Rablerine karşı gelmekten sakınanlar da grup grup cennete sevk edilirler. Cennete vardıklarında oranın kapıları açılır ve cennet bekçileri onlara şöyle der: “Size selâm olsun! Tertemiz oldunuz. Haydi ebedî kalmak üzere buraya girin.” Onlar şöyle derler: “Hamd, bize olan vaadini gerçekleştiren ve bizi cennetten dilediğimiz yere konmak üzere bu yurda varis kılan Allah’a mahsustur. Salih amel işleyenlerin mükâfatı ne güzelmiş!” Melekleri de, Rablerini hamd ile tesbih edip yücelterek Arş’ın etrafını kuşatmış hâlde görürsün. Artık kulların arasında adaletle hüküm verilmiş ve “Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur” denilmiştir. (Zümer,73-75)
**
Cennet, Kur’an-ı Kerimde birçok yerde zikredilmiş ve tasvir edilmiştir. Bu dünyada her an içinden geçtiğimiz imtihan âleminden başarı ile çıkan, Allah’a karşı hakkıyla kulluk eden insanların varacağı ve ebedi olarak kalacağı yer cennettir. Orada asla korku, üzüntü, açlık, haksızlık, hastalık gibi dünyevi olan sıkıntılar yer almayacaktır.
**
Hiçbir boş söz de duyulmayacak ancak cennet ahalisinin birbirlerine seslenmeleri olan “selam” olacaktır. Haksızlığa kimse uğratılmayacak, her an rızıkları hazır olacak, altlarından ırmaklar akan ve içinde ebedi kalacakları adn cennetleri içerisinde, canlarının istediği ve gözlerinin hoşlandığı her şey ikram olarak verilecek ve bunlar ise sadece ve sadece şu an dünya hayatında yaptıklarına karşılık olarak bir miras olarak sunulacaktır.
***
“Size selam olsun!” diye karşılanmamız için bizlerin üzerine düşen bir takım sorumluluklarımızın olduğu çok açıktır. Buna ulaşmak için ise gayret göstermemiz gereken kulluk şuuru ve bilinci bizleri beklemektedir. Salih amel işlemek, hayâyı bir an bile olsun bırakmamak, takva ehli olmak için gayret göstermek, Allah’ın emirlerine uyup yasaklarından kaçınmak olmazsa olmaz düsturumuz olmalıdır. Nasıl ki Cehennem katman katman ise Cennet de farklı mertebelere ayrılmıştır. Bunu da Kur’an da zikredilen Ayet-i Kerimelerde görmekteyiz.
**
“Size selam olsun!” mükâfatı Rabbimizin rızasına nail olmanın bir sonucudur. Gerçekleştirdiğimiz iyiye güzele dair ne varsa onun mükâfatıdır. Huşu ile kıldığımız namazların, gerçek manasıyla tuttuğumuz oruçların karşılığıdır. Yolda insanlara eziyet veren bir nesneyi kaldırmadan tutunda imanın en kâmil noktası olan “La İlahe İllallah” mertebesine ulaşmanın adıdır.
**
Merhameti, vicdanı yitirmeden, kalpteki ürpermenin, ondan bundan değil sadece Allah’tan korkmanın neticesidir. Kendimize belirleyeceğimiz hedef bu olmalıdır. Çizdiğimiz yol bizi bu sonuca çıkarmalıdır. Bu hedefe varmayan yol yol değildir. Yolumuzu yanlış seçersek bu ancak ve ancak sonu hüsrana çıkan, ebedi hayatımıza mâl olacak bir durum doğuracaktır.
**
“Size selam olsun!” diye seslenilen, muhatap alınan bir kul olmayı, bu yoldan bu davadan bir an bile olsun şüphe duymadan ve ayrılmadan yol almayı Rabbim hepimize nasip eylesin diyor;
Selam, dua ve muhabbetlerimi sunuyorum.