Geçen hafta, Din bir bütündür (2) isimli makalemin altına bir okuyucum şunları yazmış:
Sadık KÜÇÜKHEMEK Bey’e soru: Geçen ki makalenizde miras hukukuna ilişkin makalenizin altında, Serdar Yurttakalan isimli yorumcu, 1839’da Laik Tanzimat ile şeri’ miras hukuku kaldırıldı yazmış, inanamadık, bir haftadır araştırdık doğru imiş. Halife-Padişah Abdülmecid’in irade-i emri fermanı ile Tanzimat ilkelerine dayanarak, 23 Nisan 1847 günü Tapu Nizamnamesi yayınlanıyor. Mirastan kadın - erkek eşit pay alacak fermanı çıkıyor. Bu zavallılığa cevabınız nedir?
Sayın okuyucum, doğru değil, kaynak vermeniz gerekir. Şeri’ hukuk (İslam hukuku) ile ilgili konularda sosyal medyada, internette, basında bilimden ve ciddiyetten uzak, kaynaksız, delilsiz ideolojik birçok yazı yazılmaktadır. Bunlara itibar edilmemeli. Madem siz araştırdınız hani kaynağı?
İngilizlerin baskısı ile 1839’da Tanzimat Fermanı ilan edilmiştir ip artık o dönemde İngilizlerin elindedir. Birleşik Krallık ve Fransa başta olmak üzere Batı, Osmanlı üzerinde çok etkili, bürokratların atanmasında ve yer değiştirilmesinde dahi. Mesela Ahmed Cevdet Paşa’nın Divan-ı Ahkâm-ı Nezareti’nden alınarak Bursa valiliğine tayin edilmesinde Fransız büyükelçisi De Bourree’nin muhalefetinin önemli rolü olmuştur. (TDV. İslam Ansiklopedisi, Mecelle Md. C.3; s.231-235)
Halkımız Tanzimat’ı veciz bir şekilde şöyle tarif ediyor: “Artık gâvura gâvur denmeyecekmiş.” İşte Tanzimat budur. Halkımız ariftir.
İkinci Dünya Harbi’nde, Tevfik Fikret’in müdürlüğünü yaptığı Edirne Lisesi’nde öğretmenler odasında öğretmenler toplanmış, Almanya bize toz şekeri verecekmiş, diye sevinirken ve kepleri havaya uçururken o esnada içeri bir hademe giriyor. Herkes hademeye odaklanıyor, Tevfik Fikret diyor ki: Arkadaşlar! Bir de bu konuda Mehmet efendinin görüşünü alalım.
“- Mehmet Efendi Almanya bize toz şekeri verecekmiş, ne diyorsun?
O da şöyle cevap verir:
“-Kel, şimşir tarağı bulsa başını tarar!”
Tevfik Fikret ileri atılır: “İşte gördünüz mü arkadaşlar bu millet ariftir, ”der.
Tanzimat’ın ruhu gereği İslam hukuku askıya alınmış; şeri’ mahkemelerin yanında bir de Nizamiye mahkemeleri kurulmuştur. Şer‘iyye mahkemeleri şeyhülislâmlığa, nizamiye mahkemeleri Adliye Nezareti’ne bağlanmış.
Nizamiye mahkemeleri Tanzimat dönemi laik mahkemelerdir. Böylece İslam Hukuku’nun gayrimüslimlerle ilgili bir bölümü olan zimmî hukuku askıya alınmıştır.
Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye veya kısaca Mecelle (İslamî özel hukuk) yani medeni hukuk 1868-1876 yılları arasında Ahmet Cevdet Paşa başkanlığındaki bir komisyon tarafından hazırlanmıştır. Daha sonra aile hukuku hükümleri 1917’de Hukuk-ı Aile kararnamesi adıyla kanunlaşmıştır. 1924 yılında kurulan komisyon bir süre çalıştıktan sonra 251 maddelik bir taslak hazırlanmıştır. Lozan’da alınan kararlar neticesi gayrimüslim azınlıkların hukuki statülerinin zimmî hukuka göre değil, Avrupa kanunlarına göre belirlenmesi istenmiştir. Bunun sonucu, söz konusu tarihten itibaren yürürlükte olan İslam hukuku, 17 Şubat 1926'da İsviçre medeni hukukun kabul edilmesiyle tedavülden kaldırılmıştır.
26 Şubat 2020 tarihli İslam bir bütündür isimli yazımda şöyle demiştim: Ferdi olarak Müslümanlar şer’i hükümlerden miras gibi bazı hükümleri uygulayabilir. Her şeyi devletten beklemek doğru değildir. Halk uygularsa devletin işi kolaylaşır, devleti meydana getiren halktır.
Okuyucu şöyle diyor: Evlenme - Boşanma kanunu ve Aile kayıtları (doğum-ölüm) tamamen Devletlerin işidir. Yani mirası şeri’ kanunlara göre paylaşamayız, demek istiyor. Miras hukukuna göre mirasımızı paylaştığımız zaman devlet neden şeri’ hukuka göre paylaştınız, demez.
Biz bir şeri’i hükmü söylediğimiz zaman bazı okuyucum tarihe atıfta bulunmaktadırlar. Öncekilerin yanlışı ve günahı onlara aittir, bizimki de bize aittir. Onların günahından biz sorumlu değiliz, onlar da bizim günahımızdan sorumlu değildir. Onlara günahı yükleyip sorumluluktan kaçamayız.
“Din samimiyettir.” Önce biz bize düşen görevleri yerine getirelim. Peygamberimiz şöyle buyurur: “ Siz nasılsanız öyle yönetilirsiniz.” (Feyzu’l-Kadîr, c: 5, hadis no: 6407) Hoşça kalın.