Eğer…
Kendi menfaatini, kulübün menfaatinin önüne koymuşsan…
Egoların kulüp değerlerinin önünde gitmişse…
Kulüp başkanlığını bir “amaç” değil de, bir “araç” gibi görmüşsen…
Allah’ın selamını bile kendi çıkarların için vermişsen…
Dün aynı sofraya oturduğun, aynı tasa kaşık salladığın dostlarına çamur atmışsan, dostluklara kan doğramışsan…
Adam satmayı, ihanet etmeyi, arkadan dolanmayı, belden aşağı vurmayı, yüz kızartıcı bir eylem olarak değil de, denge değişikliği olarak algılamış ve böyle de pazarlamışsan…
Kulübün imkânlarını, kulübün hizmetine değil de, başkalarının cebini şişirmesine “peşkeş” demiyorum, sunmuşsan…
Kulüp başkanlığını Konyaspor’u sevdiğin için değil de, seven insanlar arasında itibar görmek için yapmışsan...
Nokta kadar menfaatine, virgül gibi eğilmişsen…
Dün söylediklerini bugün inkar edip, yanar döner, şekilden şekle girmişsen ve utanmadan doğruları söylememişsen…
Yönettiğin kulübe yenildiğinde bile ezilmeyen bir kültür yerleştirmemişsen…
Yönettiğin kulübe yapılan yanlışa karşı dimdik durabilme dirayetini
kazandırmamışsan…
Kulübün dertlerini dert edinmemişsen…
Başkanlığı ve yöneticiliği “sosyal faaliyet” değil “bir yaşam biçimi” gibi görmemişsen…
Yönettiğin kulübe ufuk ve vizyon katmamışsan…
Yönettiğin kulübün iyi yerlere gelmesi için herkesimi ve herkesi kucaklamamışsan…
Ve…
Ulusal basında “Biri Konyaspor’u durdursun” manşetleri attırmışsan ve bu şehri rezil rüsva ettirmişsen…
Ve…
Bu şehrin kulübünü, bu şehrin dünya’ya açılan penceresini “zehirli çiçek” haline getirmişsen…
Sus…
Sus Bahattin Karapınar…
Sus bay başkan…
Çünkü, Konyaspor’un geleceğini ipotek altına aldın…
Çünkü, Konyaspor’un yeniden var olma umutlarını söndürdün…
Çünkü, Konyaspor’un bir daha ayağa kalkma, nefes alma, dahası yaşam hakkını bitirdin…
Ne olur sus artık bay başkan…
Ve…
Sakın özür dileme…
Özür dilemenin kabahat işlemekten daha büyük olduğunu biliyor bu şehirde yaşayanlar… Dolayısıyla sakın, ama sakın özür dileme…
Ve kimseye çamur atma…
Çünkü, senin attığın çamur karşı tarafa bulaşmıyor…
Konyaspor’u tükettin…
Bu bir gerçek…
Ünlü bir düşünür, “Gerçek çoğu zaman karartılır, fakat hiçbir zaman sönmez ya da söndürülemez” demiş…
Şahsınızın Konyaspor’u tükettiği gerçeği gibi…
Senin yönetiminden bir insan, kulübün 40 trilyon borçla Bank Asya’ya doğru yol aldığını söylüyor…
Ben söylemiyorum…
Çamur attığın insanlar da söylemiyor…
Yanlış bir liderle yola çıktığının farkına geçte olsa varabilen bir yönetici söylüyor bunları…
Ne acı değil mi bay başkan?
Muhalifler değil, omuz omuza verdiği, kol kola yürüdüğü insanlar bay başkandan köşe bucak kaçıyorsa, bay başkanın yanlış yaptığını haykırıyorsa, aynaya bak artık bay başkan…
Hoş, bu saatten sonra aynaya baksa ne yazar bakmasa ne yazar…
Konyaspor düştüğü sezon insanlar figan feryat gözyaşı dökerlerken, şen kahkahalar atarak tenis oynayan bay başkan, aynaya baksa neyi görür ki?
O anı gözünde canlandırabilir mi?
Sanmıyorum…
Yazının özeti şu; Timsah, yavrusunu afiyetle yedikten sonra oturur gözyaşı dökermiş…
Bay başkanın bugünkü fotoğrafı da bu…
Timsah gözyaşları…
Kendi menfaatini, kulübün menfaatinin önüne koymuşsan…
Egoların kulüp değerlerinin önünde gitmişse…
Kulüp başkanlığını bir “amaç” değil de, bir “araç” gibi görmüşsen…
Allah’ın selamını bile kendi çıkarların için vermişsen…
Dün aynı sofraya oturduğun, aynı tasa kaşık salladığın dostlarına çamur atmışsan, dostluklara kan doğramışsan…
Adam satmayı, ihanet etmeyi, arkadan dolanmayı, belden aşağı vurmayı, yüz kızartıcı bir eylem olarak değil de, denge değişikliği olarak algılamış ve böyle de pazarlamışsan…
Kulübün imkânlarını, kulübün hizmetine değil de, başkalarının cebini şişirmesine “peşkeş” demiyorum, sunmuşsan…
Kulüp başkanlığını Konyaspor’u sevdiğin için değil de, seven insanlar arasında itibar görmek için yapmışsan...
Nokta kadar menfaatine, virgül gibi eğilmişsen…
Dün söylediklerini bugün inkar edip, yanar döner, şekilden şekle girmişsen ve utanmadan doğruları söylememişsen…
Yönettiğin kulübe yenildiğinde bile ezilmeyen bir kültür yerleştirmemişsen…
Yönettiğin kulübe yapılan yanlışa karşı dimdik durabilme dirayetini
kazandırmamışsan…
Kulübün dertlerini dert edinmemişsen…
Başkanlığı ve yöneticiliği “sosyal faaliyet” değil “bir yaşam biçimi” gibi görmemişsen…
Yönettiğin kulübe ufuk ve vizyon katmamışsan…
Yönettiğin kulübün iyi yerlere gelmesi için herkesimi ve herkesi kucaklamamışsan…
Ve…
Ulusal basında “Biri Konyaspor’u durdursun” manşetleri attırmışsan ve bu şehri rezil rüsva ettirmişsen…
Ve…
Bu şehrin kulübünü, bu şehrin dünya’ya açılan penceresini “zehirli çiçek” haline getirmişsen…
Sus…
Sus Bahattin Karapınar…
Sus bay başkan…
Çünkü, Konyaspor’un geleceğini ipotek altına aldın…
Çünkü, Konyaspor’un yeniden var olma umutlarını söndürdün…
Çünkü, Konyaspor’un bir daha ayağa kalkma, nefes alma, dahası yaşam hakkını bitirdin…
Ne olur sus artık bay başkan…
Ve…
Sakın özür dileme…
Özür dilemenin kabahat işlemekten daha büyük olduğunu biliyor bu şehirde yaşayanlar… Dolayısıyla sakın, ama sakın özür dileme…
Ve kimseye çamur atma…
Çünkü, senin attığın çamur karşı tarafa bulaşmıyor…
Konyaspor’u tükettin…
Bu bir gerçek…
Ünlü bir düşünür, “Gerçek çoğu zaman karartılır, fakat hiçbir zaman sönmez ya da söndürülemez” demiş…
Şahsınızın Konyaspor’u tükettiği gerçeği gibi…
Senin yönetiminden bir insan, kulübün 40 trilyon borçla Bank Asya’ya doğru yol aldığını söylüyor…
Ben söylemiyorum…
Çamur attığın insanlar da söylemiyor…
Yanlış bir liderle yola çıktığının farkına geçte olsa varabilen bir yönetici söylüyor bunları…
Ne acı değil mi bay başkan?
Muhalifler değil, omuz omuza verdiği, kol kola yürüdüğü insanlar bay başkandan köşe bucak kaçıyorsa, bay başkanın yanlış yaptığını haykırıyorsa, aynaya bak artık bay başkan…
Hoş, bu saatten sonra aynaya baksa ne yazar bakmasa ne yazar…
Konyaspor düştüğü sezon insanlar figan feryat gözyaşı dökerlerken, şen kahkahalar atarak tenis oynayan bay başkan, aynaya baksa neyi görür ki?
O anı gözünde canlandırabilir mi?
Sanmıyorum…
Yazının özeti şu; Timsah, yavrusunu afiyetle yedikten sonra oturur gözyaşı dökermiş…
Bay başkanın bugünkü fotoğrafı da bu…
Timsah gözyaşları…