Yazımıza yine ‘Selam duâsı’yla başlamak istiyoruz;
‘Aşk olsun. Aşkınız cemâl olsun. Cemâliniz nûr olsun. Nûrunuz ayn olsun.’
Geçen haftaki beytimize bir süre devam edeceğiz nasip olursa. Önce beytimizi hatırlamak bâbından yazalım;
“Neydeki ateş ile meydeki kabarış, hep aşk eseridir.” (10. Beyit)
Kıymetli okurlarımız, konu sevgi ve üst boyutu aşk olduğu için bu hususta neler yazılmaz ki, diyoruz. Daha aşk konusuna girmedik orada da çok şeyler yazacağız nasipse. Konya’da, iki seneyi geçkin zamandır, Mesnevi’nin ilk 18 beytinin şerhi yapılmıştı arkadaşlarla. Gençlere aşk konusunu işleyeceğiz demiştik, aman Allâh’ım o günkü sohbet öyle kalabalık oldu ki, herkes dünyevî aşkı işleyeceğimizi zannederek, salonu hınca hınç doldurmuştu, hiç unutmuyorum. Şimdi de basamak basamak aşka doğru ilerliyoruz. Bu güzel konunun iyi anlaşılması adına önce sevginin tüm detaylarıyla, ince boyutlarıyla anlatılması gerekli ki, ileri ki beyitlerde işleyeceğimiz aşk konusu, zihinlere tam olarak nakış olsun.
Efendim sevgi iki çeşittir. 1-Fıtrî Sevgi: Hayattan lezzet ve zevk alabilmek için tadılan dünyâlık sevgilerdir. Müslümanlar da, yaşadıkları hayattan lezzet alırlar ama ölçülü bir şekilde. Bilindiği üzere, helal dâiresi keyfe kâfidir. İnsanlar hayâta davranış ve amelleriyle ne verirlerse, ilerleyen hayatlarında onun karşılığını alırlar. Ancak bâzan iyi şeyler yapıp da güzel neticeler alınamamış olunabilir, bu yalnızca imtihan gereğidir. İnsan dünyâda ne kadar kalacaksa, ona o kadar değer vermeli. Ahrette de, ne kadar kalacaksa, ona uygun kalıcı ameller serdetmeli. Pek tabii bu, akıllı kişilerin harcıdır. Yoksa nefse râm olan kişiler bu işi beceremezler. Fıtrî sevgi, kalbî sevgidir. İnsan kendine güzel gelen, rahatını hoş eden şeyleri sever, kendisini rahatsız eden şeyleri sevmez. Ancak âlimler-ârifler öyle değildir. Onlar için sıkıntıda, güzellik de aynıdır. Zira iyiliği de-kötülüğü de, huzuru da-problemleri de veren Yüce ve Aziz Rabb’i Teâlâ’dır. Ondan gelen ne olursa olsun hepsi birdir. En sevgiliden gelen alınır, baş üstüne konur, itiraz edilmez.
2-Hükmî Sevgi: Kişiyi sorumlu tutan sevgidir. Seven sevgisinden sorumludur. Mümin, kendinde mevcut iç duygusuna uygun olan sevgiyi, isteyerek tercih eder. Ancak kişi neyi tercih ettiğine bir bakmalıdır. Biz Müslümanlar olarak bizi yaratan, sonsuz güç ve kudret sâhibi, Cenâbı Hakk’ın bize koyduğu hüküm ve sınırları tercih eder, onları ister ve onları severiz. Onları sevince de, kutsî hükümlere saygı duyarak, itaat ederiz. Hz. Allah’a (c.c) olan sevgi tükenmeyen, hiç bitmeyen, ulvi bir duygudur ve hükmî sevgidir. Hükmî sevgi, her zaman fıtrî sevgiden üst basamakta olmalıdır, çünkü en kutsî sevgi, Allah (c.c) sevgisidir. Müminin Allah Teâlâ’ya ve Rasûlüne aleyhisselam sevgisi; mutlak, kesin ve şartsızdır. Ama kişilere olan sevgiler şartlıdır, değişkendir. Meselâ; insan; ‘Rabb’im sen bana şu isteğimi verirsen, üç gün oruç tutacağım’ veya anne çocuğuna; ‘yemeğini yersen seni şuraya götüreceğim’ demesi gibi. Belirtildiği üzere, insan sevgisi şartlıyken, Allah ve Rasul sevgisi şartsızdır.
Sevgi ile olan birlikteliklerden güç ve kuvvet çıkar, etraflarına şefkat ve rahmet yansır. Aralarında sevgi olmayan birliktelikler, devam etmez, ilâ nihâye bozulur. Merhamet, güzellik, kurtuluş sevgidedir. Sevgi, Âlemlerin Rabb’inin ikramıdır. Cenâbı Hak bizi sevgiyle yoğurmuştur, bizim mayamızda sevgi vardır. Bütün güzel davranışlar sevgiden doğar. Kötülüklerin olduğu yerde sevgi olmaz. Çirkin ve yerilen duygular, sevgiyle beslenmeyen aşağılık duygulardır. İnsanın içinde sevgiyle beslenmeyen karmaşık duygulardan dolayı birçok günah işlenir. Sevgisiz atılan tohumdan ürün çıkmaz, verim elde edilemez ancak sevgiyle ekilenlerden verim elde edilir. Âlemlerin kaynağı sevgidir. O zaman sevgiyi dahi sevmemiz gerekir. Ancak;
* Eğer sevgi, bedene hapsolmuşsa, o öldüğü zaman sevgi biter.
* Eğer sevgi, gözlere bağlıysa, o zaman gözden ırak olan gönülden de ırak olur. Bu da sevgi olmaz.
* Eğer sevgi, başkalarına veya başkalarının dediğine göre ise, o zaman sevgi oyuncak olur.
* Eğer sevgi, vermeye değil de almaya ayarlanmışsa, o vakit alacaklarımız bitmişse, o sevgi biter. Çünkü sevgi maddi kalıpların dışındadır. Sevgide aslolan vermektir. Ancak;
* Eğer sevgi, en emin yer olan kalbimizde ise, o zaman o sevgi yücelir, o sevgi kalıcıdır. Hiçbir şeye bağlı değildir, sâdece Rabb’imizin rızâsı içindir. O sevgi kalbe âittir ve ancak orada yaşar. Balık suda, hayvan ormanda, insan evinde yaşar. Sevgi de kalpte yaşar. İşte böyle olursa o sevgi ölümsüzleşir.
Efendim sevgiyle kalın. Hayırlı Cumâlar.