Galip Bilge, Necati Taşbaşlı, Mehmet Ali Apalı gibi baronun renkli simaları vardı. Bunlardan birisi de Fakir Usman Bey’di. Hoşsohbet bir insandı. Fıkralar anlatır, tekerlemeler söyler herkesi güldürürdü. Fakir Bey aynı zamanda eli kalem tutan hukukçularımızdan birisi idi, babası gibi de şairdi. Vestiyerde günün olayları yanında zaman zaman ciddi meseleler de konuşulurdu. Onlar hep tatlı hatıralar olarak hafızalarımızda kaldı. Sanırım meslektaşlarımız şimdi buna imkân bulamıyorlardır.
Merhum Fakir Usman Bey’in zaman zaman söylediği tekerlemelerden birisi şöyle idi: “Babayı hayırsız evlat, memuru süslü avrat, çiftçiyi de kuru inat batırır” derdi.
Bu sözü günümüzde siyasetçilere de teşmil etmek lâzım. Siyasetçiler iktidar olsun, muhalefet olsun, zaman zaman sırf inat olsun diye savunmalarda bulunuyorlar. Bazen bunda o kadar ileri gidiyorlar ki, vatandaşın ne düşündüğünün bile farkında olamıyorlar. Biz bu örnekleri geçmişte de çok yaşadık. 27 Mayıs Darbesi’nden önceki yıllarda iktidarla muhalefet arasındaki zıtlaşma ve sürtüşmeler darbenin zeminin hazırladı. Bu da darbe severlerin işini kolaylaştırdı.
Geçenlerde iktidarın, mayın temizleme meselesinde, temizlenen mayınlı arazilerin Yahudilere verilmesi hususundaki ısrarlı tutumu, bana bu tekerlemeyi hatırlattı. Bu konuda muhalefet bütünüyle şiddetle karşı çıkıyor, Başbakan ise inadına ısrar ediyordu. Sonunda Cumhurbaşkanı ve Melis Başkanı’nın araya girmesi ile mesele çözülür gibi oldu. Bu konuda hâlâ kesin bir mutabakata varılmış değil. Pazar günü bir kanalda siyasiler arasında aynı konu tartışılıyordu.
Mayınlı arazinin temizletilip Yahudilere verilmesi konusunda, iktidar yanlısı pek çok vatandaşın da muhalefet gibi düşündüğü tahmin ediyoruz. Yarın buraların temizlenip Yahudi şirketlerine verilmesinden Suriye’nin de rahatsız olacağı muhakkaktır.
Ülkemizde oldum olası, zıtlaşmanın ve inatlaşmanın kapısını devamlı muhalefet aralar. İktidar ne söylerse muhalefet onun mutlaka aksini savunur. Partilerin muhalefette iken başka, iktidarda iken başka konuştukları da çok görülmüştür.
Siyasiler arasındaki zıtlaşmalar, sürtüşmeler ve kavgalar ülkeye zaman kaybettiriyor ve büyük zarar veriyor. Demokrasi, zıtlaşma ve inatlaşma değil, aksine uzlaşma rejimidir. Buna bir türlü alışamadık.
Türkiye gerçekten büyük ve güçlü bir ülke… Bütün olumsuzluklar siyasilerden, siyasî ve ideolojik saplantılardan kaynaklanıyor. Ülkenin anlayış, birlik ve beraberlik içerisinde çözülemeyecek hiçbir meselesi yoktur. Anlaşmazlık ve kavgalar sadece ülkeye zarar vermekle kalmıyor, iç ve dış düşmanların da işine yarıyor.
Günümüzde, Mevlânaların ve Yunusların sevgi ve hoşgörüsüne büyük ihtiyaç var.