Ey insanlığın efendisi! Ey benim cân Peygamberim! Rebiyülevvel’in rahmet ve bereketi! Asrı Saadet’te Sen’i gören ashâbın ne kadar şanslı idi. Onlar Sen’inle bereketlendiler, şereflendiler ve en hayırlı ümmet oldular. Her problem ve sıkıntılarında yanlarında Sen’i buldular. Doğrusu onlara çok imrendik! Ama ya biz?
Sen’sizlik girdâbında oraya buraya sürüklenen bizler, çok sıkıntıdayız Yâ Rasûlallah!
Sen’sizlikten bedenimizin en ücra köşelerine kadar üşüdük.
Sen’sizlikten yüreklerimiz hakiki sevgiye hasret kaldı.
Sen’sizlikten aydınlıklar karanlığa boğuldu.
Sen’siz bir dünyâya gözlerimizi açtığımızdan bu yana içimiz buruk ve hep hüzün doluyuz. Yaşadığımız devrin menfîlikleri bizi bir türlü Sana yaklaştırmıyor. Asrın ortaya koyduğu sahte gerçeklikler, insanları Sen’in dînî mübîni İslâm’ı yaymak için yaptığın mücâdeleleri göz önünde bulundurmayı engelliyor. Devamlı tekrar eden yoğun gündem insanların zihinlerini fazlasıyla meşgul ediyor. Peygamberin canı pahasına getirdiği şaşmaz ve kalıcı kutsî hükümler, sanki yalnızca o devre aitti. Oysa Rebiyülevvel ayının rahmet Peygamberinin tüm insanlığın istifâdesine sunduğu değerler, evrensel herkesin yararlanacağı değişmeyen insanlık gerçekleriydi. Maalesef bu hakikatlere itibar edilmedi.
Netice ise ortada! İnsanlığın bugün geldiği nokta, insanlığın iflâsının göstergesidir.
Sen’sizken çok yanlışlar işlendi Yâ Rasûlallah! Hadi İslâm’ı elinin tersiyle itenleri geçtik ama ümmet olarak çok hatâlarımız var, çok kusurlarımız var. Utanıyoruz, sıkılıyoruz, daralıyoruz, bunalıyoruz. Sana lâyık ümmet olamamanın sancısıyla kıvranıyoruz. Sen’sizken nefsimizin isteklerine teslim olduk, sâdece kendimizi düşündük, şeytanın tuzaklarına düştük, onun hile, desise ve aldatmacalarına kandık. Sen hep dünyâdan kaçarken biz dünyâyı tüm hayâtımıza hâkim kıldık. Üç kuruş etmez menfaatler uğruna canlar fedâ değerlerimizi hiçe saydık. Fâni sevdâlar yürek yangınımız körükledi.
Sen’i hayâtımıza koyamadığımızdan ezildik, yıkıldık bir türlü doğrulamadık.
Sen’sizken Kur’an ve sünnetten uzaklaştığımızdan dolayı gaflete düştük, cehâlet ve ihânet bizi rûhî sefâlete düşürdü. Bunun sonucunda ruhlarda fırtınalar esiyor. Değer anlayışlarımız değişime uğradı, denge ve ölçümüz kaydı, istikâmetimizi kaybettik. Sen’in işâret ettiğin “sırâtı mustakîm” çizgisine değil bâtıl fikirlere, art niyetli, baştanbaşa yanlış dolu yorumlara itibâr ettik. Şifa diye aslında insanlığa zehir sunuldu. İnandık, aldandık, sefîl olduk.
Sen’in yokluğunda Sen’den uzaklaşan bizler gözümüzden ve gönlümüzden akan yaşlarla rûhumuzun acısını dindirmeye çalıştık. Ama ne çâre?
Sen’sizlik sevdâ bahçemizin güllerini de soldurdu. Ey solmayan gül, şu Rebiyülevvel ayı hürmetine biz günahkar ümmetine bir nazar kıl da yeniden yeşerelim Sen’inle.
Ey Rebiyülevvel ayının rahmet Peygamberi! Sen’den uzaklaştığımız için ümmetin olarak gönül toprağımıza rahmet düşmez oldu. Sensizken gönül bahçemizin gülleri kokusuz kaldı. Sen’sizken gözlerimiz, ellerimiz, dillerimiz, bedenlerimiz, hal ve hareketlerimiz günah kirleriyle karalandı. Sen yokken Yâ Rasûlallah, ahlâkımız zayıfladı, hayâtımız yaşanmaz çile mekânı oldu.
Şurası bir gerçek ki, dertlere derman arayanlar çölün nârını, gülün nûruna tercih edenlerdir.
NOT : Ne yazık ki yine bugün de bir not düştük yazımızın altına. Şimdi de Ankara’da hâin bir saldırıyla canı bize emânet olan ve bize çok güvenen Rus Büyükelçisi öldürüldü. Yazıklar olsun yapanlara, yaptıranlara. Kınıyoruz, ülkemiz adına böylesi bir duruma düştüğümüz için utanıyoruz. Başsağlığı diliyoruz efendim.