Son destek ve Gaziantep Büyükşehir maçı

Recep Çınar

Konyaspor ilk yarıyı istediği yerde bitirdi… Dahası ilk yarıda her şey yolunda gitti… Bunu puan cetveline bakarak söylüyorum… Sahada alınan başarı ve sahaya yansıtılan performans “mükemmel” dersek abartmamış oluruz…

Yönetimin öyle ya da böyle fedakarlığı, teknik ekibin 24 saat mesai vermesi, futbolcuların özverisi ile Konyaspor, ilk yarıyı 37 puanda tamamladı… Saha içinde işler istenilen şekilde giderken, saha dışında ise maalesef aynı şeyleri söylememiz mümkün değil…
Zaman zaman  “arıza”ların çıkmasına ve arzu edilmeyen “ayrılış”ların yaşanmasına rağmen, Konyaspor, ilk yarıda “tavan” yaptı…
Keşke bu tür olumsuzluklar hiç yaşanmasaydı… Bu sıkıntılar yaşanmamış olsa, şehrin kulübü ekonomik olarak çok daha farklı yerlerde olabilirdi…
Yukarıda da belirttiğim gibi, öyle ya da böyle Konyaspor iyi bir ilk yarı geçirdi…  Hem de her şeye rağmen…
Konyaspor’un ilk yarıda birlik ve beraberliğe çok ihtiyacı vardı… Ama, bu yarıda daha çok omuza, desteğe, bütünlüğe ihtiyacı var… Konya’da doğan ve doyanların bu kulübe “son kez” evet altını çizerek söylüyorum, “son kez” bir omuz atmaları gerekiyor…
Birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacımız olduğu bu günler de şehrin ileri gelenleri, kanaat önderleri, atananları, seçilenleri mutlaka bir araya gelmeli ve bu kulübü yukarıya taşımalı…
Bu birliktelik sağlanmalı…
Bu birliktelik, bu dayanışma, ortak heyecanımız, dünya’ya açılan penceremiz Konyaspor için mutlaka yapılmalı…
Özellikle bu “son destek”le Konyaspor yukarı fırlayacak ve bir daha da kapınız çalınmayacaktır… Ne şehrin Valisi  Sayın Aydın Nezih Doğan ne Belediye Başkanı Sayın Tahir Akyürek, ne de diğer kurum ve kuruluşlar rahatsız edilmeyeceklerdir…
Nereden bakılırsa bakılsın 20 milyon dolarlık bir gelirle, Konyaspor kendi yağıyla kavrulacak… Kimseye el açmayacak… Kimseyi rahatsız etmeyecek… Kimseye muhtaç olmayacak…
Sadece son defa bir omuz…
Ama gazetelere ilan vererek, telefonlara mesaj atarak maça davet etmekle sınırlı kalmasın Konyaspor’a destek…  Bu şehirde hem “iktidar” hem de “muktedir” olan insanlar, bu şehrin fersah fersah gerisinde olan, ancak sportif anlamda Konya’yı elli kere sollayan Trabzon’un bu anlamda hangi noktalara geldiğine göz ucuyla baksınlar yeter…
xxx
Naklen yayın gelirlerini de hesap ederek, güçlerine güç kattı Bank Asya’nın diğer takımları… Hele de şampiyonluk mücadelesi verenlerin iştahı ikiye katlandı, bu anlamda… Gaziantep Büyükşehir de, “varsa nasibime düşen, alırım bende” diyerek, hem saha içini hem de kulübesini zenginleştirdi…
Konyaspor’un haricinde hemen hemen bütün takımlar, ucundan kıyısından güçlerine güç katarlarken, yeşil-beyazlı temsilcimiz “çaresizliğin” verdiği “ekonomik” sıkıntılarla hem bedensel hem de ruhsal ağrılar çekti…
Yani, nasibine düşenden de faydalanamadı iki milyonluk şehrimin takımı… Ne ağrıyan sol tarafını, ne aksayan sağ tarafını, ne yürüyen orta sahasını, ne de topallayan forvetini güçlendiremedi…
Böyle bir ruh haliyle çıktı Konyaspor, Gaziantep Büyükşehir Belediyespor önüne…  Ne olursa olsun 37 puan toplamış bir takımın bu kadar kötü oynamaya hakkı yoktu…
Evet! Kötünün daha kötüsüydü Konyaspor… Ama yine de kaybetmeyebilirdi…Gerek biraz becerili olabilseler, gerekse daha iyi organize olabilselerdi… Oyun içindeki temel sorun, Konyaspor’un kalecisinden forvetine kadar görmeye alışık olmadığımız oynama, mücadele etme ve kazanma iştahının olmayışıydı…
Bedenler sahadaydı da, kafaları değil sanki…
Belki ilk yarıda topladıkları 37 puanı yeterli görmelerinden, belki de kafalarını meşgul eden başka şeylerin beklentisinden kaynaklıydı sahada sefilleri oynayış…
Kimbilir…
Nedeni ne olursa olsun, şampiyonluk mücadelesi veren Konyasporlu futbolcuların hiçbirinin buna hakkı yoktu… Hem de iyi bir hava yakalamış ve beklentilerin üzerine çıkmışken…
”Şu futbolcu, bu futbolcu” diye adres göstermeden, takım olarak kötünün de kötüsü bir oyun sergileyen Konyasporlu futbolcular, umarım bundan ders çıkarırlar da, iyi oynama ve kazanma iştahıyla önümüzdeki Erciyes maçını çevirirler…