Müslümana kim zarar verebilir diye sorulduğunda artık verilecek tek cevap vardır: Müslüman gibi görünenler.
İçte ve dışta gerçek durum bu.
Dünya Müslümanlarının içinde bulunduğu hal gelecek için umutlarımızı azaltıyor. Çünkü Bu gün de bu hali yaşıyoruz. Zarar verenleri Müslüman zannediyoruz.
Müslümanlara tarih boyunca dış düşmanlardan daha çok iç düşmanların zarar vermesi kendi aramızdaki konuşmalarda hep dile getirilmesine ve güya ibret alınmalı veya alındı denilmesine rağmen, göründüğü kadarıyla hala hiç de ibret alınmışa benzemiyor halimiz.
Kur’an-ı Kerim’i onun ilk okuyanı, ilk öğreneni, ilk öğretmeni ile tebliğcisi ve ilk hayata uygulayanı olan Rasulullah (sav)ın temiz ve pak sünneti ile sahih hadislerinin aksine okuyup anladığını veya hayata uyguladığını söyleyen Müslüman görünümlü yalancı sahtekârlar en çok zarar gördüğümüz kesimlerin başında gelmektedir.
İster bu topraklarda doğmuş büyümüş olsun, ister dış ülkelerin bir yetiştirmesi olarak Müslüman görünümüyle fikir hayatımıza girmiş olsun İslam ümmetine ve Müslümanların itikat ve ibadetlerine zarar verenler geçmiştekilerle aynı melaneti işlemeye devam etmektedirler.
Hz. Ali (ra) karşısında yenileceklerini anlayınca mızraklarının ucunda güya Kur’an-ı Kerim’i yükselterek 1400 yıl önce ümmetin başına bela olan hariciler ne büyük bir melanet işlemişler ise, daha sonra gelen Mutezile de, bu günkü Kurancılık mezhebi mensupları da aynı melaneti tekrar tekrar işlemekte devam etmektedirler.
Hatta bu günküler, dünkülerden bile daha ileri gitmektedirler sapıklıklarında.
Dün Kur’an-ı Kerim ayetini yanlış anlamaktan mütevellit yanlış bir anlayışla hakem olayına karşı çıkanların bu günkü takipçileri, bu günde Kur’an ayetlerini yanlış okuyup yanlış anladıklarından dolayı Müslümanlara olmadık töhmetlerde bulunmakta, hatta iftiralar etmektedirler.
Ataları olan hariciler ve mutezileden daha müfrit bir şekilde Müslümanlara düşmanlık eden bu gafiller güruhu düşmanlıklarını, bu günkü Müslümanlara yöneltmekten ziyade Selefi Salihin (ra) olarak adlandırdığımız Müslüman âlimlere yöneltmektedirler.
Hatta Selefe (ra) saldırmakla da kalmamakta, saldırılarını mezhep imamlarına (ra), hatta tabiin (ra) ve onlardan da öte Sahabei Kiram’a (ra) kadar götürmektedirler.
Kur’an-ı Kerim’i okuduğunu anladığını ve hayatına tatbik ettiğini ileri süren bu aldatılmışlar zümresi nedense bir türlü okuyup anladığı Kur’an-ı Kerim ayetlerini hayatlarına tatbik etmemektedirler.
Bunun en bariz örneği içinde bulunduğumuz hafta nedeniyle saldırılarını Mevlana Celaleddin Rumi (ks) üzerine yoğunlaştırmış olmalarıdır.
Hz. Mevlana (ks) her şeyden önce bir müslüman âlimdir. Sahih sünnete ittibasıyla yaşadığı tasavvufi hayatının yansıması olan eserleri ile 700 yılı aşkın bir zamandır doğunun ve batının bilgili kişilerine eşiğini öptüren bir Allah (cc) dostudur.
Kur’an’ın kölesi ve Muhammed (sav) muhtarın ayağının tozu olan Hz. Mevlana’dan (ks) başlayıp, hiç bir edep ve ahlak ölçüsüne uymadan tüm selefimizi müşrik olarak yaftalayan bu sapık fırka hızını alamamış olacak ki, Hz. Peygamberimize (sav) bile dil uzatır olmuştur.
Daha dün diyebileceğimiz bir zaman dilimi içinde yurt içinde ve dışında Hz. Mevlana (ks) ile ilgili toplantı ve törenlerde yer almak için siyasilerin önünde takla atanların ve görevde oldukları dönem içinde anma törenlerinde yapılan yanlışlıkların ortadan kaldırılması konusunda en küçük bir gayretleri olmazken, bu gün hem Hz. Pir (ks) hem de Allah (cc) Rasulü (sav) için edep sınırlarını aşacak biçimde bir takım sözler etmeleri içine düştükleri acizlik nedeniyle olsa gerektir.
Dünyadaki mezarlıklar İslam düşmanları ile dolmuş taşmıştır.
Hz. Peygamberin (sav) kutlu izi üzere sahih sünnet yolunda yürüyen Müslümanlara düşmanlık edenler, nasıl bir yanılgı içinde olduklarını kıyamette ellerini ısırdıkları gün anlayacaklardır.