Sultan Süleyman ve adalet

Nevzat Laleli

Sevgili kardeşlerim,

Sultan Süleyman adını tarih de okumuş veya bir şekilde duymuşsunuzdur.

Tarihimiz de iki tane Sultan Süleyman vardır. Birisi Osmanlı İmparatorluğu Sultanı (Hükümdarı) Kanuni Sultan Süleyman, diğeri ise Kur’an-ı Kerimde adı geçen hem Peygamber ve hem de Devlet yöneticisi olan Sultan Süleyman’dır.

Bu yazımda size Peygamber ve Padişah olan Sultan Süleyman’dan bahsedeceğim.

Allah (c.c – celle celalühü) bu Peygamberine o kadar çok ikram ve ihsanlarda bulunmuş ki kendisine Büyük (Ulul azim) Peygamberlerden biridir.

Süleyman Peygamber, Allah’ın diğer peygamberleri gibi gönderildiği insanları dünya ve ahiret saadetine davet eden bir elçisidir.

Sultan Süleyman aynı zamanda bulunduğu toplumu adaletle idare eden bir Devlet Başkanıdır. İnsanların iyi işlerine mükâfat, kötü işlerine cezalar vermeye yetkilidir. Toplumu iç işlerinde ve dış işlerinde korumaktadır.

Ayrıca bütün hayvanların dilinden anlar, onlara hükmeder ve idare ederdi. Bunun yanı sıra gözle görülmeyen varlıklardan olan Cinlere de hükmeder onlara buyruklar verir, görevini yapmayan veya yapamayanlarına cezalar verirdi.

ÇÖZÜLEMEYEN BİR DAVA

Sultan Süleyman döneminde çok garip bir olay yaşanır.

O’nun ülkesinde yaşayan iki hanım, bir çocuk üzerinde analık iddiasında bulunurlar. Kadınlardan biri “Bu çocuk benim çocuğum” derken diğer kadın da “Hayır, bu çocuk benim çocuğum” demektedir.

Çocuk 1 yaşında daha da küçüktür. Kendisi, annesinin kim olduğunu söyleyememektedir.

Devletin çeşitli kademelerinde görev yapan idareciler, kadılar (hâkimler), ulemalar (âlimler) ne yaptılarsa başarılı olup çocuğun gerçek annesini tespit ederek çocuğu ona verememişlerdir.

Netice dava Sultan Süleyman’a götürülür.

“Efendim. Bu kadınlardan ikisi de bu çocuk hakkında analık iddiasında bulunmaktadırlar. Biz ne yaptıysak gerçek anayı bularak çocuğunu kendisine veremedik. Sonuç da size geldik” derler.

Kadınları ve çocuğu huzuruna alan Sultan Süleyman, bir kere de kendisi kadınlara sorar.

“Bu çocuk hanginizin?” Eğer yanlış söyleyen olursa ona ceza vereceğim” der.

Kadınları her ikisi de yine aynı sözü tekrarlar ve her biri;

“Bu çocuk benim” Sultanım, derler.

Sultan bakar ki normal yollardan bu davanın çözüme bağlanması imkansız, o zaman bir başka metot uygulamaya karar verir ve adamlarına emir verir.

“Bana bir kılıç getirin ve çocuğu da şu masanın üzerine yatırın”

Sultanın adamları verilen emirleri yerine getirmek için koşuşurken, kadınlardan birisi Sultan’a dönerek;

“Kılıcı ne yapacaksınız, çocuğu niçin masa üzerine yatırıyorsunuz? Sultanım…” diye sorar.

Sultan cevap verir.

“Her ikiniz de çocuğun anası olduğunuzu iddia ediyorsunuz. Biriniz doğru söyleyerek ben anası değilim demiyorsunuz.

O zaman bana tek yol kalıyor. Bu çocuğu masa üzerinde kılıçla ortadan ikiye keserek bir parçasını birinize, diğer parçasını da diğerinize vereceğim” der.

Ortamın çok gergin olması, Sultanın dediğini yapacak görünmesi kadınlardan birini merhamete getirir ve Sultan’a;

“Sultanım…” der. “Ben analık hakkımdan vazgeçiyorum. Çocuğu kesmeyin de varsın diğer kadına verin, onun olsun.” der.

Kadından bu sözü duyan Sultan çocuğun, kesilmesine razı olmayan bu kadına verilmesini ve diğer kadının da zindana atılmasını emreder.

Çevresindeki adamlarına; “Gerçek anne çocuğun kesilmesine razı olamadı ve analık hakkından vazgeçti. Böylece gerçek anne ortaya çıktı” diyerek yaptığı hamlesinin sebebini açıklar.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.