2008 yılında Taraf Gazetesi'nin yayın hayatına başlamasıyla Türk basınına büyük bir virüs bulaştı. ROK virüsu. Türk ordusunun şerefli subayları birbir içeri tıkılırken, onun bir göbek atmadığı kalmıştı. "Askere gitmem, oğlumu da askere göndermem" diye anırıyordu...
**
O zamanlar FETÖ'cüler her alanda çok güçlüydü. Taraf Gazetesi diye bir gazete kuruldu. FETÖ'nün paravan gazetesiydi. Rasim Ozan Kütahyalı da bu gazetenin silahşörlerinden biriydi. Fetullah Gülen denen vatan hainine methiyeler düzüyordu...
**
Gün geldi rüzgarın yönü değişti. Bir zamanlar "hizmet hareketi" veya "cemaat" olarak anılan oluşum terör örgütü olarak anılmaya başlandı. Rasim Ozan Kütahyalı da sıkı bir FETÖ düşmanı oldu.. Bukelamun gibi renk değiştirdi...
**
Dini programlar yaptı, spor yorumcusu oldu. Magazin programlarına çıkmaya başladı. Daldan dala atlıyordu. Melih Gökçek'in sahibi olduğu Beyaz Tv'de spor programı yapmaya başladı. Rezillik dizboyuydu...
**
Başına bir gelecek vardı. Şişmişti. Seviye yerlerdeydi. En son baltayı sert taşa vurdu. Dünyanın en mazlum en sempatik halklarından Türk milletine candan bir kardeş halk olan Boşnaklara hakaret etti. Boşnak kadınlarıyla ilgili çirkin bir benzetmelerde bulundu...
**
Bu kez ölümcül bir hata yaptı. Meslek hayatında kendini bitirecek bir terbiyesizlik, büyük bir şerefsizlik yaptı. Defalarca özür diledi ama bu durum özürle geçiştirilecek bir durum değil. Bu bir namus ve haysiyet meselesiydi...
**
Rasim Ozan Kütahyalı'nın bu ilk vukuatı değildi. Merhum Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'na çok iftiralarda bulunmuştu. Maraş, Çorum olaylarının sorumlusu olduğunu öne sürmüştü. Hem de "İslami" televizyon kanalında...
**
Alperen Ocakları Genel Başkanı delikanlı adammış. Televizyonun önüne kadar geldi. Canlı yayının ardından ROK'un haddine bildirdi.. Şiddete karşıyım ama bu kez hak etmişti. Bir milletin hele de Boşnaklar gibi zulme uğramış bir milletin kadınlara o çirkin benzetmeyi yapmanın da bir bedeli olmalı...
**
Rasim Ozan Kütahyalı gibi soytarılar yaptığının bedelini ağır ödedi. Siz siz olun bunlara özenmeyin. "Adam gibi adam olun. Her devrin adamı olmayın. Her devir adam olun, adam kalın... Çift kişilikli olmayın. Soytarılık yapmayın, delikanlı olun...
**
Kamu görevlileri, rektörler, öğretim üyeleri, siyasetçiler hatta gazeteciler sosyal medyada yaptıkları paylaşımlara dikkat edecek. Sonra yok efendim yanlış anlaşıldım, hacklendim filan demeyecekler. Gazetelere abuk sabuk demeç vermeyecekler. Televizyonlarda konuşurken cümlelerini daha özenli kuracak..
**
Önce hakaret edip, tehdit edip sonra geri adım atıp özür dilemekle çözülmüyor bazı şeyler. Attığınız twitleri silmek de çözüm değil. O yüzden birşey yazarken, binkere düşüneceksin. Yoksa bedelini ağır ödersiniz bazı hataların...Yoksa sonunuz ROK gibi olur...
**
Her mahallede böyle ROK, Küçük Cem gibi gazetecilik değil de soytarılık yapan şahıslara özenen tipler var. Üniversitelerde de böyle tipler var. Önce atıyorlar twitleri, sonra özür diliyorlar ve siliyorlar o rezil twitlerini...
**
Tepkiler biraz azalmaya başlayınca "adamlık edebiyatı, kurtluk edebiyatı" yapıyorlar. Herhangi bir bedel ödemedikleri için meydanları yeniden boş bulduklarını sanıyorlar. Birilerinden aldıkları güçle şımardıkça, şımarıyorlar. Tabiri caizse kuduruyorlar...
**
Adam gibi adamları bel altından vurmaya çalışıyorlar. "Ucuz kahramanlık" rolüne soyunuyorlar. Fedailik (!) yapmaya çalışıyorlar. Bunlar adam filan değil, sosyal medya soytarıları. Resmen soytarılar zamanı (!) yaşıyor bu memleket. Merak etmeyin sizin de bedel ödeyeceğiniz günler gelecek...
**
"Bilmelisin ki… Bilmelisin ki …
Duvarda asılı diplomalar insanı insan yapmaya yetmez" diyor Şair Can Yücel..
Ünvanlar, diplomalar sadece cahilliği alır ama eşeklik baki kalır. Eşekler bile sizin gibi soytarılardan daha değerli. Eşekler en azından yük taşıyor siz ise bu millete yük oluyorsunuz...