Tarihimizde Bilinmeyebilen Hakikatler

Ahmet Güldağ

“Tarihini bilmeyen milletler yaşayamaz” deyimi vardır….
Bu söz yerinde ve doğrudur diye düşünürüm.
Bazı sabit fikirli entelektüellerle bilhassa genç olanlarımız bu hususu yadırgama havasına girerler.
Onlara göre “geçmiş olayları tazelemek bir yarar sağlamaz” demeye getirmektedirler.
Hâlbuki o “olayların olumlu veya olumsuz olanları bizlere ibret verici durumları ile hataların tekrarlanmaması üzerinde yönlendirmiş olur” diye düşünürüm
Bilhassa, meşrutiyet kuruluşundan yakın zamana kadarki olayların tarihi anlatımlarda, pek çok çelişki bulunduğu hakikati, araştırıldıkça görülmektedir.
Nedense kurtuluş evveli ve sonrası önemli olayları bilhassa düne kadar Naima gibi tarafsız ve hakikatleri tam anlamı içinde yazan bir yakın tarihçimiz olamamıştır.
Bir düşünürün “kahramanlar tarihi kendilerine göre yazdırırlar” dediği gibi…
Tarihi oluşumlar. Onların istedikleri kahramanlık yönü ile belleğimize sokuşturulmuştur.
***
İşin tuhaf bir oluşumu da, bunları bizzat yaşayıp bilenlerin “Öyle değil böyle idi” diyerek ellerinde ki belgelerle konuşamama ve yazamamaları ile suskun kalmalarının da payı olduğu muhakkaktır.
Gerçi zaman içinde oluşumları yazmak ve yanlışlıkları ortaya çıkararak kitap halinde yayın yapmak istemişlerse de.
Tek parti devrinin verdiği hâkimiyet kuvveti ile yayınların daha matbaada iken yaktırılması, evleri basılarak belgelerin yok edilmeye çalışılması olayları ile karşılaşıldığı bilinmeyen gerçeklerden değildir.
Bunlardan en bariz olanı Kurtuluş savaşı evveli ve sonrası büyük rolü olan Rahmetli Kazım Karabekir Paşanın “Büyük Türk Ordusuna ithaf” diyerek sunmak istediği 1200 sayfalık “İstiklal harbimiz” isimli kitabının, ancak vefatı sonu ve demokrasinin gelişimi neticesi 1960 yılı başında yayınlanabilmiş olmasıdır.
Keza daha evvelki yazılarımda sunduğum Rahmetli Mareşalimiz Fevzi Çakmağın yıllarca susup vefatına yakın eşine sunduğu olay anlatımları ile...
Merhum Başbakanlardan Ecevit’in bile yıllarca “hain” kelamını kullanarak bizlere duyururken vefatına yakın “O hain değildi” itirafında bulunması gibi.
Herhalde bu oluşumlar, tarihimizin Cemal Kutay ve Falih Rıfkı Atay gibi tarih yazdım diyenlerin saptırarak yazdıkları tarih olmadığının ispatıdır diye düşünmekteyim.
***
İleri yazılarımda Yüce Yaradan nasip ederse bu belgeli anlatımlardan sunmaya çalışacağım.
Şimdilik ve bu arada sizlere araştırma sırasında dağarcığımda gördüğüm bazı ufak ama içinde düşündürücü mana taşıyan sadece birkaç tarihi olayları bilenlerimiz olsa da bilmeyenlerimizin çoğunlukta olabilmesi düşüncesi içinde sunmak isterim.
***
Kendinizi Türklere Emanet Edin
16. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin gelişme yolu üzerinde direnmiş ve Türk orduları ile savaşa tutuşmuş olmasından dolayı Katolik Avrupa tarafından kendisine “Hıristiyanlığın şövalyesi” unvanı verilen Bogdan Beyi Büyük Stefan’ın ölüm döşeğin de, evlatlarına gayet ibretli bir şekilde:
“Belki de yakında himayeye muhtaç olacaksınız Asla Rus’a yanaşmayın. Haindir, sizi yok eder. Fakat kendinizi Türklere emanet edin. Adil ve merhametlidirler” diyerek nasihat ettiği    
Bitmeyen Osmanlı Sevgisi
Balkanlar’dan Orta Doğu’ya kadar büyük bir coğrafyanın 1. Cihan Savaşından sonra elimizden çıkmasına rağmen, o topraklarda yaşayan halkın hala büyük bir hasretle “Osmanlı, Osmanlı “ diye sayıkladığı ..
Budapeşte’de olup İstanbul’a gelecek olan bir yazarımıza bir Boşnak’ın’. “Mademki İstanbul’a gidiyorsun Allah aşkına o şehrin toprağını benim için öp Allah benim canımı İstanbul’u görmeden almasın!” dediği.
Trablusgarp’taki ihtiyar Cezayirlilerin, boyunlarına muska diye Osmanlı parası taktıkları.
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…
Not:
Önceki yazımdaki “Lağım Kokusu ve MEDAŞ ın ışıklandırması” yazıma hayli okuyucu teşekkürler gönderirken bir okuyucumuzda…
“Muhterem hocam;
Fosseptik kokusu sadece orada değil, otogar civarında, Halil ürün caddesinde ve Yusuf Ceran sokakta da iğrenç bir şekilde bölge sakinlerini perişan etmektedir. Ve bu kokudan bizler çok rahatsız olmaktayız.
B.Ş.Bel. Başkanı, billboardlar da kendini reklam edeceğine bu lağım kokusundan vatandaşı kurtarsın
Saygılarımla
Bilal yıldırım”
Olarak mail göndermiştir. Meğer sadece Feritpaşa caddesinde değilmiş(!). kendilerine ve diğer İlgilenen okuyuculara Teşekkür ederim.
Diğer taraftan MEDAŞ yazıyı müteakip ışıklandırma yapmışsa da ertesi gün sol taraf yine karanlıkta devam etmekte. A. G.
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.