Sufiler hayatın merkezindeydi

Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi’nin düzenlediği Konferansta Prof. Dr. Haşim Şahin OsmanlıDönemi Sufilerinin özelliklerini anlattı

Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi’nin düzenlediği ‘Osmanlı Kuruluş Dönemi Sufileri’ konulu çevrim
içi konferansta Prof. Dr. Haşim Şahin Osmanlı ulemasının zihniyetini kültürel anlamda Selçuklu
mirasının desteklediğini ve kuruluş aşamasında Konya ulemasının çok önemli görevler üstlendiğini
anlattı. Youtube ve Facebook üzerinden canlı yayınlanan konferansa Prof. Dr. Şahin İstanbul’dan katıldı,
TYB Konya Şubesi Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Çaycı’da Konya’dan sunum yapıp sorular
yöneltti. Konferanstan öne çıkan konular şöyle:
TEKKELER DEVLETİN TOPLUMA BAKAN YÜZÜDÜR
Sufilik çok geniş bir geçmişe sahiptir. Gerek İslam coğrafyasında, gerek İslâm dışı coğrafyada kendilerini
toplumun genelinden ayrıt eden yahut toplum içerisinde bir takım erdemlere ulaşmayı hedefleyen belli
gruplar vardır. Bunlar mistik yönleri biraz daha baskın olan gruplardır. Zaman içerisinde bunlar aynı gaye
etrafında birleşince tarikatlar oluşmaya başlıyor. Bunlar iktidarlara da çok cazip geliyor. Böylesine geniş
kitlelere sahip insanları yanlarında bulundurmak, onların desteğini almak; bir şekilde belli politikalar
üretirken hem onların fikirlerini, hem de yardımlarını almak açısından önemlidir. Şöyle bir cümle var, sık
sık tekrarlarım. Mesela tekkeler devletin topluma bakan yüzüdür, o yüzyıl için. Bir iktidar mensubu, ya da
bir sultan, kağan, han, doğrudan doğruya halka ulaşmakta zorlanabilir. Çünkü belli bürokrasisi var bu işin.
SUFİLER HAYATIN MERKEZİNDEYDİ
Sufiler kendisini toplumdan tamamen soyutlayan, başı önünde, sürekli tefekküre dalan, siyasetten,
toplumdan uzak, kendisini soyutlamış kişiler olarak tanımlanır. Bu tamamen yanlış değil ama eksik bir
tanımdır. Bunu yapan gruplar da elbette var ama bizim Anadolu ve Orta Asya sufiliği kendisini
soyutlayan mistiklerden daha çok halk içinde, halk ile beraber olmayı kendisine düstur edinmiş, esnaf
tabakasına ki Ahilik bunun bir parçasıdır. Bunları bir köprünün inşasında da, bir sultanın sefer kararı
almasında da onu etkileyecek kadar önemli kişilerdir.
KONYA MEDRESELERİ OSMANLI’YI BESLEDİ
Osmanlı tarihinin en öne çıkan isimlerinden biri de Abdüllatif Makdisi’dir. Ebül Vefa gibi o da
Konyalı’dır. Hatta Konya’da onun Şah İsmail’in büyük dedesi Şeyh Cüneyt ile bir dergâhın içinde kavga
ettiğine dair bir rivayet de anlatılır. Şeyh Edebalı da Karamanlı, yani Konya merkezlidir. Konya
medreseleri Osmanlı ulemasını da erken Osmanlı medrese kültürünü de besleyen bir yapıya sahipti.
İznik’te ilk medrese olan Süleymanpaşa Medresesi kurulduğu zaman ilk müderrisi Davud el Kayseri; İbni
Arabi ekolüne mensup ve Konevi üzerinden gelmiştir.
ŞEYH EDEBALI KONYA’DA YETİŞTİ

Şeyh Edebalı Konya hinderlândından beslenen, Konya ulemasından birisidir. Zayıf bir rivayette onun İbn-
i Arabi ile de görüştüğü söylenir. Kaynaklar şey Edebalı’nın 120’li yaşlarda öldüğünü gösterir ve

kronolojik olarak görüşmeleri nâmümkün değildir. Bu kesin olmasa da kesin olan şey Konya
medreselerinde yetiştiğidir. Damadı Dursun Fakih de Konya Medreselerinde yetişmiştir. Ve bu kadro
Osmanlıların kuruluş zihniyetini oluşturuyor.”
HABER MERKEZİ

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Gündem Haberleri