Anadolu coğrafyası belki birçok olaylara şahitlik etmiş ve bundan sonra da edeceğe benziyor. Türkiye üzerine çeşitli siyasal, kültürel ve yapısal erozyona sebep olabilecek birçok durum ile karşı karşıyayız.
Bir dönem oldu, şeriatçılar geldi denildi..
Bir dönem oldu, laikçiler geldi denildi.
Kominizim geldi denildi ülke yine karıştı.
***
Çeşitli ülkeler bu coğrafya üzerine geldi, bölge karıştı. Yakın tarihimizin belirli dönemlerinde coğrafya olarak birçok mesele ile iç içe gelmiş, bununla mücadele etmiş ve bununla beraber hayatımızı normalleştirmişiz.
***
Son günlerde bile çok farklı gündem ve hadiseler ile ahlaki, kültürel erozyonlara, yıkımlara devam edilmekte ya da biz bu şekilde olduğunu düşünüyoruz.
***
Türkiye coğrafyasında, komşu hattı kıskaca alınmış, kan ve gözyaşının hakim olduğu bir dönem getirilmiş, topluma alıştırılmış, sindirilmiş bir yakın tarih gözlemliyoruz. Bununla birlikte aynı inanca sahip olan topluluklar çatışma içerisine girmiş, aynı soyu, aynı boyu olanlar birbirlerinden bi haber olmuştur.
Teknoloji varlığı da bununla beraber kullanılarak belirli kıskaçlar tamamen gerçekleştirilmiş ve sonuç itibariyle coğrafya üzerinde toplumsal, kültürel ve ahlaki erozyon kaçınılmaz olmuştur.
Şunu diyebiliriz, uyanık olsaydık/olsalardı/olamadık… Elbette ki kişisel sorumlulukların vazifesi bu noktada önemli bir yer taşıyor. Kendimize bu hataları kabul ettirmeden başkalarını da bu işe sorumlu tutmak dönemimizin alışılagelmiş durumudur.
Tarih boyunca zihinsel zayıflığın yaşandığı topluluklar kendilerini önder bildikleri kişileri bu işin sorumlusu tutmuş, buna göre de kendi sorumluluklarını da üzerlerinden atmıştır.