“Onlara şöyle bir baktığın zaman dış görünüş cüsseleri hoşuna gider; konuşurlarsa sözlerine kulak verir dinlersin; Ama onlar tıpkı, sanki bir yere dayanmış sıralanmış kof kütük gibidirler; her çığlığı kendi aleyhlerine sayarlar; Asıl düşman onlardır, onlardan korun; Allah canlarını alsın, nasıl da aldatılıp döndürülüyorlar. “ Münâfikûn Suresi 4. Ayet meali
Bu ayetin anlamını farklı tefsirlerden tekrar tekrar okumak gerekiyor.
Bu ayeti hatırlamamamızın nedeni malum seçimler.
Milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri nedeniyle yaklaşık 3 aydan fazla bir zamandır insanlar tercih ettikleri veya etmedikleri partilere ve adaylara olduğu kadar o partilerin mensuplarına da ağızlarına ne gelirse söylediler.
Seçimlerin Cumhurbaşkanlığı ile ilgili 1. Turu yapılmış olmasına rağmen insanlar hala birbirlerini itham etmekten geri durmuyorlar.
Dostluklarına ve arkadaşlıklarına halel getirircesine girişilen bir kavga haline geldi propaganda dönemi.
Normalde seçimlerin sona erdiği gün siyasetinde bitmesi ve seçenlerin de seçilenlerinde kendilerine düşen görevleri yapmaları beklenir.
Ama gelin görün ki parti yöneticileri bir oy daha fazla alabilmek adına milleti öylesine politize ettiler ki seçimler bittiği halde siyasetin bitmediği bir ülke haline geldik.
Sonuçta başta yazdığımız ayette tarif edilen insanlar haline dönüştük toplum olarak.
Yakın uzak, tanıdık olsun olmasın insanlara neden bu halde olduklarını sorarsan kendileri hayatlarının her döneminde, özellikle de seçim dönemlerinde hak ve hakikat uğruna sonuna kadar mücadele ettiklerini ve yaşadıkları sürece de mücadele etmeye devam edeceklerini söylerler.
İyi de 6 ay veya bir sene kadar önce böyle söylemiyordun dediğinizde de “Şimdi zaman eskisinden çok farklı” şeklindeki cevapları hazırdır.
Aslında ortada zamanın değişmesi falan yok. Değişen insanların bizzat kendileri olduğu halde bunu bir türlü itiraf edemedikleri için suçu zamana veya kendi dışındakilere yükleyip sorumluluktan kurtulmak gibi aldatıcı bir yolu seçiyorlar.
Geçmiş dönemde yaşayan insanlar da sorumluluğu zamana atıp geçip gitmek daha kolay olduğu için zamanın değişmesi gibi bir mefhum oluşturmuşlar.
Hatta sorumluluktan kurtulmak için pek çok dini hükmü değiştirip yeni hükümler ihdas etmeyi de dini bir zorunluluk olarak ifade etmişler.
Hatta bu konuda öylesine savrulan toplumlar olmuş ki gördükleri kâbustan uyanamadıkları için hak ve adalet ölçülerine göre idam edilmesi gereken kişiler o toplumun medyası her ne ise orada arzı endam edip günlerce insanlara her gün nutuk atmaktan geri durmamışlar.
Bugüne bizim toplumumuza döndüğümüzde durum eskilerden çok farklı değil.
Adına teknolojik bağımlılık denen ve neredeyse 365 gün 24 saat elimizde düşürmediğimiz telefonlar ile karşısından bir türlü ayrılamadığımız televizyon ve bilgisayar ekranları ile şeytanlaştırılmış teknolojik algı yönetimi yoluyla hak ve adalet duyguları bastırılıyor hatta tamamen yok ediliyor.
Eskiden teknolojik veya siber dolandırıcılık denildiğinde sadece insanların bankalardaki varlıklarına tasallut etmek akla gelirdi.
Şimdilerdeki siber dolandırıcılık insanların zihinlerindeki, inançlarına düşüncelerine ve genel kabullerine tasallut olarak yapılıyor.
Bundan kurtulmak elbette mümkün, ama şimdilerde eskilere nispetle çok zor hale geldi.
Çünkü insanlar artık dün ne dediklerine ve nerede olduklarına bakmadan ve dün söylediklerinin mi yoksa bu gün söylediklerinin mi hak ve adalet duygusuna daha uygun olduğunu bakmak ihtiyacı hissetmiyorlar.
Dolayısıyla da başkalarını en sert şekilde yargılarken kendi içi dünyalarına dönüp kendileri ile yüzleşmeyi asla düşünmüyorlar.
Sonuçta bu gün geldiğimiz noktadan herkes şikâyetçi gibi görünse de kimse başkalarına tedavi yolunu göstermekten kendisinin de tedavi edilmesi gereken arızalarının var olduğu gerçeğini kabul etmiyor.
Seçimlerin 2. Turunun sona erdiği yani siyasetin bittiği gün kendisini kazanmış zanneden ve yaşananlardan müstağni görüp temize çıkaranlara gelince okumaları gereken bir ayet daha hatırlatalım:
“Nefislerini temize çıkaranları görmez misin? (Hayır, öyle değil!) Bilakis, yalnız Allah(cc) dilediğini temize çıkarır. Ve onlara kıl kadar da olsa zulmedilmez.” Nisâ Suresi 49. Ayet meali
FARKINDA MIYIZ?
İnsanlara hatırlatma olarak önceleri futbolun kitlelerin afyonu olduğu ve bunun sonucunda kendi ülkesi ile ilgilenmek yerine yabancı ülkedeki bir takımın kazanmasına sevinen binlerce insanın ortaya çıkarıldığı söylenirdi.
Şimdilerde futbolun bir endüstriyel meta haline getirildiği gibi, siyasetin de bir endüstriyel meta haline getirildiği günleri yaşıyoruz.