Şikayet

Sinan Şen


Her gün neredeyse bir katliamla uyanıyoruz. Azgın, kudurmuş olan topluluk hedefleri doğrultusunda daha da azarak daha da kudurarak zalimliklerine devam ediyor. Hatta dozajını arttırarak, savaş kurallarını görmezden gelerek daha adi bir şekilde gerçekleştiriyor.
Masum ve savunmasız insanların barınmaya çalıştıkları kampları hedef alıyorlar. Peki tüm dünyanın gözünün içine bakarak bu suçları nasıl işleyebiliyorlar?
İnsan hakları mahkemelerinin, BM’nin, AB’nin iki yüzlü olduğunu bildikleri için bu kadar kolay yapabiliyorlar zalimliklerini. Onların kendilerine herhangi bir yaptırım uygulayabileceklerini düşünmüyorlar. Sadece bu saydığımız dünyanın otoritesi (!) olan kuruluşlar değil tabi ki güç aldıkları ya da görmezden geldikleri şey. Diğeri ve en büyük sebebi ise müslümanların dağınıklığı, işbirliği ve ihanet içerisinde olan Müslüman ülkelerin liderleri çok daha güç sağlıyor bu zalimlere. Çünkü Müslüman kanının değerini yalnızca Müslümanlar bilebilir. Müslümanlar yalnızca Müslüman kanını değil, insanların hayatlarının ne denli kıymetli olduğunu bilir. Çünkü müslümanların bir vazifesi Dünya üzerinde mazlum bir insan kalmayana kadar zalimlerle mücadele etmektir. Her masum canlının haklarını korumayı kendisine şiar edinmiştir.
Her geçen gün dünyada vahşet, katliam haberleri artarak devam ediyor. Bu olayların durmasını sağlayabilecek tek şey İslam ülkelerinin derhal zalimin kılıcına karşı bir kılıç ile karşılık vermesiyle mümkün olacaktır.
Türlü imkansızlıklara rağmen direnen mücahitler ve Filistin halkı Müslümanlara izzet, haysiyet ve şeref dersi veriyorlar. Müslümanların günlük hayatlarındaki menfaat sağlayabileceği güçleri, dengeleri hiçe sayarak “Güç ve kuvvet sahibi yalnızca Cenab-ı Allah’tır.” diyerek zalimlere karşı göğüslerini siper ediyorlar gerektiği zaman da canlarını feda etmekten geri durmuyorlar.
Onlar biliyorlar kazandıklarını, Efendimiz (s.a.v)’in emanetine sahip çıkmak için yürütüyorlar bu kutsal davayı. Ama emanet yalnızca orada bulunan insanların sorumluluğunda değil bunu da anlamamız icap ediyor.
Her insanın hayatta olmasının bir amacı vardır. Yaradılışının bir amacı vardır. Kendilerinin de bir amacı vardır. Müslüman kimselerin amacı yalnızca Allah’ın rızasını kazanmak için çalışmak çabalamaktır. İnsanlarla, devletlerle veya karşılaştıkları tüm her şeye rağmen Allah’ın rızasını kazanma endişesinde bulunmak zorundadırlar. İdarecisi de avamı da bunun bilincinde olmak durumundadır. Kendi menfaatleri uğruna daha fazla kazanmak için, otoritesini arttırmak için veya her ne için olursa olsun bunu göz önünde bulundurmak mecburiyetindelerdir. Daha fazla kazanmak için sahtekarlık yapamasınlar diye mesela. Ya da otoritelerinin güçlenmesi için adalet mekanizmasını çarpıtmasınlar diye.
Maalesef millet olarak her türlü ahlaksızlığı ve sahtekarlığı bünyemiz içerisinde bulunduruyoruz. Bunca sahtekarlıktan sonra dünyayı çekilmez bir yere getiriyor, Müslüman kimliğini zedeliyoruz. Gençlerimizi birer birer türlü sapkın akımlara teslim ediyoruz.
“Bir milletin asıl gücü topu, tankı, tüfeği değil; imanlı ve inançlı gençleridir.” sözünü hatırlayarak Rabbimizden kolaylıklar diliyoruz.
Rabbimiz bizleri bağışlasın. Zalimlerle mücadele içerisinde bulunan mücahit kardeşlerimize zaferler nasip etsin.
Mazlum çocukların gülmesi için çalışanlara, dünyada adaleti sağlama amacı için çabalayanlara selâm olsun…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.