Toplum olarak bilen-bilmeyen, işten anlayan-anlamayan herkes hangi konuda olursa olsun habire konuşuyor. Konuşurken yalan konuşabiliyor, abartılı konuşabiliyor, konuşurken konuyu çarpıtıyor, hiç olmayacak alanlara savrulabiliyor. Bunların hepsi ahret adına günaha husûsuna giriyor. Özellikle Ramazan ayında dilimize bir fermuar çeksek olur olmaz her şeye atlayıp konuşurken kendimizi kaybetme derekesine düşmesek… Bilindiği gibi Rabb’imizin bizim aç kalarak oruç tutmamıza ihtiyâcı yok. Bizden istenen Ramazan orucu ile kâmil ahlâkî vasıflara ulaşabilmektir.
Bu Ramazan sükûtî olsak, ağzımızdan çıkana dikkat etsek, dilimize sâhip çıksak, kontrollü konuşsak, oruçlu olduğumuzu unutmasak. Daha önceki seneler bu hususların günah boyutunu yazmıştık. Biz şimdi biraz bu işin sosyal boyutuna değinmek istiyoruz.
Sükût güzeldir dostlar. Adam değilsen de sustuğunda seni çevren adam sanır. Sevgili Peygamberimiz aleyhisselam’da sükûtî idi. Bu konuda O’ndan bize kalan güzel sözler vardır. ‘Ya hayır söyle, Ya sus.’ Der dilimize dikkat etmemiz konusunda bizleri uyarırdı. Atalarımız da; ‘Söz gümüş ise sükût altındır.’ Diyerek sükûtun konuşmaktan daha değerli olduğunu belirtmişlerdir.
Her varlığın kendine göre bir sükût anlayışı vardır. Meselâ, ağaçlar uzun süre sükûttan sonra meyve veya baharda verdikleri çiçekleriyle konuşmuş olurlar. Ağaç konuşurken meyvesiyle, çiçeğiyle yâni güzellikleriyle konuşmuş olur. Tohum toprağa atılır aylarca sükûtta kalır aylar sonra verdiği ürün ile konuşmuş olur. Toprak aylarca konuşmaz, susar konuşunca da faydalı ürünüyle konuşur. Yeni doğan çocuklar da en az iki sene konuşmayı öğrenene kadar sükûtî olurlar. Kâinatta öyle ha kezâ. Kâinâtın sâhibi önümüze serdiği sayısız güzellik tecellileriyle âdeta bizimle konuşmuş olur.
Sükûtîlik güzeldir dostlar. Susarak dilimizi günahlardan korumuş oluruz. Az konuşanın az günahı olur çok konuşan artık orasını kendisi düşünsün. Ama hayır konuşulacağı yerde susmak da olmaz, toplumun sizden bir şeyler beklediği anda konuşmamak uygun değildir.. Buna kişi kendisi karar verir. Şerre de susulamaz, Hakk’ı doğruyu haykırmak, doğruyu anlatmak hikmettir, güzelliktir. Bir kere bizim şunu öğrenmemiz lâzım ve küçüklere de bunu öğretmemiz lâzımdır: ‘Nerede konuşulur? Nerede susulur?’ Kişiler koca koca insan olmuşlar bakıyorsun neyi, nerede konuşacağını bilmediğinden bulunduğu ortamlarda pek çok menfîliğe hatta kavgalara dahi sebep olabiliyorlar. Bunlar dengesiz davranışlardır. Bâri Ramazan ile davranışlara biraz çerçeve gelse, daha dengeli, hesaplı, kitaplı konuşulsa…
Sükûtun bâzı nedenleri olabilir. Bâzen karşındakini anlamak için susar dinlersin bâzen bilgi sâhibi olmak için karşındaki konuşmacıyı dinlersin, bâzen sözden anlamayan birine verilecek en güzel cevap sükût olduğu için susarsın. Bâzen korktuğunda bâzen de öfkelendiğinde susarsın. Musa aleyhisselam kavmi kendi yokluğunda buzağıya taptığını öğrendiğinde öfkesini susarak, konuşmayarak göstermiştir. (Âraf, 154) Kur’an okunurken de susmak gerekir. Yine Âraf sûresinde: “Kur’an okunduğu zaman da hemen onu dinleyin ve susun.” (1) Buyrulur.
Susmayanlar dinlemesini bilmeyenlerdir. Cenâbı Hakk’ın ‘Es-Semî’ sıfatı dinlemektir. Yâni dinlemek Rahmânî bir vasıftır. Ama tabi neyi dilemek? Denirse; hayrı, iyiyi, güzeli deriz. Günümüz insani hep kendisi konuşuyor ve bakıyorsun boş konuşuyor ya da sırf konuşmak için konuşuyor. Bu doğru bir hareket değildir. Büyükler; ‘Bin dinle bir konuş’ derler. Çok doğru. Faydasız söz, gereksiz lakırtı hele Ramazan’da kişiyi sevaplarının iflâsına götürür.
Sözünü ayni zamanda sesini edeplendirenler takvaya erişirler. Evliyâullah o mertebelere sükûtları ile erişmişlerdir. Hatta bir keresinde muhterem Mahmut Sâmi Ramazanoğlu üstad bir sohbetini hiç konuşmayarak sükûte tahsis etmişler ve; ‘Kardeşler bugünkü dersimiz sükût deyip 45 dk. hiç konuşmayarak sükûtî olmanın önemini bu şekilde anlatmışlardır. Ne güzel bir nasihat tarzı değil mi?
En güzel sükût insanı Peygamberimiz aleyhisselam’dır. En güzel sükût kenti Medinei Münevvere’dir. En güzel konuşma kelâmı Kur’ânu Azûmüşşân’dır. O halde bizler gelin şu aziz-mübârek günlerde Kur’an’la konuşalım, sükût ehli olalım vesselam.
-----------------
1) Âraf, 204