Geçenlerde, her zaman değerli ve açıklamalı maillerini gönderen…
Hakikaten başarılı bir muhalefet milletvekili (darısı diğerlerine) olarak hayli olumsuzlukları doğru veya yanlış da olsa takip etmekle kalmayıp
Bunları TBMM başkanlığına önergeler verme yanında, halkın da öğrenmesi bakımından basın toplantıları ve maillerle duyurma yapmakla…
Vazifesini müdrik bir milletvekili olduğunu ispatlamış olan Konya Milletvekilimiz Sayın Atilla Kart’tan çok uzun ve tarihi oluşumları içeren son bir e-mail geldi.
Okudukça gülümsedim. Neye mi?
Yazdıkları hep resmi kayıtlardan alıntılardı.
Çünkü kendileri o günleri yaşamamış olmalarıyla hakikatleri bilmeyebilirlerdi.
Asıldığı konunun üzerine gidip tarihi yazımlardan istifade ile haklı olarak mensubu CHP’nin yıllar evveli yaptıklarını olumsuzlukları olumlamaya çalışmakta idi.
İyi ama bulanlara hakikate uyan belge(!) ile karşı çıkmak yerinde olurdu.
Yoksa hemen İnönü ve Atatürk’ü karıştırarak değil!
***
Bir düşünürün “Kahramanlar tarihleri kendilerine göre yazdırırlar” özdeyişi tekrar aklıma geldi.
Ne kadar doğru söylemiş. Bize öğretilen ve hâlâ Mizm’li sabit anlayışla asla değiştirilmek istenmeyen tarihi oluşumlar!
Ortadan kaldırılmış belgeler bulunabilmiş veya başka yerlerde var olma suretiyle ortaya çıkarılmaları yanında…
O günleri yaşamış doğrucu kimselerin anlatımlarını öğrenme imkânı da bulunursa…
Tarihi oluşumların kahramanların ne kadar kendilerine göre yazdırdığını anlayabilmiş oluruz.
Son zamanlarda ki tarihi araştırmacı yazarlarımız hakikatleri ortaya çıkarmakta olunca o Mizm’ciler hemen atağa kalkar “Cumhuriyet kincileri” yaftasını koymadan edemezler.
Hâlbuki o yolu bırakıp belgesi varsa ortaya çıkarsalar ya!
Ne yazık ki yıllar evvelini bilemeyen bilhassa genç ve orta yaşlılarımız bunlara rağbetle inanıp tarihlerini tam öğrenmiş olamamaktadırlar.
***
Gelelim Sayın Kart’ın Mail konusuna.
Sayın Başbakan’ın “CHP Camileri kapattı. Ahır yaptı…” vb. konuşmalarını çürütebilmek için Konya Alâeddin Camisinin kapanma oluşumlarının çeşitli tarihlerdeki onarımlar için olduğunu.
Hele hele Caminin yer kayması olasılığının şurada yirmi yıllık mazisi olan tramvay hattına bağlamasının!
Ne kadar yerinde olmakta olabileceğini pek algılayamadım!
Birde bendeniz bizzat yaşam içinde müşahede ettiklerimi yazayım da hangisi doğruya doğru siz kanaat getiriverin.
Yaşamım içinde olan otuzlu ve kırklı yıllarda olmuştur Camilerin kapanması ve başka amaçlar için işgal ile kullanılması.
Alâeddin camisin de hiçbir kayma yok iken çocukluğumuzda kapalı idi.
Nedendi?Evveliyatı bilemiyorum ama bizim bildiğimiz 1939 yılında başlayan 2. Dünya savaşının akabinde sadece orası değil.
Anadolu’nun her yerinde olduğu gibi. Konya’da da.
Merkezi ya da mahallî büyük camilerde kapatılmıştı.
Alâeddin Camii’nin kayması onun üstündeki Güney üst tepeye 1950 başında, büyük bir eğlence havuzunun yapımı sonrasında başlamıştır.
İyi drene edilmemiş ki su sızıntıları toprak kaymasına sebebiyet vermiş ve tramvay yapılmadan yıllar önce DSİ tarafından drenaj kanalları açılmıştır ama…
Bir kere temel oynamış olmakla zor durdurulabilmektedir.
Yani tramvayla ilgisi şimdileri belki olabilir ama tramvaydan çok trafik dolaşımını hatta Yasak’a nedense göz yumulan otoparkı da unutmamak lazımdır.
Otuzlu yıllarda Camilerin kapatılması Onarım veya cemaat gelmiyor(!) boşuna açık kalıyor düşüncesinin verdiği güya bahane kararla oluşmuştu rama…
İşin aslı hiçte öyle değildir. Amaç başkadır bilen bilir! Anlayana Sivrisinek saz gelir…
***
Bendenizin bilebilip bizzat müşahedesi olan şehrin Merkezinde ki bol cemaatli Sultan Selim, Şerafettin, İplikçi camileri ile Nakiboğlu camii neden Askerî Buğday, Kuru fasulye, Mercimek deposu olup erlerin korumasına sunulmuştu acaba?
Hele PTT arkası çarşı merkezinde olan Hacıhasan Camii de mi onarımda veya cemaati yok idi de Milli kütüphane olarak işgal edilmişti.
Bendeniz ve yaşdaşlarımız orada bulunan açık kapalı dergi, Roman vb. kitaplarını yelleme içinde okumamıza sebebiyet verme neyin nesi idi ki?
Ya çocukluk olan otuzlu yıllarda geniş bahçeli ve fıskiyeli Mermer havuzlu Nakiboğlu Camiine her vakit gidip…
Evlerde zaten olmayan ve sokak çeşmelerinde de nazlı akan suyu bulamayınca…
Caminin Sarnıç gibi içi su dolu olan şadırvanındaki musluklardan abdest alırken birbirimize su atma şakaları yapmamız…
Osmanlı zamanında Konya’nın hiçbir yerdeki camide olmayan, duvarlarının tamamı bile Avrupa’dan getirtilmiş fayansla kaplı büyük Tuvalet binası içi.
Buranın tahrip olmaması için mütevellice kapalı dururken…
1940 başında askerî depo haline getirilince erlerin burayı kullanırken havuzda çimerken tahribe de sebebiyetleri…
Ve bizim camiye 1947 yani Savaş sonundan bile sonraya kadar giremememiz neyin nesi idi?
Bir bilse Sayın Kart…
Anadolu’muzun başka yerlerinde neler olduğunu bizzat müşahede edemem o çocukluk günlerimde ama…
Bir yerdeki caminin CHP binası olarak kullanıldığı ve üstünde Altı Ok ambleminin kocaman yer aldığı da bir vakıa…
Burada özenle şunu belirtmek isterim.
Bu yazdıklarımın Sayın Başbakanın sözlerini tasvip veya onu destekleme manasının çıkarılmaması
Sadece, hakikatleri ortaya dökmek isteğimden ibaret olduğudur. Biline!
“Güneş balçıkla sıvanmaz” dedikleri gibi. Ne kadar olumsuzlukları olumlu göstermeye çalışsak…
Bir gün güneş sıyrılır hepsi aydınlığa kavuşur.
İrdeleyelim hakikatleri ama…
Asla yanılgı üzerinde olmasın düşünce ve hareketlerimiz…
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle
Hakikaten başarılı bir muhalefet milletvekili (darısı diğerlerine) olarak hayli olumsuzlukları doğru veya yanlış da olsa takip etmekle kalmayıp
Bunları TBMM başkanlığına önergeler verme yanında, halkın da öğrenmesi bakımından basın toplantıları ve maillerle duyurma yapmakla…
Vazifesini müdrik bir milletvekili olduğunu ispatlamış olan Konya Milletvekilimiz Sayın Atilla Kart’tan çok uzun ve tarihi oluşumları içeren son bir e-mail geldi.
Okudukça gülümsedim. Neye mi?
Yazdıkları hep resmi kayıtlardan alıntılardı.
Çünkü kendileri o günleri yaşamamış olmalarıyla hakikatleri bilmeyebilirlerdi.
Asıldığı konunun üzerine gidip tarihi yazımlardan istifade ile haklı olarak mensubu CHP’nin yıllar evveli yaptıklarını olumsuzlukları olumlamaya çalışmakta idi.
İyi ama bulanlara hakikate uyan belge(!) ile karşı çıkmak yerinde olurdu.
Yoksa hemen İnönü ve Atatürk’ü karıştırarak değil!
***
Bir düşünürün “Kahramanlar tarihleri kendilerine göre yazdırırlar” özdeyişi tekrar aklıma geldi.
Ne kadar doğru söylemiş. Bize öğretilen ve hâlâ Mizm’li sabit anlayışla asla değiştirilmek istenmeyen tarihi oluşumlar!
Ortadan kaldırılmış belgeler bulunabilmiş veya başka yerlerde var olma suretiyle ortaya çıkarılmaları yanında…
O günleri yaşamış doğrucu kimselerin anlatımlarını öğrenme imkânı da bulunursa…
Tarihi oluşumların kahramanların ne kadar kendilerine göre yazdırdığını anlayabilmiş oluruz.
Son zamanlarda ki tarihi araştırmacı yazarlarımız hakikatleri ortaya çıkarmakta olunca o Mizm’ciler hemen atağa kalkar “Cumhuriyet kincileri” yaftasını koymadan edemezler.
Hâlbuki o yolu bırakıp belgesi varsa ortaya çıkarsalar ya!
Ne yazık ki yıllar evvelini bilemeyen bilhassa genç ve orta yaşlılarımız bunlara rağbetle inanıp tarihlerini tam öğrenmiş olamamaktadırlar.
***
Gelelim Sayın Kart’ın Mail konusuna.
Sayın Başbakan’ın “CHP Camileri kapattı. Ahır yaptı…” vb. konuşmalarını çürütebilmek için Konya Alâeddin Camisinin kapanma oluşumlarının çeşitli tarihlerdeki onarımlar için olduğunu.
Hele hele Caminin yer kayması olasılığının şurada yirmi yıllık mazisi olan tramvay hattına bağlamasının!
Ne kadar yerinde olmakta olabileceğini pek algılayamadım!
Birde bendeniz bizzat yaşam içinde müşahede ettiklerimi yazayım da hangisi doğruya doğru siz kanaat getiriverin.
Yaşamım içinde olan otuzlu ve kırklı yıllarda olmuştur Camilerin kapanması ve başka amaçlar için işgal ile kullanılması.
Alâeddin camisin de hiçbir kayma yok iken çocukluğumuzda kapalı idi.
Nedendi?Evveliyatı bilemiyorum ama bizim bildiğimiz 1939 yılında başlayan 2. Dünya savaşının akabinde sadece orası değil.
Anadolu’nun her yerinde olduğu gibi. Konya’da da.
Merkezi ya da mahallî büyük camilerde kapatılmıştı.
Alâeddin Camii’nin kayması onun üstündeki Güney üst tepeye 1950 başında, büyük bir eğlence havuzunun yapımı sonrasında başlamıştır.
İyi drene edilmemiş ki su sızıntıları toprak kaymasına sebebiyet vermiş ve tramvay yapılmadan yıllar önce DSİ tarafından drenaj kanalları açılmıştır ama…
Bir kere temel oynamış olmakla zor durdurulabilmektedir.
Yani tramvayla ilgisi şimdileri belki olabilir ama tramvaydan çok trafik dolaşımını hatta Yasak’a nedense göz yumulan otoparkı da unutmamak lazımdır.
Otuzlu yıllarda Camilerin kapatılması Onarım veya cemaat gelmiyor(!) boşuna açık kalıyor düşüncesinin verdiği güya bahane kararla oluşmuştu rama…
İşin aslı hiçte öyle değildir. Amaç başkadır bilen bilir! Anlayana Sivrisinek saz gelir…
***
Bendenizin bilebilip bizzat müşahedesi olan şehrin Merkezinde ki bol cemaatli Sultan Selim, Şerafettin, İplikçi camileri ile Nakiboğlu camii neden Askerî Buğday, Kuru fasulye, Mercimek deposu olup erlerin korumasına sunulmuştu acaba?
Hele PTT arkası çarşı merkezinde olan Hacıhasan Camii de mi onarımda veya cemaati yok idi de Milli kütüphane olarak işgal edilmişti.
Bendeniz ve yaşdaşlarımız orada bulunan açık kapalı dergi, Roman vb. kitaplarını yelleme içinde okumamıza sebebiyet verme neyin nesi idi ki?
Ya çocukluk olan otuzlu yıllarda geniş bahçeli ve fıskiyeli Mermer havuzlu Nakiboğlu Camiine her vakit gidip…
Evlerde zaten olmayan ve sokak çeşmelerinde de nazlı akan suyu bulamayınca…
Caminin Sarnıç gibi içi su dolu olan şadırvanındaki musluklardan abdest alırken birbirimize su atma şakaları yapmamız…
Osmanlı zamanında Konya’nın hiçbir yerdeki camide olmayan, duvarlarının tamamı bile Avrupa’dan getirtilmiş fayansla kaplı büyük Tuvalet binası içi.
Buranın tahrip olmaması için mütevellice kapalı dururken…
1940 başında askerî depo haline getirilince erlerin burayı kullanırken havuzda çimerken tahribe de sebebiyetleri…
Ve bizim camiye 1947 yani Savaş sonundan bile sonraya kadar giremememiz neyin nesi idi?
Bir bilse Sayın Kart…
Anadolu’muzun başka yerlerinde neler olduğunu bizzat müşahede edemem o çocukluk günlerimde ama…
Bir yerdeki caminin CHP binası olarak kullanıldığı ve üstünde Altı Ok ambleminin kocaman yer aldığı da bir vakıa…
Burada özenle şunu belirtmek isterim.
Bu yazdıklarımın Sayın Başbakanın sözlerini tasvip veya onu destekleme manasının çıkarılmaması
Sadece, hakikatleri ortaya dökmek isteğimden ibaret olduğudur. Biline!
“Güneş balçıkla sıvanmaz” dedikleri gibi. Ne kadar olumsuzlukları olumlu göstermeye çalışsak…
Bir gün güneş sıyrılır hepsi aydınlığa kavuşur.
İrdeleyelim hakikatleri ama…
Asla yanılgı üzerinde olmasın düşünce ve hareketlerimiz…
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle