Tahir Büyükkörükçü (RH.A) Hocaefendinin 5 Mart 2011 tarihinde Hakk’a(CC) yürümesinin üzerinden 2 yıl geçti.
“Âlimin Ölümü Âlemin Ölümü Gibidir” hükmünce Konya’mızda daha ilk günden hissedilmeye başlanan eksikliği nerede ise her geçen gün daha da artmaktadır.
Hacı Veyiszâde Mustafa Kurucu (KS) den bu yana sadece Konya’nın, hatta sadece Türkiye’nin de değil, tüm İslam âleminin hocası olarak kabul edilen Sultan ül Vaizin olan Hocamızın arkasında bıraktığı boşluk öyle her hocanın dolduracağı, hatta her babayiğidin dolduracağı bir boşluk değildir.
86 yıllık ömründe insanlara İslam dininin, İslam Peygamberinin(SAV), Kur’an-ı Kerimin, İslam Ahlakının ve Sahabe efendilerimizin(RA) sevgisini anlatan, aşılayan Tahir Hoca(RhA) diğer yandan da aynı zamanda İslam düşmanlarının ve karşıtlarının kalbine korku salan bir Mücahid idi.
Ömrünü İslama adayan Tahir Büyükkörükçü Hocaefendiye Mevlana Celaleddin Rumi(KS)ve Hacıveyiszade Mustafa Kurucu (RH.A) den sonra Konyalıların gösterdiği ilgi ve teveccüh 1960 ve 1980 ihtilal yıllarından sonra kurulu düzenin temsilcilerinin zulmüne rağmen hiç eksilmemiştir.
Çünkü Tahir Büyükkörükçü (RH.A) Konyalıların darlıkta ve bollukta yanı başlarında buldukları hocaları olmasının yanında, görev yaptığı camilerde mihrabda yetkin bir alim, kürsisinde bir vaiz, Mahmud Sami Ramazanoğlu(KS) huzurunda bir mürid, Lâdikli Hacı Ahmed Efendi (KS) ile, Hacı Veyiszade Mustafa Efendi(KS) yanında bir talebe, Muhammed Harrani Hazretleri (RhA), Musa Topbaş(RhA), Üstad Muhammed Alevi Maliki(RhA), Yahyalılı Hacı Hasan Efendi(RhA), Necip Fazıl Kısakürek(RhA), Ali Ulvi Kurucu(RhA) ile Konyalı Dişçi Mehmet Efendi(RhA) yanında sadık bir dost idi.
Bu özellikleri bünyesinde toplaması sebebiyle uzun yıllar kürsüde, özellikle de kendi ifadesiyle Kapu Camiinin kara kürsisinde eksikliği hissedilecektir.
Cenaze merasiminde yaşanan izdiham sadece Konya’lıların öksüz kaldığının değil, Hz Mevlana (KS) nın Mesnevisinin, Hafız-ı Şirazi (Rha) nin rubailerinin ve İstiklal Marşı Şairi Mehmed Akif(RhA) ile Koca Üstad Necip Fazıl(RhA) in beyitlerinin de kürsilerde öksüz kaldığının şahidi olmuştur.
İslam adına, iman adına, Rasûlullah(SAV)ın sünnetini ihya adına malı ve canıyla mücadele eden ve bu titizliğiyle inanan insanların kalbinde taht kuran Tahir Hoca(RhA)yı diğer bir çok hoca efendiden ayıran temel özellik, bütün hayatı boyunca tavizsiz bir şekilde Allah(CC)ın dostlarına dost, düşmanlarına karşı düşman olmasıdır.
Ladini eğitim sisteminin uygulanmasıyla İslam Fıkhı ve tasavvufunun hayatın her alanından silinmeye çalışılmasına karşı şiddetle muhalefet eden Hocaefendi, İmam-ı Azam Ebu Hanife(RhA)’den buyana sağlam kaynaklarla intikal eden Hanefi Fıkhının uygulanması konusunda asla taviz vermememsiyle de öne çıkmıştır.
Çünkü onun mensubu olduğu tasavvuf yolunun değişmez ölçüsü Şeriat-ı Resul(SAV)dür.
Hocası Hacıveyiszade Mustafa Kurucu(RhA) gibi hayır işlerinde öncülük eden Hocaefendinin nerede bir hayır işi varsa, mutlaka payının ve katkısının olduğu, hatta Kapu camii kürsisindeki vaaz ve nasihatinden sonra ilk para veren kişinin kendisi olduğu çok kereler vaki olmuştur.
Ceberrut tek parti iktidarından buyana bir türlü yüzü gülmeyen insanlarımızın yüzünün gülmesini en büyük derdi olarak gören ve ifade eden Hocaefendinin, “Çok çile çektik. Bir iyi gün görelim, İslâm adına bir oh diyelim de öyle ölelim” sözü sanki kendisinden sonrakilere bir vasiyet ve bir müjde olarak kalacak gibidir.
Kürside olduğu yıllarda kendini yakıp etrafını aydınlatan bir kandil gibi vaaz ve nasihatleriyle geride hoş bir seda bırakan ve kürsisinin etrafında topladığı cemaatinden, özellikle de gençlerden çok büyük manevî beklentileri olan hocamızın bu beklentilerinin tez zamanda hayata geçmesi temennisiyle vefat yıldönümünde rahmet ve mağfiret diliyoruz.
Kabri cennet Olsun.
Tahir Hoca'nın Ardından
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.