Ruhumuzdaki baskülün hafifliğiyle enerjik uyandım. Tüm olumlu duygularımla Rabbime teşekkür ediyorum. Ne yapılsa ne edilse bu olumlu duygulardan asla vazgeçmezken sosyal medya haberleri, gölgelemek ve ruhumuzun baskülüne binerek enerjiyi buharlaştırmak kolay olmasa da bir şeylerin düştüğünü anlamak da zor değil.
Ortada yanlış bilgi kirliliği yanında bizleri de etkileyen olumsuz haberlerin ayrıntısına girecek değilim ama olumsuzlukları duymak, insanlığın ötesinde denizin derin, karanlık sularında kalmaktı. Böyle bir atmosferden etkilenen insanların arasında güvensizlik, şüphe ve yardım duygularının azaldığını da görmek sürpriz değildir. Ama biz böyle değildik, içimizdeki insanlığı zaman dediğimiz değirmen silip süpürüyor mu yoksa? Acaba sahip olduğumuz değerleri ve insanlığımızı giderek kaybetmeye mahkum muyuz? Sorgulamadan edemiyorum. Ama şimdi oraya takılıp kalmadan bir manevra yapıp bunlardan uzaklaşmak istiyorum. Dur hele, sakın yanlış anlaşılmasın! Amacım olumsuzlukları örtmek ve her şeyi toz pembe göstermek hiç değil. Ama ruhumuzdaki yükün azıcık hafiflemesini ve damarlarımıza biraz olumlu rüzgarlar savurmak istiyorum.
İnsanlarla karşılaştığımızda zaman zaman duyduğumuz “senden iyi olmasın“ sözünü adeta bir dua gibi algıladığımı ve bunun ruhumuzda yarattığı hoşluğu düşünüyor, bunun içimizde yarattığı mutlu bir tebessümü hep hatırlarım. Gel zaman git zaman hepimizin düşünceleri, verdiğimiz tepkiler, algılarımız ve beklentilerimiz değişim içindedir ama öyle de olmalı. Dedim ya ara sıra duyduğumuz, “sen den iyi olması” sözü tekrar döndü dolaştı ve yine yolumu kesti.
İyi insanları ve aslında her insanın içinde var olan iyilik damarını anlatırken herkeste yaratacağı algı farklı da olsa bu sözün üzerimde bıraktığı etkiyi ve hoşnutluğu çok önemsiyorum. Uzun zamandır görüşmediğim bir arkadaşım “senden iyi olmasın, falancanın desteğiyle bazı şeyleri aşmam daha da kolay oldu” demesini kesicisi olmasam da mendil yarışının kapıcısı gibi devraldım. “Keşke o benden daha iyi olsun!” demek geldi içimden. Bundan güzel ne olabilir ki…
İyi insanları ve yaptıkları iyi şeyleri duymak en başta sözünü ettiğim olumsuzluk pasının merhemi gibi geldi bana. Değişen dünyayla birlikte birçok değerlerimiz “kıymetsizleştirilerek” yıpranmadı mı? Gelin biraz dürüst olalım; kıyaslama yapma becerisi olanlar, empati duyma yetisini henüz kaybetmemiş olanlar belki bunu daha kolay anlayacaktır. Çok şey kaybettiğimizin, adeta gizli bir rüzgarın önümüzde serili olan iyilik yapraklarını süpürüp gittiğini görmüyor muyuz sanki? Görünüşe bakmadan özümüze, derinlere inip yıpranan değerleri, özümüzde canlandırıp hayata tekrar döndürmek gerekmiyor mu? Toplumun temelleri olan aile duvarlarını sağlam örüp vicdanlı çocuklar yetiştirmek de iyiliğin sebeplerindendir. İyilik kişiden kişiye farklı bakış penceresinde öznel gibi dursa da bunun sonuçları yine de nesneldir. İyilik ve empati insanı insanlaştıran onurlu davranışlardan değil mi?
Kendi başımızayken her şeyin iyi olduğunu görüp kafamızı kuma gömmek bizi ne kadar iyi yapabiliri ki… Var olan kötülükleri görmezden gelip kendimizi iyi bir sanal dünyadaymışız gibi sanmak mümkün. Ama her şeyden önemlisinin vicdan olduğunu düşünürüm. Vicdan yoksa geriye ne değer kalır ne de inanç... Ancak içimizdeki iyilik duygusu ve körelmemiş bir vicdan hayatı denetleyebilir, derinlerdeki onurlu davranışlarla empati ve dayanışma duygusunu ortaya çıkarır. Kötülükleri ancak böyle azaltabilir, değerleri ancak bu yolla geri getirebilme umudunu yakalarız diye düşünüyorum. İyiliğin en büyük güçlerinden biri de iyilik yapanın, yapılandan daha az alıp iç huzuru bulmasıdır.
Kemal Sayar, “bir kez kalpten çıkıp da paylaşıldığında; insana misliyle geri dönmemiş iyilik yoktur” der. İyilik, insanı sürekli olarak gizli bir enerjiyle besler, içimize ferahlık verir ve dinginlikle bize geri döner. İşte o zaman iyilik düşüncesi beynimize kodlanarak sürekli iyilik emirleri vermeye başlar. Dürüstçe oturup düşünelim; dünya iyiye mi gidiyor sizce, insanlık iyi günlerini mi yaşıyor, yoksa bize ucu dokunmadıkça her şeyin olduğunu mu söylemeliyiz. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diyenlere sözüm yok. Ama o yılan bir gün gelip seni de sokmasın. Eğer dünya gerçekten kötüye doğru gidiyorsa, insanoğlu bozulmaya başladığını görüyorsak şuna da inanmalıyız ki bunları ancak yine iyi insanlar düzeltip geri getirebilir.
Yazıyı bir dua ile bitireyim: Allah bizi iyilik yapmaktan ayırmasın. Kötülükleri yine de iyi insanların yok edeceğine olan inancımızı kaybetmeyelim. Son olarak ben de en baştaki yukarıdaki güzel sözü şu şekilde tekrarlamak istiyorum: O, senden iyi olsun! Biliyorum ki sen sadece içinde var olan iyiyi ortaya çıkar, sen de iyisin zaten…