Siyasi parti temsilcilerinin milletin önüne sandık konulunca propaganda malzemesi olarak kullandıkları ilk söz yapılacak seçimlerin daha önce yapılan seçimlerden çok daha önemli olduğu hakkındaki ifadeleri oluyor.
Seçmen tarafından bakınca bu sözün artık bir değerinin kalmadığı görülüyor.
Siyasetçiler hemen her seçimde mevhum bir düşman oluşturarak ve seçmenleri bu vehmedilmiş düşman ile korkutarak oy isterlerken önemli olarak anlattıkları seçimin kendi bekaları için neden bu kadar önemli olduğunu ifade ettikleri kadar kullandıkları propaganda dilinin önemli olduğunu unutmuş görünüyorlar.
Halbuki siyasi parti temsilcilerinin seçim sathında kullandıkları dil belki de millet nazarında yapılacak seçimden daha önemlidir.
Ancak siyasi parti temsilcileri genelde seçmenleri ya yukarıda bahsedilen mevhum düşman ile korkutarak ya da tabir caiz ise kandırarak seçim kazanmak istedikleri için kullandıkları propaganda dilini önemsemez gözüküyorlar.
Siyasetçi dediğin milletin ve memleketin yönetimine talip olan kişi olarak anlaşıldığında yapacağı işten önce diline özen göstermesi gerekmektedir.
Siyasetçi propaganda diline özen göstermediğinde ya yalan söylemektedir, ya da iftira etmektedir.
Siyasi hayatı boyunca dürüstlükten erdemden ahlaktan maneviyattan bahseden bir siyasi parti temsilcisinin seçim dönemi gelince bu dilini bu bahsettiği güzel hasletler doğrultusunda kullanması gerekirken birden bire bambaşka bir insan olması beklenmez.
Ama gelin görün ki bizim memleketimizde bu böyle olmuyor.
Dürüstlük ve erdem konusunda kendisinden çok şeyler beklenen siyasi parti temsilcileri seçim gelince dolunay da kurt olan adam efsanesinde olduğu gibi bir anda şekil değiştiriyor ve siyasetin dolunayı kabul edilen seçim sathı milinde birden bire bambaşka bir kılığa bürünüveriyorlar.
Devası henüz bulunamayan bu hastalığa duçar olan siyasiler seçim kazanmak için her yolu mubah görmekten de kaçınmıyorlar.
Farklı siyasi partilerde yer alıp farklı siyasi üslup kullanan bu kişiler daha bir ay öncesine kadar can ciğer kuzu sarması olduklarını unutup birbirlerini boğazlayacak hale geliveriyorlar.
Ya da bir ay öncesine kadar birbirleri ile kanlı bıçaklı olan siyasi parti temsilcilerinin seçim startı verildiğinde birbirleri ile kırk yıllık dost oluverdiklerini görüyoruz.
Önümüzdeki 31 Mart yerel seçimleri bu bakımdan hayli farklı olacak geçmiş seçimlerden.
Özellikle de tek parti iktidarı tarafından seçimlerde ittifak yapılmasını kolaylaştıran düzenleme yapıldığından beri yaşananlara bakarsak.
Her ne kadar yapılan düzenleme genel seçimler düşünülerek yapıldığı için yerel seçimler de siyasi partiler arasında bir ittifak yapılması öngörülmüyorsa da demokraside çareler tükenmez sözünün bir uygulaması olarak siyasiler önlerindeki zorlukları aşmakta bir yol buluveriyorlar.
Belli bölgelerde parti olarak seçime katılmamak veya adaylarını bir başka partiyi destekler şekilde propaganda meydanına çıkarmak bu işin en kolay yolu olarak görülüyor.
Hal böyle olunca da kanunun etrafından dolaşmak suretiyle ulunan çözüm neticesinde oluşturulan ittifakların propaganda dili de gayet yozlaşmış bir olmaktan öte gidemiyor.
Kendi bünyesinde iken mükemmel olarak tanıtlan bir kişi başka partiye geçince en aşağılık kişi oluveriyor siyasetçinin dilinde.
Ya da kendisine seçim kaybettirecek rakip adayın vatana millete ihanet eden bir kişi olarak suçlanmasında bir mahzur görülmüyor.
Henüz Yüksek Seçim Kurulunun açıkladığı seçim takvimine göre seçim yasaklarının ve propaganda döneminin başlamadığı bu günlerde ortaya çıkan bu durumun ileriki günlerde daha vahim bir hal alacağından endişe etmekteyiz.
Çok iyi biliyoruz ki bu gün birbirleri aleyhine olmadık kötü ifadeler kullanan siyasi parti temsilcileri seçim yapıldıktan sonra gerek TBMM de gerekse yerel meclislerde birbirleri ile gayet iyi ilişkiler kurmaktan kaçınmayacaklardır.
O zaman özellikle ittifak kelimesini ön plana alarak siyasi partiler arasında vaki olmayan birlikteliklerin gerçek şeylermiş gibi gösterilerek yalan töhmet ve hatta iftiraya varan sözlerle birbirlerini itham etmelerinin ve bu yolla seçim kazanmaya çalışmalarını bu güne kadar sahip olduklarını iddia ettikleri dürüstlük ve erdemlerle bağdaştırmak mümkün müdür?
Bu seçim döneminde kullanılan yozlaşmış propaganda dilinin bu açıdan değerlendirilmesinin daha doğru olacağını düşünüyoruz.