Şaban ayının bu ilk Cumâsında sizlerle yine berâberiz efendim. Bilindiği gibi Sevgili Peygamber’imizin ayı olan Şaban ayında her zaman ki gibi biz O’nu yazmaya devam ediyoruz. Satırlarımızdan sadırlarınıza O’nun eşsiz güzelliklerini damıtmak istiyoruz. Buyurun başlayalım.
Dünyâya gelmiş en medeni insan Hz. Muhammed aleyhisselam’dır. Hayat tarzıyla, yaşantısıyla, ahlâkıyla, insanlarla olan sosyal münâsebetlerinde, hayâtımızı kolaylaştırıcı her ne varsa onları kullanımındaki hassâsiyeti, her konuda israfa dikkat etme bilinci, çevreye olan duyarlılığı, hayvan hukûkuna kadar ki olan titizliği, tüm mahlûkata karşı merhameti vs. vs. saymakla bitiremeyeceğimiz örnek tavırları ile O bütün bir insanlığa en muhteşem misaldir.
Bizler için böylesi en mükemmel davranışları şahsında bütünleştirmiş bir Peygamberin ümmeti olarak başka yerlerde misal aramaya gerek yoktur. Medeni dünyânın baş misâli O’dur aleyhissalâtu vesselam. Beyhûde yorulmayalım önümüzde kâbı bulunmaz emsalsiz misalleri olan bir kâmil insan modeli vardır. Yeter ki biz O’nu iyi tanıyalım, sünnetlerini öğrenelim, hayâtımıza uygulayalım ama öyle kuru kuruya değil gâyet samimâne, hâlisâne uygulayalım. Bakın o zaman hayâtınıza nasıl bir bereket geliyor, insanlar gözünde nasıl emîn, saygı duyulan ve sevilen bir zâtı muhterem oluyorsunuz! Deneyin, uygulayın, bu yazılanların doğruluğunu göreceksiniz.
Bizim zâten en büyük eksikliğimiz, Sevgili Peygamberimizin hadislerini biliyor ama pratik yaşantımıza sanki uygulanamaz bir hayat tarzı olarak görüyor, sâdece öğrenip ya da ezberleyip geçiyor olmamızdır. Halbuki sünnetler yaşanmak içindir. Ve Rasûlullah bizzat o seçkin hadislerin kendi şahsında uygulayıcısıdır. Misallerden gidelim istiyoruz;
Hadislerde bahsedildiği üzere Peygamberimiz aleyhissalâtu vesselam insanların hatâlarını asla yüzüne söylemezdi. Hatâları genelleyerek kişiselleştirmeden toplu misaller vererek izah ederdi. Bu yönüyle O kimsenin kalbini kırmaz, son derece müşfik, hoşgörülü ve müsamahakar davranırdı. Biz bu hoşgörülü anlayışı hayâtımıza neden hâkim kılamayalım, zor bir tarafı var mı? Şimdilerde kimsede hoşgörü kalmadı âdeta herkes birbirinin kuyusunu kazıyor, bir hatâsını bulayım da karşımdakini rezil edeyim davranışı hâkim… Yakışır mı ümmeti Muhammed’e bu tavırlar?
Peygamberimiz aleyhissalâtu vesselam; kendi işini kendi yapar kendi eşyâlarını kendi taşır, kimseye yük olmazdı. Sanki ümmetine; ‘Kimseye yük olma, yük alıcı ol’ mesajını verirdi. Davranışlarımıza bu güzel misâli getiremez miyiz? Kimseye külfet olmadan kendi emeğimizle, alın terimizle kendi yaşantımıza pek âlâ çeki düzen verebiliriz.
Efendimiz aleyhisselam sosyal münâsebetlerinde her ne ziyâret yapacaksa vakti kısa tutar, kimsenin vaktini almazdı. Bu sünnet bize ziyâret adâbı ölçülerini veriyor. Günümüzde bir hasta ziyâretine gidiliyor saatlerce kalınıp âdeta hastanın başı şişiriliyor. Oysaki gereksiz konuşmalarla karşımızdakine bıkkınlık vermemek sünnet yaraşır bir davranıştır. Uygulanması zâten bir nezâket kuralıdır. Bugün -af edersiniz- paldır-küldür bir yaşam tarzı hâkim.
Kâinâtın incisi birilerine bir şeyler anlatacaksa tane tane konuşur, muhatabın düzeyine göre onun anlayabileceği şekilde hitap ederdi. Yine neyi, nerde, ne zaman, konuşacağını düşünerek hareket eder ve en uygun cümleleri kurardı. Şimdi öyle mi? Neyi, nerde, nasıl konuşacağını bilmeyen büyükler ayni kendileri gibi nesil yetiştirdiler. Bugün âedeta büyükler küçük, küçükler büyük gibiler. Büyükler davranışlarıyla kendilerini küçültünce ortalık iyice büyük bozuntusu küçüklere kaldı.
Mesela; şu hadis metinleri başlı başına mükemmel davranış modelleridir;
‘Ben hakli olduğu halde bile çekişmeyi bırakan kimse için cennetin avlusunda bir köşk, şaka da olsa yalan söylemekten kaçınan kimse için cennetin ortasında bir köşk ve ahlâkı güzel kimse için de cennetin en yüksek yerinde bir köşk verileceğine kefilim.’ (Ebû Dâvud, Edeb 7/ Tirmîzî, Birr 158/ Nesâi, Cihad 19)
‘Benim katımda en sevimliniz, ahlakça güzel olan ve etrâfıyla hoş geçineninizdir ki, onlar herkesi sever ve herkes de onları sever. Benim katımda en sevimsizleriniz koğuculuk yapan, dostların arasını açan ve temiz kimselerde kusur arayanınızdır.’ (Taberânî, Evsat, 7693, VIII/341, 342)
‘Doğruluğa yapışın.(ondan ayrılmayın) Zirâ doğruluk iyilikle berâberdir. Doğru ve iyi (olanlar) cennettedir. Yalandan kaçının. Zirâ yalan, kötülükle berâberdir. Yalan (söyleyen) ve kötülük (edenler) cehennemdedir.’ (Buhârî, Edeb 69; Müslim, Birr 102, 103)
Bunları uygulayanlar hayatta en erdemli davranışları icra ederler. Şimdilik hayırlı Cumâlar efendim, şefaate erişmek niyâzıyla…