Bir seyahatin Anatomisi de diyebileceğimiz anlatımıma önceki yazımda başlamıştım.
https://www.merhabahaber.com/Ahmet_Guldag+Seyahatteki_Musahede_ve_Dusundurdukleri_yazi4974.html
Bu günde devam edelim yolculuğa ve müşahedelere…
Seydişehir Otogarı’nda inen yolcuları şehir içine götüren servis vasıtalarının, Konya Otogarı’nda olmayışı da düşündürürken çıktık Manavgat’a doğru yolculuğa.
Onuncu Km.de dağlar arasına gelince bizim bellek bu güzergâhtan madene kadar yapılan bendenizce kontrol ve şantiye şefi olarak başlatılan günler geliverdi film şeridi gibi…
Taşeron müteahhit Emin Hattat firması başlamıştı ama helva gibi dediği kayalar sert çıkınca yarıda bırakıp gitmişti. Karayolları makinaları ile şantiye olarak devam ederken o (U) şeklindeki dün uçak alanı gibi olan bu gün imla yığını ile dolan yerden diklemesine yukarılara çıkmak zorunda olduğum günler gelip geçti film de. Ne mücadeleler içinde oluşan bu yerde. Şimdi vasıtalar nerede ise yüz Km/Sa. aşan hızla cadde kalabalığı içinde trafik akımı yapıyorlardı.
Yeni varyant yapımıyla beş yıl evveli bölünmüş yol programına alınması netice vermeyip kaldırılmıştı ama.
Zamanın Bölge Müdürü Sayın Haşmet Oğuzalp 15. Km’den 28. Km. kadar olan kısmı program dışı bölünmüş yol yapmayı sağlamıştı. Tabii diğer kısımlar kalmıştı. Antalya bölgesine ait olan Manavgat ayrımına kadarki kesime kazma bile vurulamadı. Hem de günlük trafik yedi bini aşarken!
Manavgat ayrımında, Alanya ve Antalya’ya gidecek vasıtalar için yapılan yeni kavşak bağlantısı tamamlanmış rahatça durmadan yoluna giriyordu her vasıta.
Antalya’ya kadar bölünmüş yol olarak seyrettiğimiz geniş yolda bile.
Sağ sol zikzağı ile araçlar arasında geçiş yapanlara ne demeli idi bilemem. Neden tehlikeye atıyorlar kendilerini?
Serik merkezinde inecek sonra zorunlu olarak bir taksiye binip gidecektik gideceğimiz yere her zaman olduğu gibi. İnmek isteyince muavin sağ olsun hatırlattı. “Amca burada inmeyin otogardan her yere minibüs var” deyince öyle yaptık.
Hayret her yönün adı yanında numaralanmış minibüsler öyle yolcu dolunca değil saati gelince boş da olsa hareket ediyor. Şehrin içindeki bütün caddelere dağılıyor ve mutlaka hastaneye uğruyor ve dönüyorlar….
Ah. Aaah dedim yine. Şu ilçenin yaptığına bak. Birde “Dünya kenti (hatta markası) olduk” övünüşümü içindeki Konya şehrini pardon Kent’inin durumunu düşündüm acı acı.
***
Serik’ten Antalya’ya on dakikada bir hareket eden büyük minibüslerle otogarın içine indik.
Şehirlerarası otobüsle gelmiş olsa idik her firmanın servisi otogar içinde hazır ve nazır müşterilerini taşıyorlardı. Biz yine terminal içinde olup her yöne yarım saatte bir giden belediye terminal otobüsüne binerken yine Konya şehrini pardon kentini düşünmeden edemedim.
Orada olsa idik ağır eşyalarımızla beşyüz metre ilerdeki minibüslere binmekten başka çaremiz yoktu. Nitekim dönüşümüzde de öyle oldu.
***
Bu konuyu yıllar önce yazmış hatta zamanın Otogar Müdürü ile de fikir teatisinde bulunmuştum.
Efendim otobüs firmalarının servis koyması rekabet kuralına aykırı imiş Bakanlar Kurulu’nun mu belediyelerinin mi talimatnamesi varmış? Müdahale edemiyorlarmış…
Başka şehirler uymamakla hata ediyor, halka hizmeti ön plana alıyorlar demek ki!
Konya Otogarı’nda ise halktan önce kural düsturu ön planda!
Bari minibüsler terminal girişi önüne kadar getirsin diğer şehirlerde hatta ilçelerdeki gibi dediğimde de,
Terminale girmesi uygun bulunmuyor deyince…
Ağır eşyalarımızı nasıl getireceğiz soruma verdiği cevaba bakınız ne güzel!
(beş yüz metre uzaklıktaki) Terminale gelir eşya el arabası alır onunla getirirsiniz. Giderken de aldığınız el arabasını tekrar teslim edersiniz deyivermişti.
Ne güzel değil mi? Siz yol ortasına eşyanızı koyup el arabası almaya gittiğinizde veya teslim için döndüğünüzde herhalde onlar ayaklanıp kendileri gitmeye başlamaktan geri kalamaz diye düşünürüm.
Eh ilgililer makam arabaları ile gelip gidince vatandaş nelerle karşılaşır umurlarında mı olacak!..
***
Antalya’da ise bırakın otogardan her yere giden servisleri. Şehrin caddesinden caddesine bile şehir otobüsü ve minibüsü ile gidiş imkânları mevcut yıllardan beri.
Konya’nın ki gibi, şehir içi otobüs son merkezleri öyle şehrin içinde değil hep dışında ve ring şekline sokulmuş ki (A) caddesinin arka kısmında ki paralel (B)cadde üzerinde bile her yer birbirine ulaşım sağlıyor.
Düşündüm yine her ne kadar bunları yazmakla kalmayıp daire başkanı ile bile görüştümse de…
Diğer şehirlerin aksine yılların zihniyeti olan Konak, daha sonrada yıktıkları Adliye Sarayı alanında otobüs merkezleri neyin nesi düşüncesidir düşünmeye değer.
Konya Trengarı’ndan inişinizde, Konak’tan başka hiçbir yere gidemezsiniz. Hastahanelere bile. Böyle mi olmalı acaba halka ulaşım hizmeti? Antalya’da şehir içi vasıtalarını Hastahanelere(U) şeklinde döndürme mecburiyeti bile koyarak geçiştiriyorlar.
Konya’da ise batıdan doğuya doğru gidenlerin sadece numuneye gitme istemi bile hastahanenin beş yüz metre gerisinde inip tabanvaya binmekle neticelenir. Diğerlerine mi? İki üç güzergah değiştirerek ve saatler sonrası ulaşırsınız!.
***
Atalarımızın “Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır” sözünün yerinde olduğunu düşünerek…
“Ne diyelim bizde de böyle işte” demekten başka bir imkânımız var mı?
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle
https://www.merhabahaber.com/Ahmet_Guldag+Seyahatteki_Musahede_ve_Dusundurdukleri_yazi4974.html
Bu günde devam edelim yolculuğa ve müşahedelere…
Seydişehir Otogarı’nda inen yolcuları şehir içine götüren servis vasıtalarının, Konya Otogarı’nda olmayışı da düşündürürken çıktık Manavgat’a doğru yolculuğa.
Onuncu Km.de dağlar arasına gelince bizim bellek bu güzergâhtan madene kadar yapılan bendenizce kontrol ve şantiye şefi olarak başlatılan günler geliverdi film şeridi gibi…
Taşeron müteahhit Emin Hattat firması başlamıştı ama helva gibi dediği kayalar sert çıkınca yarıda bırakıp gitmişti. Karayolları makinaları ile şantiye olarak devam ederken o (U) şeklindeki dün uçak alanı gibi olan bu gün imla yığını ile dolan yerden diklemesine yukarılara çıkmak zorunda olduğum günler gelip geçti film de. Ne mücadeleler içinde oluşan bu yerde. Şimdi vasıtalar nerede ise yüz Km/Sa. aşan hızla cadde kalabalığı içinde trafik akımı yapıyorlardı.
Yeni varyant yapımıyla beş yıl evveli bölünmüş yol programına alınması netice vermeyip kaldırılmıştı ama.
Zamanın Bölge Müdürü Sayın Haşmet Oğuzalp 15. Km’den 28. Km. kadar olan kısmı program dışı bölünmüş yol yapmayı sağlamıştı. Tabii diğer kısımlar kalmıştı. Antalya bölgesine ait olan Manavgat ayrımına kadarki kesime kazma bile vurulamadı. Hem de günlük trafik yedi bini aşarken!
Manavgat ayrımında, Alanya ve Antalya’ya gidecek vasıtalar için yapılan yeni kavşak bağlantısı tamamlanmış rahatça durmadan yoluna giriyordu her vasıta.
Antalya’ya kadar bölünmüş yol olarak seyrettiğimiz geniş yolda bile.
Sağ sol zikzağı ile araçlar arasında geçiş yapanlara ne demeli idi bilemem. Neden tehlikeye atıyorlar kendilerini?
Serik merkezinde inecek sonra zorunlu olarak bir taksiye binip gidecektik gideceğimiz yere her zaman olduğu gibi. İnmek isteyince muavin sağ olsun hatırlattı. “Amca burada inmeyin otogardan her yere minibüs var” deyince öyle yaptık.
Hayret her yönün adı yanında numaralanmış minibüsler öyle yolcu dolunca değil saati gelince boş da olsa hareket ediyor. Şehrin içindeki bütün caddelere dağılıyor ve mutlaka hastaneye uğruyor ve dönüyorlar….
Ah. Aaah dedim yine. Şu ilçenin yaptığına bak. Birde “Dünya kenti (hatta markası) olduk” övünüşümü içindeki Konya şehrini pardon Kent’inin durumunu düşündüm acı acı.
***
Serik’ten Antalya’ya on dakikada bir hareket eden büyük minibüslerle otogarın içine indik.
Şehirlerarası otobüsle gelmiş olsa idik her firmanın servisi otogar içinde hazır ve nazır müşterilerini taşıyorlardı. Biz yine terminal içinde olup her yöne yarım saatte bir giden belediye terminal otobüsüne binerken yine Konya şehrini pardon kentini düşünmeden edemedim.
Orada olsa idik ağır eşyalarımızla beşyüz metre ilerdeki minibüslere binmekten başka çaremiz yoktu. Nitekim dönüşümüzde de öyle oldu.
***
Bu konuyu yıllar önce yazmış hatta zamanın Otogar Müdürü ile de fikir teatisinde bulunmuştum.
Efendim otobüs firmalarının servis koyması rekabet kuralına aykırı imiş Bakanlar Kurulu’nun mu belediyelerinin mi talimatnamesi varmış? Müdahale edemiyorlarmış…
Başka şehirler uymamakla hata ediyor, halka hizmeti ön plana alıyorlar demek ki!
Konya Otogarı’nda ise halktan önce kural düsturu ön planda!
Bari minibüsler terminal girişi önüne kadar getirsin diğer şehirlerde hatta ilçelerdeki gibi dediğimde de,
Terminale girmesi uygun bulunmuyor deyince…
Ağır eşyalarımızı nasıl getireceğiz soruma verdiği cevaba bakınız ne güzel!
(beş yüz metre uzaklıktaki) Terminale gelir eşya el arabası alır onunla getirirsiniz. Giderken de aldığınız el arabasını tekrar teslim edersiniz deyivermişti.
Ne güzel değil mi? Siz yol ortasına eşyanızı koyup el arabası almaya gittiğinizde veya teslim için döndüğünüzde herhalde onlar ayaklanıp kendileri gitmeye başlamaktan geri kalamaz diye düşünürüm.
Eh ilgililer makam arabaları ile gelip gidince vatandaş nelerle karşılaşır umurlarında mı olacak!..
***
Antalya’da ise bırakın otogardan her yere giden servisleri. Şehrin caddesinden caddesine bile şehir otobüsü ve minibüsü ile gidiş imkânları mevcut yıllardan beri.
Konya’nın ki gibi, şehir içi otobüs son merkezleri öyle şehrin içinde değil hep dışında ve ring şekline sokulmuş ki (A) caddesinin arka kısmında ki paralel (B)cadde üzerinde bile her yer birbirine ulaşım sağlıyor.
Düşündüm yine her ne kadar bunları yazmakla kalmayıp daire başkanı ile bile görüştümse de…
Diğer şehirlerin aksine yılların zihniyeti olan Konak, daha sonrada yıktıkları Adliye Sarayı alanında otobüs merkezleri neyin nesi düşüncesidir düşünmeye değer.
Konya Trengarı’ndan inişinizde, Konak’tan başka hiçbir yere gidemezsiniz. Hastahanelere bile. Böyle mi olmalı acaba halka ulaşım hizmeti? Antalya’da şehir içi vasıtalarını Hastahanelere(U) şeklinde döndürme mecburiyeti bile koyarak geçiştiriyorlar.
Konya’da ise batıdan doğuya doğru gidenlerin sadece numuneye gitme istemi bile hastahanenin beş yüz metre gerisinde inip tabanvaya binmekle neticelenir. Diğerlerine mi? İki üç güzergah değiştirerek ve saatler sonrası ulaşırsınız!.
***
Atalarımızın “Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır” sözünün yerinde olduğunu düşünerek…
“Ne diyelim bizde de böyle işte” demekten başka bir imkânımız var mı?
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle