Selam getirdik

Recep Çınar

Van, Tatvan, Ahlat, Bitlis...

Doğu başka bir dünya...

İnsanları hoşgörülü, konuksever, candan ve samimi...

Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Spor Genel Müdürlüğü'nün talimatı ile Triatlon yarışları yapıldı Tatvan'da...

Çokta hoş oldu...

Konyaspor-Kasımpaşa maçından hemen sonra düştük yola...

Ben, Mehmet Günbaş, Nihat Çelikkollu ve Avni abi...

Geceyi Ankara'da geçirdikten sonra sabah 9.00 uçağı ile Van'a uçtuk...

Van'da biraz oyalandık...

Bizim gazetenin canavar muhabiri Mehmet Gülüm karşıladı bizi...

O şimdi Van Çevik Kuvvet polisi...

İletişim mezunu olmasına rağmen, gazeteciliği bıraktı polislik mesleğini seçti...

İlk “Büryan kebabı”nı Van'da tattırdı bize...

Sağolsun hemşehrim...

Sonra ver elini Tatvan...

Van ile Tatvan'ın arası 150 kilometre...

Yaklaşık 2 saat...

Tatvan'da güzel insanlar karşıladı bizi...

Otele yerleştik, 1-2 saat istirahattan sonra da, attık kendimizi Tatvan'ın sokaklarına...

Biz bir yandan Tatvan sokaklarını arşınlıyor, bir yandan da güneş ensemizde boza pişiriyor, kaçacak gölgelik, nefeslenecek bir mekan arıyoruz...

Van'da olsun, Tatvan'da olsun, Bitlis'de olsun mekan çok...

Bir sokakta ya da bir caddede onlarca, yüzlerce çayocağı var...

Gelsin çaylar gitsin çaylar...

Bir tane kahvehane, bir tane okey salonu yok...

Bir masanın etrafında 4-5 insan hem çaylarını yudumluyor, hem de türkçe-kürtçe varıştırıyorlar...

Açılımdan sonra memlekete bir huzur gelmiş belli ki...

Sokaklar, caddeler, hele de göl kıyısı, sadece gündüzleri değil, geceleri de binlerce insanı konuk ediyor...

Gecenin ilerleyen saatlerinde bile kadınlar, erkekler, çocuklar yalnız başlarına ya da gruplar halinde huzurlu günlerin tadını çıkarıyorlar...

Tabi ki biz de...

Söz insanlardan ve huzurdan açılmışken, belirtmek lazım...

Evsahipleri, yani misafiri olduğumuz insanlar, etrafımızda fır dönüyor...

Mahçup oluyoruz...

Ama biz mahçup olalım diye dönmüyorlar etrafımızda...

Genlerinde var, geleneklerinde var konukseverlik...

Adamlarda aşırı bir insanlık, misafirperverlik var...

Biz de böyle” diyorlar...

En güzeli de bir ricada bulunduğunuz zaman “başım gözüm üstüne” diyorlar ya, işte bu 3 kelimeye derman yetmiyor...

Misafirimiz en güzel döşekte yatarken, biz kapı eşiğinde yatar, misafirimizin bir şeye ihtiyacı olur diye de geceyi tavşan uykusuyla geçiririz” diyorlar...

Batıda böyle bir şeyi görmek mümkün değil...

Anlayacağınız güzel insanlarla, inançlı ve imanlı samimi insanlarla, batıda görmediğimiz, göremeyeceğimiz dostlarla, dostluklarla tanış olduk...

Doğu, batıdan bakıldığı gibi değil...

Gidip görmek lazım...

Van, Tatvan, Bitlis, Ahlat, Muş ve buna benzer yerleri gezmek lazım...

İnsanlığın, dostluğun, sevginin buram buram koktuğu bu şehirleri es geçmemek lazım...

Kısacası doymadığımız, doyamadığımız 3 gün geçirdik doğuda...

xxx

Konya'ya dönmeden önce de, son kararnamelerle Van'a atanan Konya eski valisi Aydın Nezih Doğan'ı ziyaret ettik...

Van'a gidip, Konya'yı hizmeti geçmiş bir insanı ziyaret etmemek mümkün mü?

Ettik...

Ve çok mutlu oldu...

Ve bir süprizle de biz mutlu olduk...

Biz dışarıda beklerken, içeride Van Jandarma Asayiş Komutanı Korgeneral Abdullah Barutçu vardı...

Paşa, Vali Aydın Nezih Doğan'a “Hayırlı olsun” ziyaretine gelmiş...

Bizi de davet ettiler içeriye...

Vali Doğan, “Dışarıda Konya'dan misafirler var” deyince, Abdullah Barutçu Paşa, “hemşehrilerimizi bekletmeyelim” demiş ki, kendimizi makamda bulduk...

Abdullah Paşa Meramlı...

Muhtemelen “uzaktan merhaba olmaz gelin hey mastane bakışlılarım” demiş olmalı ki, sarıp sarmalandık, tek tek kucaklandık kendisi tarafından...

Paşa'nın babası ile bizim Avni abi de Belediye'den mesai arkadaşı çıkınca, sohbet daha bir Konya koktu, daha bir Meram koktu...

Sonra Abdullah Barutçu Paşa ayrıldı...

Biz devam ettik sohbete...

Konu dönüp dolaşıp Konya'ya geldi...

Vali Doğan, Konya'da yaptığı çalışmalara değindi...

Van'ı ve insanlarını anlattı...

Çünkü, daha önce de bu yörelerde görev yapmış...

Antrenmanlı yani...

Yöreyi biliyor...

Van'a atanmaktan dolayı mutsuz değil...

Uçak saati yaklaşınca müsaade istedik...

Haaa! Unutmadan...

Üstümde kalmasın...

Dostlara çok selamımı söyleyin” dedi...

Van'da başlarını sokacakları bir ev, doyacakları bir aş olduğunu da unutmasınlar” demeyi de ihmal etmedi...

Elçiye zeval olmazmış...

Ben elçiyim...