Matematiği kuvvetli bir devlet adamı yanında bulunanlara sordu;
“Sıfır nedir?”
***
İçlerinden en dalkavuğu yaltaklanarak cevap verdi; “Zat-ı şahanenizin huzurunda bizleriz efendim...”
***
Yeni bir dil bulmalıyız…
***
Her türlü iğrenç fiillerimizi örten, siyaseti ve devlet yönetimini bu fiillere mazeret gibi sunan her devirde “güç” için dostunu düşman, düşmanını dost edinen o sakıncalı, tehlikeli, çatallı dili değiştirmeliyiz…
***
Örgütlerin, çetelerin, rant odaklarının, faiz ve vaiz lobilerinin istismarına açık, Emevi lehçeli, bu dili mutlaka değiştirmeliyiz…
***
Kaybetsek de, yenilsek de HAKK’ı üstün tutan dile sarılmalıyız…
***
“Kul hakkını” önceleyen, adalet ve eşitlik konusunu yeniden imar eden, devlete tapan değil, millete hizmet eden o dili yeniden bulmalıyız…
***
Bize yapılanlarla elde ettiğimiz mağduriyet hamuruyla yoğurduğumuz yeni makamlarımıza sımsıkı yapışarak, bize benzemeyenlere aynı mağduriyet hamuru sağlayacak yerler haline getirmemeliyiz…
***
Onlar bize karşı kaybettiğinde; “Komünizm, Liberalizm, Kemalizm” gibi çok sayıda “izm” kaybetmişti…
***
AMA UNUTMAYIN;
Biz kaybettiğimizde bu coğrafya İSLAM’ı (!) kaybedecek… İslam ahlakını düstur edinerek geldiğimiz yerleri kaybettiğimizde, iyi düşünün sadece biz değil temsil ettiğimizi(!) iddia ettiğimiz bir medeniyette kaybedecek…
***
Mal hırsı, şehvet hırsı, makam ve devlet(!) hırsı bir türlü veremediğimiz en çetin imtihanımız bizim… Yüz yıllık açlığımız arasında, bizi buralara getiren inançlarımızı da oburca tüketiyoruz…
***
Tek kurtuluş var;
Hakk'ı Hâk bilip Hakk'a itaat eden, batılı batıl bilip batıldan kaçınanlardan olmamız lazım…
***
Bunun dışındaki her yol seni İslam’ın tam da karşısına ceberut bir düşman gibi dikecektir…
İnanmışçasına peşinden gelenlere;
“Durun Ey kalabalıklar burası çıkmaz bir sokakmış” diye kılavuz olarak haykırmadıktan sonra, bir medeniyeti de yedeğine alarak, tarihin karanlık şarampollerine savrulmaman mümkün değil…
***
Değerlerinle geldiğin yerde, arzularını tatmine engel olan inancının içini boşaltırsan, savunmak için geldiğin davanın yamyamı olursun…
***
Peki, nedir bizim davamız;
“Irkları, kavimleri, milletleri ezmeden, inkâr etmeden, zayıflatmadan, bir diğerinin tahakkümüne sokmadan, birer “âdemoğlu” olarak kendi “milli şahsiyetleri ve şuurları” içinde tutarak küfürden, batıldan, haramdan arındırarak huzura kavuşturmak…”
***
Var mısın Tövbe-i Nasuh’a, ey tuzaklara sürülmüş Müslüman?
***
Yoksa “sıfır” çekmeye devam mı?