Batı’nın İslam ülkelerine karşı bazen sinsice bazen açıktan yürüttüğü savaş 100 yılları aşkın bir süredir devam ediyor olmasına rağmen, hala dostunu düşmanını ayrıt edemez durumda olan İslam ülkeleri, gerçekleri görme adına tarihi bir fırsat daha yakalamış oldular.
Bu tarihi fırsat Mısır ve Suriye’dir.
Yüzyıllardır dost görünen düşmanların içlerinden seçtikleri yöneticiler eliyle İslam Milletine karşı kör ve sağır haline getirilen müslüman halklar
Arap ülkelerinde özellikle de Kuzey Afrika ülkelerinde başlayan ve İslamın yükselişini haber veren olayların gerçek yüzünü batı medyasının türlü yalan, iftira ve yönlendirmelerine rağmen bu olaylarla birlikte birçok gerçeği kaynağından öğrenme fırsatı buldu.
Mısır’da Müslüman Kardeşlerin İktidarı ele geçirmesinin ardından 1 yılı aşkın bir süredir oynanan oyunlar sonucunda temmuz başında zamane firavunlarının yaptığı askeri darbe birtakım şeytani plan, işbirliği ve olayların arka planının açığa çıkmasına sebep oluverdi.
Suriye’de ise 3. yılına giren Müslümanların Esed’e karşı direnişleri sadece İran ile Hizbullah’ın değil, ABD, Rusya, Çin ve Avrupa Birliği, BM ile Ortadoğu’yu 100 yıl kadar önce bugünkü haliyle parselleyen İngiltere’nin de gerçek yüzlerini de bugüne kadar görmek istemeyenlere bir kez daha göstermiş oldu.
Hâlbuki Müslümanlar bu senaryoyu biliyor olmalıydılar. Bu oyun onlara tanıdık gelmeliydi.
Osmanlının tarih sahnesinden çekilişi çok eskilerde kaldı ve biz o günleri hatırlayamıyoruz diyenlerin 28 Şubatı hatırlamaları yeterli olurdu.
Bu gün Mısır’da Cumhurbaşkanı Muhammed MURSİ’ nin başına gelenler 28 Şubat sürecinde Necmeddin ERBAKAN’A yapılanların aynısı idi.
Nasıl aynısı olmasın.
Başrol oyuncusu ile suflöre bakın anlarsınız.
O sebeptendir ki bu günlerde Mısır Cumhurbaşkanı Mursi ile İhvana sahip çıkmaya çalışanların davranışları, geçmişte Erbakan’a sahip çıkamamanın suçluluğunun verdiği psikolojik eziklik nedeniyledir.
İslamın yükselişini göremeyenlerin Mısırda Mursi ve İhvanı, Türkiye’de de Erbakan ve partisini hala tenkit etmeleri ise, siyaseten eski hatalarını devam ettirmek bir yana, kıyamete kadar üzerlerinden atamayacakları bir aşağılık kompleksi sebebiyledir.
Suriye’ye gelince oradaki olaylar biraz daha can acıtıcıdır Müslümanlar için.
Allah(cc)a şükürler olsun ki Suriye’de yaşan İslami direniş dostu düşmandan, yezitleri Hüseyinlerden ve korkakları da cesurlardan ayırt etmiştir.
Özellikle de İran ve Hizbullah’ın ikiyüzlülüğü açıkça ortaya çıkmış oldu bu son olaylarla.
ABD ve müttefiklerinin de Suriye’ye düzenleyeceği askeri harekâtın da başta Afganistan, Irak ve Libya’ya geçmişte düzenlenen kurtarma(!) harekâtlarından bir farkı olmadığı çok kısa bir zamanda ortaya çıkacaktır İnşâallah.
Bütün bu olup bitenlerden şöyle bir sonuç çıkararak yazımıza son verebiliriz.
Mısır’da Abdünnasır tecrübesinden daha önce de geçmiş olan Müslümanlar ile Suriye’de baba ve oğul Esed in zulmünü yaşayan bizim kardeşlerimizdir.
Dünyadaki her Müslüman insan İhvandan olmayabilir, fakat ister Mısır’da olsun, ister Suriye’de olsun İhvandan olanlar, mutlaka samimi Müslümanlardır.
ABD ve müttefiki zalimlerin saldırılarının devam edeceği düşünüldüğünde, yaşanan 28 Şubat türü olaylarda rüştünü ispat edemeyen STK lar el birliği/güç birliği ile artık meydana çıkmalı, varlıklarını göstermeli ve böylece rüştlerini de ispat etmiş olmalıdırlar.