Tanrıkulu: Başbakana Uzun Ömürler Diliyorum, İşlediği Suçlardan Yargılanacak

CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, polislere yapılan operasyonları eleştirerek, "22 Temmuz'da başlayan operasyonlar, Başbakan ve kendi çevresinin, bakanların, bakan çocuklarının yaptığı açık olan yolsuzluğa karşı bir intikam...

CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, polislere yapılan operasyonları eleştirerek, "22 Temmuz'da başlayan operasyonlar, Başbakan ve kendi çevresinin, bakanların, bakan çocuklarının yaptığı açık olan yolsuzluğa karşı bir intikam alma operasyonudur. Varsa bir yanlışlık delilleriyle ortaya çıkarır, yargılarsınız. Ama bunu bir cadı avı ve intikam aracı şeklinde yapamazsınız." dedi. Korkunun ecele faydası olmayacağını belirten Tanrıkulu, "Başbakan'a Allah’tan uzun ömürler diliyorum. Sağlıklı yaşasın. Ama mutlaka ve mutlaka açıkça söylüyorum. Uludere Rojova’da yaptığı insanlığa karşı suç dolaysıyla, Suriye’de işlediği savaş suçları dolaysıyla uluslararası ceza mahkemesinde yargılanacak. Ne zaman olursa olsun rüşvet ve sahtecilik suçundan, yolsuzluk suçundan Türkiye’de yargıç karşısında çıkaracak." diye konuştu.

Seçim çalışmaları kapsamında İzmit'e gelen Tanrıkulu, partisinin il başkanlık binasında basın toplantısı düzenledi. Tanrıkulu, polislere yapılan operasyonu ve savcıların tutumunu eleştirdi. Geçmiş yıllarda da operasyonların olduğunu hatırlatan Tanrıkulu, şöyle devam etti: "O zamanda gözaltılar oldu. Belediye başkanları tek sıra halinde dizildiler. O zaman yönetimde kim vardı? 2007-2008’de bu hükÜmet vardı. Başbakan 'Suç işlemişlerse gereği yapılır' demişti. Sonra askerler gözaltına alındı Ergenekon davası adı altında. Kimsenin seçim çıkmadı. 'Suç işlemişlerse gereği yapılır' dendi. Gazeteciler gözaltına alındı, avukatlar gözaltına alındı. Öğrenciler gözaltına alındı, tutuklandılar. Yıllarca cezaevinde kaldılar, kalmaya devam ediyorlar. Bir sürü askere zulüm yapıldı. Şimdi de en son ayın 20’sinden başlayarak Başbakan bir tırnak içerisinde söylüyorum bir intikam operasyonu başlattı. 17-15 Aralık’ta rüşvet, sahtekarlık, yolsuzluğa ilişkin bir operasyon yapıldı. Bu operasyonun adil yargılama ilkelerinin yanlış olan yönleri olabilir. Buna kimse itiraz etmez. Adil yargılama ilkelerinde yanlış varsa, bunun yine düzeleceği yer yargının içerisindeki yollardır. Yargıyı dağıtarak, emniyeti dağıtarak bunu yapamazsınız. Yargının kendi kuralları içerisinde, işleyişi içerisinde yerine getirirsiniz. Ama ayın 22’sinden itibaren başlayan operasyon Başbakanın ve kendi çevresinin, bakanların, bakan çocuklarının yaptığı açık olan yolsuzluğa karşı bir intikam alma operasyonudur. Polislerin içerisinde de polis müdürlerinin içerisinde de yanlış yapan hukuka aykırı davranan yasa dışı dinleme yapan insanlar olduğunu öteden beri biliyoruz. Ama bunu bir cadı avı şeklinde bir intikam aracı şeklinde yapamazsınız. Varsa yanlışlık yapanı ortaya çıkarır, delillerle beraber yargılarsınız. Ama bunu bir intikam operasyonu, cadı avına dönüştüremezsiniz. Bugün yapılan odur. Başbakan bu operasyonla şu mesajı veriyor. Bakın ben bana yapılanlar konusunda suçlu, suçsuz sahurda gözaltına alırım. 4 gün değil, 8 gün gözaltında bulundururum. Kendi atadığım ve seçtiğim hakimlerle onları tutuklatır hapse atarım. Bundan sonra yapılacak operasyonlara, kendisine yönelik yapılacak operasyonlara bir tedbir ve gözdağı vermeye çalışıyor. Ama korkunun ecele faydası yoktur. Ben her yerde ifade ediyorum. Başbakana Allah’tan uzun ömürler diliyorum. Sağlıklı yaşasın. Ama mutlaka ve mutlaka açıkça söylüyorum. Uludere Rojova’da yaptığı insanlığa karşı suç dolaysıyla, Suriye’de işlediği savaş suçları dolaysıyla uluslar arası ceza mahkemesinde yargılanacak. Ne zaman olursa olsun rüşvet ve sahtecilik suçundan, yolsuzluk suçundan Türkiye’de yargıç karşısında çıkaracak. O nedenle kendisine uzun ömürler diliyorum ki o yargılamayı bütün Türkiye görsün. O yargılama sırasında da kendisinin adil yargılanması için kendisinin yanında olacağız."

"BAŞBAKAN BİR ÖFKE DİLİ YARATTI"

Tanrıkulu, Başbakan Erdoğan'ın bir öfke dili yarattığını belirterek, "Kendisine oy veren yurttaşları birinci sınıf vatandaş olarak gördü. Onun dışındaki bütün yurttaşları neredeyse bir iç düşman olarak ilan etti. Yani kendisine etrafında olan AKP'ye oy veren kesim var, onun dışındaki bütün çevreler, kesimler, inanca sahip olanlar, kimlikler iç düşman olarak kabul edildi. Bu anlayışı Başbakan maalesef cumhurbaşkanlığı seçimlerinde artırarak devam etti. Bu tutumunda vazgeçmedi. Dünde tüyler ürpertici bir biçimde ayrımcı bir nefret suçu işledi. Kimlikleri aşağılayan dilini yeniden kullanmaktan çekinmedi. Ben o kelimeleri burada yeniden kullanmak istemiyorum. Ama nefret suçu işlemeyi, söylemi kullanmayı, ayrımcı ve kutuplaştırıcı bir öfke dili kullanmayı siyaset aracı olarak kullanmak isteyen Erdoğan, Türkiye’de birliğin bütünleşmenin sembolü olan cumhurbaşkanlığı makamında olmaması gerektiğini düşünüyoruz." ifadelerini kullandı.

"50 YILLIK CHP'Lİ TORUNU İŞE GİRSİN DİYE ÜYELİKTEN İSTİFA ETTİ"

"Bu dönemde Türkiye bir korku cumhuriyetine dönüştü." diyen Tanrıkulu, şunları kaydetti: "Gerçekten yurttaşlarımız çekiniyor. Düşüncelerini ifade etmekten çekiniyor. Dün Sakarya Karasu’da, bana ifade edilen cümle, korkunun, ayrımcılığın hangi boyuta geldiğini çok açıkça ortaya koydu. 83 yaşındaki yaklaşık 50 yıllık CHP üyesi yurttaşımız torunu işe girebilsin diye parti üyeliğinden istifa etmek zorunda kalmış. Çünkü araştırılmış, parti kayıtları araştırılmış, kendisine eğer parti üyeliğin devam ederse senin torunun işe giremez denmiş. Başka siyasi parti üyeliklerinin bu kadar dezavantaja dönüştüğü, siyasi parti çalışmalarının yapılamaz geldiği bir ortamda demokrasi çıkmaz, özgürlük çıkmaz. Bunun birçok örneği var. Yine Sakarya’da. Belgelerimiz var. Adayımızın belgelerini dağıtan iki partili hakkında '2 aday 12 fark' belgesini dağıtan iki kadın partili hakkında emniyet yakalama işlemi yapmış, ifade işlemi varmış. Bununla ilgili İl Seçim Kurulu herhangi bir sakınca görmemiş. Ama bu partililerimiz izlenmiş, gözaltına alınmış, ifade alınmış."

"BAŞBAKAN İLE DİĞER ADAYLAR BİR Mİ? BİZCE DE BİR DEĞİL, ÇÜNKÜ DAHA ÜSTÜNLER"

Tanrıkulu, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın 'Başbakan ile diğer adaylar bir değil' sözlerine tepki gösterdi. Tanrıkulu, bu konuda şunları söyledi: "Bir siyasetçinin seçimlerde, eşit koşullarda yarışması gerektiğini bilecek kadar bilgi sahibi olduğunu sandığım Arınç’ın bu sözleri bile seçimlerin dürüst ve adil yapılmadığının açık işaretidir. Bu sözleri TRT’de söylemiştir. TRT’nin seçimlerde nasıl yanlı davrandığını diğer adayları hiç görmediğini, sadece Başbakan Erdoğan’ın bir kanalı haline geldiğini biliyoruz. Dün akşam kendisinin de yönetmekten sorumlu olduğu o kanalda Arınç şunu ifade etmiştir. ‘Başbakan ile diğer adaylar bir mi?’ Evet bizce de bir değil. Çünkü başbakandan daha üstünler. Çünkü dürüstler temizler. Çünkü sahtekarlığa bulaşmadılar. Çünkü rüşvet yemediler çünkü geçmişlerinde bir leke yok. Çünkü hırsızlıkla sahtecilikle yalan dolanla bir işleri olmadı. Evet bizce de bir değildir."

"ERDOĞAN, IŞİD'İN DÜNYADA VE TÜRKİYE'DEKİ MORAL DESTEKÇİSİDİR"

CHP Genel Başkan Yardımcısı Tanrıkulu, IŞİD'in bir baskınla rehin aldığı Musul Konsolosluğundaki 49 kişi hakkında bir gelişme olmamasını da eleştirdi. Tanrıkulu, şunları kaydetti: "10 Haziran’da Musul’da bir baskınla IŞİD denilen küresel terör örgütü baskınıyla rehin alındı. Bugüne kadar ses yok. Yayın yasağı konuldu. Bu yasak hala devam ediyor. Bununla ilgili Anayasa Mahkemesi’ne başvurduk. Bu yayın yasağıyla ilgili kimse konuşamıyor. Konsolosluklar uluslar arası hukuka göre ülke toprağıdır. Oraya yapılan saldırı vatan toprağına yapılan saldırı gibidir. 49 yurttaşımızın esir alınmasıyla çok fazla siyasetçiler söz söyleyemedi. Ama şuanda vatan toprağına girilmiş durumda ve Türkiye Cumhuriyeti’nin başkonsolosu başta olmak üzere 49 yurttaşımız yaklaşık 2 aydır esir durumda. Tek bir söz yok. Dün akşam Başbakan'a soruldu aynen şöyle ifade etti: ‘Son edindiğimiz bilgilere göre yaşam koşullarında bir olumsuzluk yok. Başlarına bir şey gelirse bizi çok üzer.’ Yani endişesini ve kaygısını bizi çok üzer ifadesiyle kaydediyor. Bu durumdan Başbakan memnun. 2 aydır rehin alınmışlar, esirler. Kendilerinden haber yok. Bir yaşında bir çocukta var bunların içinde. Başbakan bundan üzülmüyor. Bu saatten sonra başlarına bir şey gelirse sadece üzülecek. Bu durumdan hoşnut olan bir başbakan var. IŞİD’in bu küresel cihatçı örgütün Suriye ve Irak’ta insanlığa karşı gerçekleştirdiği suçlara karşı bir tek kelime etmeyen bir başbakan var. Türkmenlere karşı vahşet işleniyor orada. Tek bir kelime etmeyen başbakan var. Yine Araplara karşı Şiilere karşı, Kürtlere karşı işlenen cinayetler var. Başbakan bir tek cümle etmedi. En son dün itibariyle edindiğimiz bilgiler, tarih boyunca zulüm görmüş ve yaşamlarını zor koşullarda yürütmeye çalışan Ezidi halkına karşı bir katliam yaşandı. 500 Ezidi kadın esir alınmış ve 500 Ezidi öldürülmüş ancak başbakandan bir tek söz çıkmadı. Ne Türkmenler için çıktı, ne Kürtler için çıktı ne Araplar için çıktı ne Şiiler için çıktı ne de şimdi Ezidiler için çıkıyor. Başbakan Erdoğan IŞİD’in dünyadaki ve Türkiye’deki moral destekçisidir. Türkiye son 2 yıldır topraklarını ve bütün imkanlarını lojistik kaynak olarak IŞİD’e kullandırtmıştır. Bütün cihatçı güçlerin lojistik ikbal merkezi Türkiye’nin karasuları olmuştur. Hatay olmuştur, Kilis olmuştur, Şanlıurfa olmuştur, Mardin olmuştur. Dünyanın değişik ülkelerinde Kafkaslarda ABD’den Avrupa’dan gelen cihatçı güçler Afganistan’dan Pakistan’dan gelen güçler bugün Suriye’de savaşmaktalar. Kime karşı savaşmaktalar? Araplara, Türkmenlere, Şiilere, Kürtlere ve en sonda Ezidilere karşı savaşmaktalar. Bunların destek aldığı yer Türkiye olmuştur. Açıkça söylüyorum, bunu her yerde de ifade ediyorum. Başbakan herkese karşı dava açıyor. Yine burada söylüyorum. Başbakan Adana’da yakalanan silahlarla ilgili olarak yalan söylemiştir ve yalan söylemeye de devam ediyor. Adana’da MİT TIR’larında yakalanan silahlar insanı yardim değildir. Gittiği yer cihatçı küresel güçlerdir. İnsani yardım füze olmaz, insani yardım füze rampası olmaz. İnsanı yardım, çadır olur, yatak olur, yorgan olur, yiyecek olur, giyecek olur. İnsani yardım bunlardır. Yine başbakana her tarafta soruyorum. Ne zamandan beri füze rampaları ve füzeler insani yardımdır? Hiçbir Türkmen kaynak bugüne kadar kendilerine Türkiye’den silah gönderildiğini söylemedi. Dolaysıyla konsolosluğumuzu basan, 49 yurttaşımızı esir alan Irak’ta, Suriye’de Rojova’da katliam yapan IŞİD’e hala Türkiye’den moral desteği verilmektedir."

CİHAN

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Politika Haberleri