifesi olduğu halde kabul etmiş.
Herhalde geçen yıllarda bizde de alanları hatırlarsınız sanırım
***
* Yaklaşık 150 yıl önce, dönemin Avrupa Birliğine girmek uğruna; Osmanlının ne kadar şehit verdiği tam olarak bilinmiyor. Ancak Avrupa Konseyinin asıl isteğinin yabancıya toprak satışına izin ve azınlıklara sınırsız hak olduğu; bölünmemek uğruna girdiği Konsey’in asıl hedefinin; Osmanlı’yı parçalamak olduğu rahatlıkla görülmekte
Şimdi de. Ayniyle vaki değil mi?
Avrupa Devletler Konseyine girdikten sonra, konseyde devam edebilmek için taviz vermeye devam etmiştir. O kalabilmek için biz girebilmek için nice tavizler…
Bakalım biz ne tavizler vereceğiz daha?
***
1859 yılında Fransız Katolik Kilisesine, ardından da Vatikan’a bağlı Assomption Tarikatına; kilise yapmaları için toprak vermiş, misyoner okullarına destek olmuştur.
Bizde olmuyor muyuz?
Onun döneminde İngilizler Ege kıyılarında resmen koloni kuracak kadar toprak ve taşınmaz mülk edinmiş, maden çıkarma imtiyazını elde etmiş ve Osmanlının yer altı zenginliklerini; kendinin kullanmasını olanaksız hale getirecek antlaşmalar imzalamıştır.
Ayniyle vaki değil mi?
***
Özellikle Abdülmecit’in ölümünden sonra Abdülaziz’in çıkardığı “7 Sefer Kanunu” ile Gayri-Müslimlerin toprak satın almalarında bir patlama yaşanmış. Aynı kanun neticesinde Yahudiler Filistin topraklarını satın almaya başlamış, İsrail Devletinin tohumları sırf Avrupa Devletler Konseyi uğruna, kendi ellerimizle atılmış olmakta
Sadece İngiltere’nin Batı Anadolu’da satın aldığı toprak miktarı 3 milyon dönüm civarıdır. Buna diğer yabancı uyrukları da eklediğinizde rakam 6 milyon dönüme ulaşıyor.
İşte İzmir’e “Gâvur İzmir” demenin aslı burada yatmakta.
Kıyılarımız ve GAP arazileri kimlerin tapusunda oldu?
***
Daha yazılacak çok benzerlik var ama yer kalmadı
Bu günlük bu kadar kâfi
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle
Tarihimizde Önemli Tekerrür Benzerlikleri…
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.