Yıl 1980 sonrası.
Kenan Evren'in borusunun öttüğü yıllar.
Bendeniz Konya Yüksek İslam Enstitüsü'nde talebeyim ve aynı zamanda eski Adliye ve eski Fuar Alanı'nın yanında Cemil Hoca'nın Camisi olarak bilinen Ak Cami'de imamlık yapıyorum.
O zaman darbe havasıyla millet sinmiş, hocalar, imamlar kabuğuna çekilmiş tam bir baskı ve zulüm havası hakim.
Ben ise aklı erer ermez deli dolu hutbeler hazırlıyorum. Cahil cesur olur mu dersiniz, haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan olur mu dersiniz, neye sayarsanız sayın.
Amma öyle hutbeler ki tam bir hafta ona hazırlık yapıyorum ve ona göre de çok özel bir cemaatimiz, hutbelerin özel müdavimleri var. Her hafta mutlaka beni dinlemeye gelirler.
Cami zaten küçük, dışarılar, kaldırımlar cemaat dolu.
Ali Güneri'lerin, Abdullah Büyük'lerin arasında o özel cemaatten birisi de Seyit Mehmet Buğa abimizdi.
O gün bu gün beni nerede görse hep "Benim Cuma İmamım, Hocazade hocam" diye iltifat eder, o hutbeleri hayırla, şükranla yad ederdi.
Aradan yıllar geçti. 90'lar, 2000'ler, 2016-17'ler... derken bu zaman zarfında Merhum abimizle değişik vesilelerle defalarca görüştük. Özellikle TİMAV'ın kuruluş aşamasında çok özel toplantılar yaptık, holding başkanı iken odasında özel görüşmeler, istişareler yaptık ve en son bir kaç ay önce Melikşah'taki bürosunda yine bir dostumuzla beraber hasbi bir görüşmemiz olmuştu.
O ziyarette kendisi oruçlu idi ve "Görev süresince Ramazan'ı hiç aksatmadım ama Ramazan dışında da pek oruç tutamadım. Şimdi müsaidiz bari biraz kulluk yapalım" demişti. Ve ısrarla bize yemek ısmarlayıp kendisi yiyememişti.
Cumartesi günü vefat haberini alınca gerçekten şok oldum. "İnna lillahi ve inna ileyhi raciun" demekten başka elden bir şey gelmiyor.
Ölümün kime, nerede, ne zaman, ne şekilde geleceği hiç belli değil.
Hani cenazede hoca sorar ya "merhumu nasıl bilirdiniz" diye. Biz onu müslümanların derdiyle dertlenen, istikameti düzgün, teşkilatçı, organizatör, müteşebbis, mücahid, ilimle meşgul, amil, salih, abid, cesur, hayır sahibi bilirdik. Allah katında böylece şahitlik ederiz.
Elbette hepimiz gibi onun da hatası, hataları vardır. İş yapan hata da yapar. Hiç bir işe yaramayanın hata yapma şansı da yoktur.
Onun savabı hatasından çoktu. Allah rahmetiyle muamele eylesin.