Yazının başlığını esasında sosyal güvenlik ve faiz diye yazmak gerekirdi. Çünkü devletlerin ve belediyelerin sosyal yardım adı altında vatandaşlarına özellikle de yoksullara verilen yardımlar aslında o ülkede sosyal güvenlik politikalarının doğru dürüst olmadığını ifade eder.
Türkiye Cumhuriyeti’nde seçim dönemlerinde başta kamu maliyesi olmak üzere belediyelerin bütçelerinden tabir caiz ise zıvanadan çıkarılacak kadar harcama yapılması bundandır.
Hatta biraz daha gerilere götürelim sizleri.
Herkesin Emekli Sandığı ve Bağ Kur’dan daha farklı olarak neredeyse tek sosyal güvenlik kurumu olarak bildiği SSK üzerinden siyasetçilerin rakiplerine vurması da bu nedenledir.
İktidar partisi mensuplarının iktidar yolunda tek rakip olarak gördükleri ana muhalefet partisi genel başkanının üzerine “Sen SSK’yı batırdın, devleti teslim etsek devleti de batırırsın” tarzında yüklenmesinin sebebi bu sözlerin gerçek olup olmamasından daha çok vatandaşa dönük olması yani genel tabirle tribünlere oynamanın oy getirdiği gerçeğidir.
Ana muhalefet partisinin genel başkanı hükümetin bir bürokratı olarak yönettiği SSK’yı zarara sokmuş hatta batırmışta olabilir.
Esasında mesele sadece konu SSK da değildir.
Zıvanadan çıkma diye başladık ya, oradan yine devam edelim.
Bu günkü SGK’nın maddi çıkmaz içindeki kötü durumunun ana muhalefet partisinin geçmişte yönettiği SSK’nın içine düşürüldüğü kötü durumdan çok fazla bir farkı yoktur.
Hem de SSK gibi zarar etmeyen Emekli Sandığı ve Bağ Kur’un maddi varlıkları da aynı bütçede toplanmış olmasına rağmen.
Biraz daha yakından baktığımızda göreceğimiz emeklisi, memuru, işçisi ve esnafı dâhil olmak üzere herkesin tedavi için gittiği sağlık kurumlarında katılım paylarından ilaç için ödedikleri reçete bedellerine kadar kesilen paraların kesilmesine devam edildiği halde.
Bir de bu arada siyasilerin seslerini yükseltmeleriyle milletin gündemine giren deprem vergileri ve hala kesilmeye devam eden eğitime katkı paylarının net miktarı bile açıklanmazken.
Siyasilerin gürültüye getirmeye çalıştıkları para bir rivayete göre 65 katrilyon olarak ifade edilmekte iken diğer bir rivayete göre de 36 milyar dolar civarındadır ve bu para maalesef ortada yoktur.
Deprem vergilerini toplamaya devlet yetkilidir ama bu paralarla sadece deprem için önlem almaya değil derseniz iş yine zıvanadan çıkar.
Tıpkı 44 milyar olarak ifade edilen ve sadece sağlık ile ilgili harcamalarda kullanılacağı açıklanan paraların duble yollara harcandığı ortaya çıktığında işin zıvanadan çıktığı gibi.
36 milyar dolar civarında olduğu söylenen toplanan paraların memur maaşlarını ödemede kullanıldığı sadece Ecevit’in ifade ettiği kadarıyla kayda girmiştir.
Deprem için toplanan miktarlar başta olmak üzere eğitim katkı payları vs.’nin genel bütçenin içerisinde akla gelen ve lazım olan her kalem için harcanmıştır da diyemedikleri için bu konu daha uzunca bir zaman gündemdeki yerini koruyacağına inanıyoruz.
Bizim inancımız şu dur:
Deprem için toplanan para depreme, eğitim için toplanan miktarlar eğitime, sosyal yardımlar için toplanan her kuruş ise sadece sosyal yardım konularında harcanmalı ve asla bütçe açıkları veya faiz ödemeleri için kullanılmamalıdır.
Sosyal yardım ve faiz ödemeleri veya bütçe açıkları demişken işin sadece merkezi hükümet için olmadığını belediyelerin de aynı fasit daire içine düşürüldüklerini biliyoruz.
Gerek merkezi hükümet gerekse de yerel yönetimlerin zaman zaman açıkladıkları rakamlar, raporlar veya teftiş raporları göstermiştir ki her iki bütçenin de en sıkıntılı alanlarının sosyal güvenlik ve faiz harcamaları ile ilgili olduğunu ortaya koymuştur.
Yine tarafsız bir gözle bile görülebilen temel bir gerçek daha vardır ki bu da bütçelerin kağıt üzerindeki rakamlarının doğru dürüst tahmin edilemediği veya seçim dönemlerinde sosyal güvenlik harcamaları ile sosyal yardımlar söz konusu olduğunda tüm kuruluşların siyaset adına kesenin ağzını açmak zorunda kalmış olmalarıdır.
Buna örnek olarak geçen hafta Konya basın yayın organlarında gündeme gelen ve belediyenin açıkladığı rakamlara göre 180 milyon TL’lik faiz ödemelerinin 185 milyon TL olan personel maaşlarına nerdeyse eşit hale geldiği ile ilgili rakamları verebiliriz.
Aslında 180 milyonluk faiz ödemelerine 42 milyon TL’lik hane halkına yapılan yardımlar ile 11.7 milyon TL’lik kar amacı gütmeyen kurumlara yapılan yardımlar da ilave edildiğinde ulaşılan rakamın büyüklüğü durumun vahametini daha açık bir şekilde ortaya koymaktadır.
Sosyal yardımların öncelikli olarak verileceği işsizlere konu gelecek olursa orada da görüne o ki vaziyet çok parlak değil.
Ülke nüfusunun yüzde 10’una ulaşmış bir işsizlik var ve bunun yarısı eğitimli genç işsizler.
Yani yapılacak daha çok iş var.