Siyaset Diktatörleri

Süleyman Küçük

İnsanın hür iradeye sahip olan tek varlık olduğunu iddia edenler, sonuçta insanı kendi tesis ettikleri zindanlara kapatma yolunu seçmişlerdir.

Ya da kendisini hür iradeli bir varlık olduğunu iddia eden insan, kendini eliyle oluşturduğu zindanlara kapatmıştır.

Başka alanlar bir tarafa bunun en açık örneğini, bu ülkedeki siyasi yapılanmalarda ve siyasi tarafgirliklerde görüyoruz.

Seçim çalışmalarına başlarken o ana kadarki olan düşüncelerini ve kanaatlerini mensup olduğu veya yakınlık duyduğu siyasi partinin ya da tam tersine karşı ve düşman olduğu siyasi partilerin oluşturduğu algıya kurban eden insanların özgür iradeleriyle(!) doğru karar verdiklerini iddia etmelerini o kişinin zindanı olarak tanımlanabilir.

Bir de bu davranışlarını karşı oldukları siyasi partilerin zindanlarına hapsolmuş garip ve zavallı seçmenleri kurtarma adına yaptıklarını söylemeleri de var ki meşhur tabirle “ört ki ölem” diyesi gelir insanın.

İnsanların yaşadıkları hayatta elde ettikleri tecrübeler sonrasında kendilerini özgür iradeli insanlar olarak görmelerini bir hedef ve tasavvur olarak görmek mümkün olabilir.

Bu anlamda insanın kendini mahkûm ettiği zindanının dünya cenneti gibi olduğunu kabul ederken, diğerleri olarak gördüğü ve zindandan kurtarmaya çalıştığı insanlar açısından 2 tasavvur olduğunu da kabul etmek gerekecektir.

Bu amaç siyasetin tabiatı açısından birbirini tamamlayan iki temel unsur gibi görünse de ortaya çıkan muhalefetin sebeplerini karşılıklı olarak konuşup kabul etmemeye yanaşmamaktan kaynaklanır.

Siyaset kurumunun ve taraftarlık psikolojisinin yapısal özelliklerinden biri olan bu akıl tutulması veya akıl dışılıkları her toplumda karşımıza çıkan siyaset ve taraftar gruplarının üzerindeki olumsuz tesirleri olarak kabul edilebilir.

Ancak bunların davranışlarının içinde bulundukları toplumun temel ahlaki özelliklerin yok edilmiş örnekleri olarak ortaya çıkarılmasının yanlışlığı da ortadadır.

Siyasi partilerin hepsinin kendilerince bir ortaya çıkış nedenleri vardır.

Ancak toplum hayatının daha iyi ve güzel olmasını sağlayacak tedbirlerin nasıl alınacağı ve nasıl uygulanacağı konusundaki fikirleri hayata geçirmek yerine kurduğu siyasi yapıyı bir pederşahi kurallarla yönetilen bir aile gibi görüp, kendisi dışında herkesi yönetilmesi gereken maraba gören bir yapıya dönüştürmenin adının da siyaset olmadığı açıktır.

Siyasi partilerin ortaya çıkmasına etki eden nedenlerle tezat bir şekilde kendi siyasi yapısı dışında herkesi de ötekileştirme ve düşmanlaştırmanın adı siyaset değildir.

Siyasetin çıkış noktasının, örselenmiş toplumu içinde bulunduğu durumdan ve endişelerinden kurtarıp eski günleri kadar olmasa bile ideal olarak gördüğü geçmiş günlerin gelecekte yeniden inşası için harekete geçmek olması gerekirken şartlar bu noktaya getirdi diyerek yeni farklılıklar ve düşmanlıklar oluşturmak siyasetin varlığına aykırıdır.

Türkiye’deki siyasi yapılanmalarının en bariz özelliği mutlak merkeziyetçiliktir. Siyasi lider ile partinin üst kademe yöneticileri parti mensuplarının aşağıdan yukarıya ve yukarıdan aşağıya tüm varlıklarını ve görevlerini kararlaştırır ve yönetirler.

Bu merkezi yapılanmayı en baştan kabul eden parti üyeleri de yukarıdan gelen emir ve kararları hiçbir zaman sorgulamadan uygularlar ve siyasi bilimlerde örgüt körlüğü olarak adlandırılan bir haleti ruhiye ile yapılması gereken eleştirileri bile parti disiplini adı altında dile getiremezler.

Bunun bir adım sonrası ise “ genel başkan yapıyorsa bir hikmeti vardır” mantığıyla yapılan her işi ve söylenen her sözü kendileri açısından meşru, karşı tarafın yapmasını ise gayrimeşru görmektir.

FARKINDA MIYIZ?

Bu şartların sonucu budur demek yerine, hoşnutsuzlukları giderecek ve farklılıkları en azından azaltacak yeni bir siyasi dil seçmek sağlanarak toplum bulunduğu noktadan daha ileri seviyelere getirilebilir.

Ancak böyle yaparak hataların meşrulaştırılması önlenir, kollektifliğin ikame edilmesiyle de tek tipleşme ortadan kaldırılarak, şahsiyetlerin grupta eriyerek yeteneklerin yok edilmesine engel olunabilir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.