Arena sadece bugünün boğa güreşi, tarihî gladyatörlerinin mücadelesi anlamına gelmez.
Lügatlerde Arena;“amfiteatrın ortasında, boğa güreşi, yarış, oyun gibi türlü gösteriler yapılan alan. Siyasal çekişmelerin geçtiği yer.” denilmektedir
Bu günlerde 12 Haziran’a kadar bu mücadeleyi Türkiye’nin çeşitli yerlerinde göreceğiz ve duyacağız.
***
Arenada yapılan tarihî ve boğa mücadelelerde. Karşıtı yenmede ölüm yaralama var. Yani tabiri caizse kan var.
Siyasette bu olmaması lazım bir söylem çağrışım ve anlatımla geçmesi gerekir diye düşünürüm.
Düşünürüm ama Osmanlı Devleti Meşrutiyet kuruluşu seçimlerinde bile maalesef birbirlerini kurşunlamalar oluşmuş.
Cumhuriyet devrinin çok partili devri seçim arenaların da bunlar asla olmadı. Taaa dünlere kadar!.
Bu gün oldu mu? Yüce Yaradan göstermesin olmadı ama bu günlerdeki tutumlardan endişeliyim.
***
Düne kadar, olumlu olumsuz vaatler sıralanmakta karşıtları için “Onlar yapamaz. Biz yaparız” söylemleri ile geçiyordu.
Hepimiz görüyoruz veya duyuyoruz. Bu gün bunlarla kalınıyor mu?
Korkutma, sorgulama, kasetleme (!) ve sindirme işlemlerini içeren bir çağrı içine girilmesini müteakip
Her ne kadar “çevir imam Kaz yandı” hesabı ağız değiştirseler de küfür edebiyatı da dolaşmaya başladı.
Bumu demokraside seçim arenası mücadelesi? Diğer ülkelerde de oluyor mu? Yoksa bizim gibi yarı seçim demokrasilerde mi var?
Yarı seçim demokrasisi deyimimi yanlışa çekmeyelim.
Geçenlerde değerli yazarlarımızdan Sayın Fahrettin Alişar beyefendi “Konformistlere oy vermeyin” köşe yazısında “seçeceğimiz aday “konformist”(Lügatte Koyun gibi manası bulunmakta) olmamalıdır. Konformistler; nasıl yönetildiklerini bilmezler, yönetenlerin hem “en iyisini bildiklerini” hem de “bir bildiklerinin var olduğunu” düşünürler. Suya sabuna dokunmazlar, etliye sütlüye karışmazlar. Üste karşı sürekli “evet efendim” geleneğine sahiptirler. Liderler en çok konformist adayları arzularlar…” derken açıklayıcı yazımlar sonunda “12 Haziran seçimleri, konformistlerin değil, kendini milli davaya adamış cesur ve yürekli insanların seçimi olur.” demesi yerinde bir düşünce değil mi?
***
Doğru doğrusuna ama hani o işlemi yapacak seçebilme demokrasisi?
Birçok kere yazdığım gibi bu istek 1950-1957 arası seçimlerin oylamasında vardı.
Seçmen adaylardan beğenmediğini, hem de parti listesi içine diğer partiden veya bağımsız adaydan isimler yazabilir. Hatta boş kâğıda kendisi karma yapabilirdi.
1960 ihtilalı sonrası kurulan sözde ana yasa hazırlama kurulunca temizlendi.
O gün bu gün Parti Genel başkanları kimi isterse aday listesine koyup seçtirme yoluna gidilmesi devam ediyor.
Şimdi oy vermeyi düşündüğünüz (X) partisinden beğenmediklerinizi çizme veya kendince bir liste yapma demokrasisine gidebiliyor musunuz?
O halde genel başkanların koyduğu adaylar konformist ise yapabileceğimiz bir şey yok.
Ya oy vermeyeceksin ki cezası var. Ya da oyunu iptal şekline getirecek şekilde at ki, oda sizin tuttuğunuz parti yerine diğerlerine hizmet olur.
Elhasıl ilerde yazacağım dostların sohbetinde konuşulduğu gibi.
“Ne yapacağımı bilemiyorum. Aklım almıyor” diye düşünüşleri yerinde değil mi?
***
Hâlbuki seçilecek adaylar ve kurdukları hükümetin Başbakan’ı nasıl olmalı üzerinde büyük düşünürlerden Konfüçyüs’ün yaklaşık bir belirttiklerini okuyalım.
***
ŞEHİR KAPISI...
Bir zamanlar Çin’de bilgeliğinin, ülkesini bir güneş gibi aydınlattığı, zekâsı ve zenginliğine kimsenin ulaşamadığı şanlı bir hükümdar yaşarmış.
Bir gün veziri üzgün bir halde yanına gelmiş ve;
“Yüce hükümdarım, siz ülkemizdeki en yüce insansınız.
Yaşamımızın ve olumumuzun efendisisiniz.
Ülkede tetkik gezisinde iken, ne gördüm ve duydum biliyor musunuz?..
Her yerde insanlar size şükrediyorlardı...
Bunların azınlığı bazı insanlar ise, sizin hakkınız da kötümser konuşuyorlar, yaptıklarınızı ve aldığınız kararları eleştiriyorlardı.
En güçlü den daha güçlü olan sizin gibi bir hükümdarın ülkesin de;
Böylesine bir durum ve başkaldırı nasıl olabilir?..” diye üzgünlüğünü belirtmiş...
İlave olarak da işlem yapılmasını teklif etmiş...
Hükümdar gülümsemiş ve;
“Krallığımda ki her insan gibi, sizler için neler yaptığımı biliyorsun...
Yedi ülke benim kontrolüm de..
Benim yönetimimde ki bu ülkeler gelişti ve zenginleşti.
Bu yedi ülkedeki insanlar beni, adaletimden dolayı seviyor.
Tamamen haklısın, bir şeyler yapma teklifin de...
Birçok şey yapabilirim...
Şehirlerimin kapılarını kapatabilirim...
Fakat yapamayacağım bir şey var!
Tebaamın ağzını kapatamam...
Asıl önemli olan...
Bazı insanların benim hakkımda kötü şeyler söylemeleri değil;
Benim onlar için gerçekten...
İyi olan şeyleri yapmam...
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…
Lügatlerde Arena;“amfiteatrın ortasında, boğa güreşi, yarış, oyun gibi türlü gösteriler yapılan alan. Siyasal çekişmelerin geçtiği yer.” denilmektedir
Bu günlerde 12 Haziran’a kadar bu mücadeleyi Türkiye’nin çeşitli yerlerinde göreceğiz ve duyacağız.
***
Arenada yapılan tarihî ve boğa mücadelelerde. Karşıtı yenmede ölüm yaralama var. Yani tabiri caizse kan var.
Siyasette bu olmaması lazım bir söylem çağrışım ve anlatımla geçmesi gerekir diye düşünürüm.
Düşünürüm ama Osmanlı Devleti Meşrutiyet kuruluşu seçimlerinde bile maalesef birbirlerini kurşunlamalar oluşmuş.
Cumhuriyet devrinin çok partili devri seçim arenaların da bunlar asla olmadı. Taaa dünlere kadar!.
Bu gün oldu mu? Yüce Yaradan göstermesin olmadı ama bu günlerdeki tutumlardan endişeliyim.
***
Düne kadar, olumlu olumsuz vaatler sıralanmakta karşıtları için “Onlar yapamaz. Biz yaparız” söylemleri ile geçiyordu.
Hepimiz görüyoruz veya duyuyoruz. Bu gün bunlarla kalınıyor mu?
Korkutma, sorgulama, kasetleme (!) ve sindirme işlemlerini içeren bir çağrı içine girilmesini müteakip
Her ne kadar “çevir imam Kaz yandı” hesabı ağız değiştirseler de küfür edebiyatı da dolaşmaya başladı.
Bumu demokraside seçim arenası mücadelesi? Diğer ülkelerde de oluyor mu? Yoksa bizim gibi yarı seçim demokrasilerde mi var?
Yarı seçim demokrasisi deyimimi yanlışa çekmeyelim.
Geçenlerde değerli yazarlarımızdan Sayın Fahrettin Alişar beyefendi “Konformistlere oy vermeyin” köşe yazısında “seçeceğimiz aday “konformist”(Lügatte Koyun gibi manası bulunmakta) olmamalıdır. Konformistler; nasıl yönetildiklerini bilmezler, yönetenlerin hem “en iyisini bildiklerini” hem de “bir bildiklerinin var olduğunu” düşünürler. Suya sabuna dokunmazlar, etliye sütlüye karışmazlar. Üste karşı sürekli “evet efendim” geleneğine sahiptirler. Liderler en çok konformist adayları arzularlar…” derken açıklayıcı yazımlar sonunda “12 Haziran seçimleri, konformistlerin değil, kendini milli davaya adamış cesur ve yürekli insanların seçimi olur.” demesi yerinde bir düşünce değil mi?
***
Doğru doğrusuna ama hani o işlemi yapacak seçebilme demokrasisi?
Birçok kere yazdığım gibi bu istek 1950-1957 arası seçimlerin oylamasında vardı.
Seçmen adaylardan beğenmediğini, hem de parti listesi içine diğer partiden veya bağımsız adaydan isimler yazabilir. Hatta boş kâğıda kendisi karma yapabilirdi.
1960 ihtilalı sonrası kurulan sözde ana yasa hazırlama kurulunca temizlendi.
O gün bu gün Parti Genel başkanları kimi isterse aday listesine koyup seçtirme yoluna gidilmesi devam ediyor.
Şimdi oy vermeyi düşündüğünüz (X) partisinden beğenmediklerinizi çizme veya kendince bir liste yapma demokrasisine gidebiliyor musunuz?
O halde genel başkanların koyduğu adaylar konformist ise yapabileceğimiz bir şey yok.
Ya oy vermeyeceksin ki cezası var. Ya da oyunu iptal şekline getirecek şekilde at ki, oda sizin tuttuğunuz parti yerine diğerlerine hizmet olur.
Elhasıl ilerde yazacağım dostların sohbetinde konuşulduğu gibi.
“Ne yapacağımı bilemiyorum. Aklım almıyor” diye düşünüşleri yerinde değil mi?
***
Hâlbuki seçilecek adaylar ve kurdukları hükümetin Başbakan’ı nasıl olmalı üzerinde büyük düşünürlerden Konfüçyüs’ün yaklaşık bir belirttiklerini okuyalım.
***
ŞEHİR KAPISI...
Bir zamanlar Çin’de bilgeliğinin, ülkesini bir güneş gibi aydınlattığı, zekâsı ve zenginliğine kimsenin ulaşamadığı şanlı bir hükümdar yaşarmış.
Bir gün veziri üzgün bir halde yanına gelmiş ve;
“Yüce hükümdarım, siz ülkemizdeki en yüce insansınız.
Yaşamımızın ve olumumuzun efendisisiniz.
Ülkede tetkik gezisinde iken, ne gördüm ve duydum biliyor musunuz?..
Her yerde insanlar size şükrediyorlardı...
Bunların azınlığı bazı insanlar ise, sizin hakkınız da kötümser konuşuyorlar, yaptıklarınızı ve aldığınız kararları eleştiriyorlardı.
En güçlü den daha güçlü olan sizin gibi bir hükümdarın ülkesin de;
Böylesine bir durum ve başkaldırı nasıl olabilir?..” diye üzgünlüğünü belirtmiş...
İlave olarak da işlem yapılmasını teklif etmiş...
Hükümdar gülümsemiş ve;
“Krallığımda ki her insan gibi, sizler için neler yaptığımı biliyorsun...
Yedi ülke benim kontrolüm de..
Benim yönetimimde ki bu ülkeler gelişti ve zenginleşti.
Bu yedi ülkedeki insanlar beni, adaletimden dolayı seviyor.
Tamamen haklısın, bir şeyler yapma teklifin de...
Birçok şey yapabilirim...
Şehirlerimin kapılarını kapatabilirim...
Fakat yapamayacağım bir şey var!
Tebaamın ağzını kapatamam...
Asıl önemli olan...
Bazı insanların benim hakkımda kötü şeyler söylemeleri değil;
Benim onlar için gerçekten...
İyi olan şeyleri yapmam...
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…