Her maden kazasında yaşanan klasik bir tartışma vardır.
Bir gurup hükümet muhalifi, tüm suçu iktidara yükleyip bu tür kazaları hükümete çatmak için bir bahane hatta fırsat olarak görür ve “vurun abalıya” tavrıyla veryansın eder. Sanki kendileri iktidar olsa hiç bu kazalar olmamış ya da olmayacakmış gibi konuşur dururlar.
Buna karşılık bir cenah ta işi Allah’ın takdirine, kaza ve kader inancına havale edip işin içinden sıyrılma politikası güder. Kendi kabahat ve ihmallerini görmezlikten gelip – haşa- Allah’ı suçlama gibi bir pozisyona, topu taca atmaya yeltenirler.
Objektif ve soğukkanlı bir şekilde işi tahlil edersek:
Evela şunu söyliyelim ki yeryüzünde Allah’ın ilmi, iradesi, takdiri olmadan yaprak kımıldamaz. Kaza olsa da, olmasa da, madencilerin ocağa girişi, çıkışı, girip de çıkamayışı, nefes alışı, alamayışı, kurtulması, ölmesi… her şey sonuçta Allah’ın takdiri ile olur.
Bu işin parti-pırtı, iktidar-muhalefet konularıyla alakası yoktur. Müslüman, Amentü esaslarına, İmanın şartlarına inanırken bunu böylece bilmek ve inanmak durumundadır.
Allah bir takım insanlara bir takım musibetler, belalar verirken bu onların suçlu, günahkar, hatalı olmalarını da gerektirmez. Allah bazen bir hikmet ve imtihan gereği suçu olsun olmasın herkese bela, musibet verebilir. Hatta tarihte en büyük, en ağır imtihanları peygamberler ve Allah’ın sevgili kulları çekmiştir.
Peki her şey Allah’ın takdiri de, Nasreddin Hoca’nın hırsız-ev sahibi fıkrasında olduğu gibi hırsızın hiç mi suçu yok dersek, elbette hırsızın da, ev sahibinin de suçu varsa kimse bunun konuşulmasından gocunmamalıdır.
Maden veya trafik kazası, inşaatın çökmesi, borunun patlaması… gibi aklınıza ne gelirse gelsin her olay Allah’ın takdiri olmakla beraber bu işle alakası olan yetkili ve sorumluların hepsinin olayla alakaları nisbetinde suç ve sorumlulukları ört bas edilemez.
Hatta olayın maduru olan tarafların bile şahsi kusurları varsa onlar da yok sayılamaz.
Hazreti Ömer’in Akif’in diliyle efsaneleşmiş meşhur sözüdür:
“Kenar-ı Dicle de kaparsa bir kurt kuzuyu,
Gelir de Adl-i ilahi sorar Ömer’den onu!”
Hal böyle olunca kimse kendini temize çıkarıp “Ben suçsuzum” diyemez.
Tabii ki ülkeyi yönetenler, yönetenlere yönetme yetkisi verenler, kanunları çıkaranlar, çıkan kanunların uygulanmasını takip etmekten sorumlu olanlar başta olmak üzere, işçi sayesinde para kazananlar, mühendis, şef, amir, müdür, teknik eleman, onları yetiştiren öğretmen, öğretim üyesi, imam, anne, baba… evet herkes, hepimiz yaptığı işi doğru yapmalı, Allah’tan korkmalı, sonuna kadar tedbirini almalı, sorumluluğunun gereğini yerine getirmeli, sonra da başa ne gelirse sabırla, tevekkülle karşılamalıyız.
Başta el-Hakim, el-Fettah, el-Hafız, el-Mücib, el-Muktedir… olmak üzere her ihtiyacımıza cevap veren Esma-i Hüsna sahibi Alemlerin Rabbi’ne el açıp dua etme vaktidir bu an…