Geçen haftaki yazımızda Yahudiliğin ırkçı bir din, Yahudilerinde daha doğrusu içlerindeki müfritlerin, yani Siyonistlerinde fitneci, fesatçı, nifakçı insanlar olduğunu söylemiş ve buna misaller vermiştik. Bu kötü özelliklerinden dolayı M. Ö. 586 yılından başlamak üzere, Perslerin, Babillilerin, Asurluların, Mısırlıların, Romalıların esareti altında yaşamışlardır. Esaret altında da uslu durmadıkları, her tarafı karıştırıp, isyan ve ihtilallar çıkardıkları için M. S. 70 yılında Roma Kralı Herod, bunların takriben 1/3’ünü katletmiş, 1/3’ünü hapsetmiş, 1/3’ünü de gemilere doldurmuş ve dünyanın o gün için bilinen her tarafına sürgün etmiştir. Bugün bile dünyanın her yerinde Yahudi’ye rastlanmasının sebebi budur.
Bunlar gittikleri yerlerde de uslu durmadıkları için, bir de Hıristiyanlar bunları peygamberlerinin katili bildikleri için akla gelebilecek her türlü eza, cefa ve işkenceleri uygulamışlar, engizisyon mahkemelerinde diri diri toprağa gömmüşler veya ateşte yakmışlar, toplu kıyımlara tabi tutmuşlar ve 1500’lü yıllarda ise bunları 3 tercihle karşı karşıya bırakmışlar:
1-Ya vaftiz olup Hıristiyan olacaklar.
2-Ya Engizisyon mahkemelerinde yargılanıp çeşitli şekillerde öldürülecekler.
3-Ya da Hıristiyan beldelerini terk edecekler.
İşte bu kritik günlerde hiçbir devletin bunları kabul etmediği, kapılarını yüzlerine kapattığı günlerde Osmanlı bunlara merhamet etmiş, Devleti Aliyye hudutları içine yerleşmelerine müsaade etmiş, ekseriyeti Selanik yöresine olmak üzere Osmanlı diyarına yerleşmişlerdir. Fakat bu iyiliğin karşılığını da Osmanlı maliyesini bozmak, onu iflâs ettirmek, Osmanlıları rüşvete alıştırmak, fitne ve fücurla insanları özellikle bürokratları bir birine takmak, ordu içine politika sokmak vb. yollarla onu dünya siyaset sahnesinden bertaraf etmek suretiyle ödemişlerdir(!)
Bunlar öyle nankör bir millet ki; En büyük Peygamberleri olan Hz. Musa Allah’ın nusrat ve yardımı ile, bunları Firavunun zulmünden kurtarmış, Kızıldeniz’i yarıp geçirmiş, çölde asasını kayalara vurup buz gibi sular akıtmış, mucize olarak bunları çölün sıcağından muzdarip olmasından diye bulutlar gölgelemiş, helva ve bıldırcın eti verilmiş, daha birçok mucizeler göstermiş, ama bunlar ona bile kalleşlik yapmışlar, buzağı heykeli yapıp tapmışlar, düşmanla karşı karşıya geldiklerinde o büyük peygamberi terk etmişler, dolayısıyla o ve diğer peygamberlerin bedduası neticesi bunlara zillet damgası vurulmuştur.
Çünkü Kur’anda ismi geçen bütün peygamberler bu azgın kavmi ıslah için gönderilmiş, onlar ise bunların birçoğunu işkence ile öldürmüşlerdir, birçoğuna da akla gelmedik hakaretler yapmışlardır. Kur’an bu durumu şöyle ifade eder:
“Allah’ın âyetlerini inkâr edenler, Peygamberleri haksız yere öldürenler, insanlardan adaleti emredenleri öldürenler (Yahudiler) var ya, onları elem dolu bir azap ile müjdele.”(Ali İmran 21)
Fakat bunların gıpta edilecek bir yönleri vardır: 2000 seneden fazla başka milletlerin içinde, zor şartlarda, baskı ve zulümler görerek yaşadıkları halde, entegre olmuşlar, ama asla asimile olmamışlar, dillerini, dinlerini, adet, gelenek ve göreneklerini unutmamışlar ve 1947 yılında İsrail kurulur kurulmaz milyonlarcası oraya akmışlardır. Biz 1960 da yani 50 sene önce Avrupa’ya işçi göndermeye başladık. Yarım asırda oraya gidenlerin torunları bugün kayıp nesil durumundadır. Maalesef ve maalesef. Büyük oranda dinî ve millî duygulardan soyutlanmış ve Avrupalılaşmışlardır.
Dünyadaki bütün müfrit nazariyeleri bunlar çıkarıp, insanlığın başına bela etmişlerdir. Komünizm, Siyonizm, Pragmatizm, Fireudizm, Kapitalizm… hep bunların eseridir. Ama son yaptıkları bütün bunlara bedel olmuş ve dünya için en büyük tehlikeyi arz etmektedir.
Hıristiyanlıkta Katolik ve Ortodoks olmak üzere iki mezhep vardı. M. S. 1500’lü yıllarda bunların en çok bulundukları bölgelerden biri olan Almanya’da Martin Luther öncülüğünde Protestanlık diye yeni bir mezhep çıktı. Bilahare bu mezhebin içinden Yahudiler başka kollar türettiler. Evanjelizm bunlardan biri ve en tehlikelisidir. Yahudiler bu mezhebin içine, Hıristiyanlığın özünde olmamakla beraber öyle fikirler soktular, insanların inançlarını öyle ifsat ettiler ki; İslâm âlemi için Siyonistlerden daha tehlikeli ve daha güçlü bir düşman blok oluştu. Kısaca bunu izah edelim:
18. Asrın sonlarına doğru çıkan bu Evanjelizm mezhebinin içine Yahudiler şu fikirleri yerleştirdiler: “Arz-ı Mev’ud (Ortadoğu) Yahudilerin eline geçince, Hz. İsa yeryüzüne inecek. Filistin bölgesinde Kidron vadisinde Armageddon Savaşını yapacak. Deccali, kötüleri yani Müslümanları yenecek, dünyanın her tarafı Hıristiyan olacak, Yahudiler de ona tabi olacaklar…” ABD, İngiliz ve dünyanın birçok devletindeki popüler Hıristiyanlar (Baba ve oğul Bush, Regan, Cartır…) bu mezhepte ve bu inançta oldukları için bir an önce Ortadoğu’da bir savaş çıkarmak, Arzı Mev’udu Yahudilere vermek, bir an önce Hz. İsa’yı dünyaya indirmek gayreti içindeler, büyük savaşın bir an önce yapılmasını sağlamak mezheplerinin görüşü ve dinî bir vecibedir. Ondan dolayı Filistin’e hayat hakkı tanımıyorlar, Irak savaşını yapıyorlar, Afganistan’ı alıp “Haçlı Savaşı” başlatıyoruz diye dünyaya ilân ediyorlar.
İste bu duygu ve düşüncelerden dolayı asırlardır en büyük düşmanları, peygamberlerinin katilleri, ortaçağda onlara hayat hakkı tanımayan Hıristiyanlarla Yahudiler bugün bu görüş zihinlere ve duygulara yerleştiği için yağlı ballı olabiliyorlar. Hıristiyan devletler kendi vatandaşlarından önce Yahudileri düşünüp koruyabiliyorlar. Kısacası bugüne kadar Siyonistler vardı, şimdi Hıristiyan Siyonistler ortaya çıktılar ki, bunlar Yahudi Siyonistlerden daha güçlü ve daha tehlikelidirler. Bunlar Yahudileri gelecekteki din kardeşleri olarak görüyorlar ve ona göre hüsnü muamele ediyorlar. Allah İslâm âlemine şuur ve basiret lütfetsin.
Yani Yahudi ortaçağda yaptıklarının bedelini Hıristiyanlara çok ağır ödetiyor ve onları maşa olarak kullanıyor, kendi yapamadığını onlara yaptırıyor. Allah muhafaza 3’üncü dünya savaşının hazırlıklarını yaptırıyor. Tabii ki, ceremesini de Müslümanlar çekiyor.
Bunlar gittikleri yerlerde de uslu durmadıkları için, bir de Hıristiyanlar bunları peygamberlerinin katili bildikleri için akla gelebilecek her türlü eza, cefa ve işkenceleri uygulamışlar, engizisyon mahkemelerinde diri diri toprağa gömmüşler veya ateşte yakmışlar, toplu kıyımlara tabi tutmuşlar ve 1500’lü yıllarda ise bunları 3 tercihle karşı karşıya bırakmışlar:
1-Ya vaftiz olup Hıristiyan olacaklar.
2-Ya Engizisyon mahkemelerinde yargılanıp çeşitli şekillerde öldürülecekler.
3-Ya da Hıristiyan beldelerini terk edecekler.
İşte bu kritik günlerde hiçbir devletin bunları kabul etmediği, kapılarını yüzlerine kapattığı günlerde Osmanlı bunlara merhamet etmiş, Devleti Aliyye hudutları içine yerleşmelerine müsaade etmiş, ekseriyeti Selanik yöresine olmak üzere Osmanlı diyarına yerleşmişlerdir. Fakat bu iyiliğin karşılığını da Osmanlı maliyesini bozmak, onu iflâs ettirmek, Osmanlıları rüşvete alıştırmak, fitne ve fücurla insanları özellikle bürokratları bir birine takmak, ordu içine politika sokmak vb. yollarla onu dünya siyaset sahnesinden bertaraf etmek suretiyle ödemişlerdir(!)
Bunlar öyle nankör bir millet ki; En büyük Peygamberleri olan Hz. Musa Allah’ın nusrat ve yardımı ile, bunları Firavunun zulmünden kurtarmış, Kızıldeniz’i yarıp geçirmiş, çölde asasını kayalara vurup buz gibi sular akıtmış, mucize olarak bunları çölün sıcağından muzdarip olmasından diye bulutlar gölgelemiş, helva ve bıldırcın eti verilmiş, daha birçok mucizeler göstermiş, ama bunlar ona bile kalleşlik yapmışlar, buzağı heykeli yapıp tapmışlar, düşmanla karşı karşıya geldiklerinde o büyük peygamberi terk etmişler, dolayısıyla o ve diğer peygamberlerin bedduası neticesi bunlara zillet damgası vurulmuştur.
Çünkü Kur’anda ismi geçen bütün peygamberler bu azgın kavmi ıslah için gönderilmiş, onlar ise bunların birçoğunu işkence ile öldürmüşlerdir, birçoğuna da akla gelmedik hakaretler yapmışlardır. Kur’an bu durumu şöyle ifade eder:
“Allah’ın âyetlerini inkâr edenler, Peygamberleri haksız yere öldürenler, insanlardan adaleti emredenleri öldürenler (Yahudiler) var ya, onları elem dolu bir azap ile müjdele.”(Ali İmran 21)
Fakat bunların gıpta edilecek bir yönleri vardır: 2000 seneden fazla başka milletlerin içinde, zor şartlarda, baskı ve zulümler görerek yaşadıkları halde, entegre olmuşlar, ama asla asimile olmamışlar, dillerini, dinlerini, adet, gelenek ve göreneklerini unutmamışlar ve 1947 yılında İsrail kurulur kurulmaz milyonlarcası oraya akmışlardır. Biz 1960 da yani 50 sene önce Avrupa’ya işçi göndermeye başladık. Yarım asırda oraya gidenlerin torunları bugün kayıp nesil durumundadır. Maalesef ve maalesef. Büyük oranda dinî ve millî duygulardan soyutlanmış ve Avrupalılaşmışlardır.
Dünyadaki bütün müfrit nazariyeleri bunlar çıkarıp, insanlığın başına bela etmişlerdir. Komünizm, Siyonizm, Pragmatizm, Fireudizm, Kapitalizm… hep bunların eseridir. Ama son yaptıkları bütün bunlara bedel olmuş ve dünya için en büyük tehlikeyi arz etmektedir.
Hıristiyanlıkta Katolik ve Ortodoks olmak üzere iki mezhep vardı. M. S. 1500’lü yıllarda bunların en çok bulundukları bölgelerden biri olan Almanya’da Martin Luther öncülüğünde Protestanlık diye yeni bir mezhep çıktı. Bilahare bu mezhebin içinden Yahudiler başka kollar türettiler. Evanjelizm bunlardan biri ve en tehlikelisidir. Yahudiler bu mezhebin içine, Hıristiyanlığın özünde olmamakla beraber öyle fikirler soktular, insanların inançlarını öyle ifsat ettiler ki; İslâm âlemi için Siyonistlerden daha tehlikeli ve daha güçlü bir düşman blok oluştu. Kısaca bunu izah edelim:
18. Asrın sonlarına doğru çıkan bu Evanjelizm mezhebinin içine Yahudiler şu fikirleri yerleştirdiler: “Arz-ı Mev’ud (Ortadoğu) Yahudilerin eline geçince, Hz. İsa yeryüzüne inecek. Filistin bölgesinde Kidron vadisinde Armageddon Savaşını yapacak. Deccali, kötüleri yani Müslümanları yenecek, dünyanın her tarafı Hıristiyan olacak, Yahudiler de ona tabi olacaklar…” ABD, İngiliz ve dünyanın birçok devletindeki popüler Hıristiyanlar (Baba ve oğul Bush, Regan, Cartır…) bu mezhepte ve bu inançta oldukları için bir an önce Ortadoğu’da bir savaş çıkarmak, Arzı Mev’udu Yahudilere vermek, bir an önce Hz. İsa’yı dünyaya indirmek gayreti içindeler, büyük savaşın bir an önce yapılmasını sağlamak mezheplerinin görüşü ve dinî bir vecibedir. Ondan dolayı Filistin’e hayat hakkı tanımıyorlar, Irak savaşını yapıyorlar, Afganistan’ı alıp “Haçlı Savaşı” başlatıyoruz diye dünyaya ilân ediyorlar.
İste bu duygu ve düşüncelerden dolayı asırlardır en büyük düşmanları, peygamberlerinin katilleri, ortaçağda onlara hayat hakkı tanımayan Hıristiyanlarla Yahudiler bugün bu görüş zihinlere ve duygulara yerleştiği için yağlı ballı olabiliyorlar. Hıristiyan devletler kendi vatandaşlarından önce Yahudileri düşünüp koruyabiliyorlar. Kısacası bugüne kadar Siyonistler vardı, şimdi Hıristiyan Siyonistler ortaya çıktılar ki, bunlar Yahudi Siyonistlerden daha güçlü ve daha tehlikelidirler. Bunlar Yahudileri gelecekteki din kardeşleri olarak görüyorlar ve ona göre hüsnü muamele ediyorlar. Allah İslâm âlemine şuur ve basiret lütfetsin.
Yani Yahudi ortaçağda yaptıklarının bedelini Hıristiyanlara çok ağır ödetiyor ve onları maşa olarak kullanıyor, kendi yapamadığını onlara yaptırıyor. Allah muhafaza 3’üncü dünya savaşının hazırlıklarını yaptırıyor. Tabii ki, ceremesini de Müslümanlar çekiyor.