Şeriat Düzeni

Sadık Küçükhemek
Toktamış Ateş, “Şeriat Korkusu” isimli yazısında “Şeriat düzeni” diye bir düzen yoktur. Şeriat düzeni olduğu iddiasındaki kimi ülkelerdeki düzen; şu, ya da bu biçimde, iktidarda olan, ya da iktidarı ele geçiren kişilerin, kafalarında uydurdukları bir düzendir…” demektedir (1).

“Şeriat düzeni diye bir düzen yoktur.” cümlesi hüküm cümlesidir. Toktamış Ateş, bunu yazısında bilimsel olarak ispat etmesi gerekirdi.

Toktamış Ateş ve zihniyeti, bütün yazılarında, yarasalar gibi, güneşe gözünü kapamış; “Güneş yoktur.” diye bas bas bağırmaktadırlar.

Bazen Toktamış Ateş’in dediği gibi, “Şeriat Düzeni yoktur” derler. Bazen de “İslam dini ayrı, siyasal İslam ayrıdır.” derler. Bunu da şu şekilde yorumlarlar: “İslam dini bir inançtır, siyasal İslam ise, insanların kutsal duygularını gündelik siyasete ve dünyevi hırslara alet etme durumudur.” Bizce tehlikeli olan İslam dini değil, siyasallaştırılmış dindir.

İnsanın gözünü güneşe kapamakla güneş yok olmaz. Güneş vardır. Güneş balçıkla da sıvanmaz. Güneşi ziyasız kabul etmek istiyorum demekle de olmaz. Güneş ziyasıyla vardır; dünyayı aydınlatmak için vardır.

Bir şey sebepsiz var olmaz; her şey bir sebep için yaratılmıştır. Güneş, ay, dünya, gezegenler, varlıklar, insan ve kâinat bir sebep için yaratılmıştır.

İslam dini de böyledir. İslam dininin gönderiliş sebebi, insanlığı karanlıklardan aydınlığa çıkarmaktır.

Kur’an-ı Kerimde şöyle buyrulur: “Allah inananların velisidir, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlere gelince, onların velileri tâğuttur, onları aydınlıktan alıp karanlığa götürürler. İşte bunlar cehennemliklerdir. Onlar orada devamlı kalırlar” (2).

İslam dini, yalnız inançtan ibaret değildir. İnançlar Alanı başta olmak üzere ahlâkî Öğreti Alanı, Hak ve Sorumluluklar Alanı (Hukuk Alanı) ve İbadetler Alanından ibarettir.

Asr-ı Sadet başta olmak üzere Dört Halife Devri’nde, Emeviler, Abbasiler Devirleri’nde, Selçuklular ve Osmanlılar Devirlerinde İslam Hukuku yürürlükteydi.

İslam hukuku, Şeriat Düzeni değil de nedir? Bu düzeni kabul etmek başka bir şey; böyle uyduruk bir düzen deyip iftira ederek halkı kandırmak başka bir şeydir. “Edep Yahu” Yarasalar gibi gözünü, ömrün boyunca, güneşe kapatacak mısın? Yazık!

Toktamış Ateş’in ve zihniyetinin bu indi görüşleri bu hakikati yok edemez. Yarasalar karanlıkta avını yakaladıkları için güneşten hoşlanmadıkları gibi; tağutun uşakları da tağuttan nemalandıkları için şeriat düzeninden hoşlanmazlar.

Gerçek söz, Hz. Musa’nın asasının sihirbazların sihirlerini yuttuğu gibi batıl sözleri yutar. Tağutun uşakları halkı kandırmak için böyle batıl sözleri ortaya atacaklar; biz de Hz. Musa gibi gerçek sözü ortaya atacağız. Sonunda sihirbazların gerçeği görüp, tağuta rağmen iman ettikleri gibi belki bu zihniyet de tağuta rağmen iman edebilir. Allah’tan ümit kesilmez.

Sihirbazların bu şekilde azıtması, Hz. Musaların gerçek sözü bir türlü güzel bir şekilde sunamamalarından ileri gelebilir.

Unutmayalım ki, sihirbazların gerçeği görememesinde Hz. Musaların da payı olabilir. Hz. Musa gerçeği güzel bir şekilde sunmamış olsaydı, sihirbazlar Firavuna rağmen iman edebilecekler miydi?

Toktamış Ateş, Ergenekon Terör Örgütü’nü savunabilmek için söz konusu başlığı atmış ve şöyle diyor: “Bu örgüt, darbe hazırlıklarını şeriat korkusu yüzünden hazırlamış ise masumdur; kendi ikbali için hazırlamış ise suçludur.”

Şeytani mantık diye işte buna derler. Bu mantık yeri gelince bindiği dalı bile keser. Toktamış Ateş, böyle bir mantık yürütmekle Cumhuriyet savcılarını, yargıyı zan altında tuttuğunun bilmem farkında mıdır?

İnsanın aklını kendi aleyhine ve insanlığın aleyhine kullanması ne kadar akılsızlık öyle değil mi? Biz her zaman söylüyoruz: Vahiyle beslenmeyen akıl, rotasını kaybetmiş gemi gibidir.

Kaynaklar:

1. Bugün Gazetesi, 21 Mart, 2009

2. Bakara:257

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.