Şehitlerimizle gurur duyuyoruz

10 yıl önce helikopterin düşmesi sonucu 5 arkadaşıyla birlikte şehit olan Kara Pilot Caner Çelik’in ailesi, “Oğlumuzla ve diğer şehitlerimizle her zaman gurur duyuyoruz. 10 yıldır evladımızın hasretini her gün yaşıyoruz” dedi

RÖPORTAJ: İbrahim BÜYÜKEKEN

5 ARKADAŞIYLA ŞEHİT OLDU

Kara Pilot Teğmen Caner Çelik, 19 Şubat 2004 tarihinde Bingöl Devlet Hastanesi’ne yaralı bir askeri taşırken, helikopterin düşmesi sonucu 5 arkadaşıyla birlikte şehit oldu. Çelik ailesinin oğulları Caner’in şehit oluşunun 10.yılında acıları tazelendi. Şehit Aileleri Derneği Başkanı baba Cafer Çelik ve anne Ayşe Çelik, şehit evlatlarına layık olmak içi istediklerini belirterek, şehitlere daha çok sahip çıkması gerektiğini söyledi.

RÜYAMDA TÖRENLER GÖRÜYORDUM

Anne Ayşe Çelik ve baba Cafer Çelik, şehit anne babası oldukları için gurur duyduklarını dile getiriyor. Bundan 10 yıl önce evlatlarını bu vatan için feda eden Çelik ailesinin acısı hala tazeliğini koruyor. Baba Cafer Çelik, oğlu şehit olmadan önce sürekli rüyasında Valinin, Genelkurmay başkanının katıldığı törenler gördüğünü belirterek, “Oğlumu en son Kurban Bayramı’nda görmüştüm. Şehit olacağı aklıma hiç gelmemişti” dedi.

 

**Cafer Bey, öncelikle oğlunuz Caner’in eğitim hayatından askerlik hayatına kadar geçen süreçten bahseder misiniz?

-Memuriyetimiz nedeniyle ilkokulun birinci sınıfını Ankara’da okudu. Çok hayat dolu bir çocuktu. Daha sonra görevimiz nedeniyle Van’a tayin olduk. 5 yılda orada okudu. Ortaokul ikinci sınıfa geçince Kocaeli’nin Gebze İlçesi’ne tayinimiz çıktı. Orada da iki yıl ortaokul okudu. Ortaokuldan mezun olunca ‘baba ben askeri liselere kayıt olmak istiyorum’ dedi.

Ben de kabul ettim ve destek oldum. İmtihan kâğıtlarını getirdik beraber doldurduk. İmtihanları girdikten sonra İstanbul’daki Kuleli Askeri Lisesi’ni asil olarak kazandı. Kendisini oraya yerleştirdik. Tabii bizim Gebze’de oluşumuz onun ise İstanbul’da olması nedeniyle her hafta sonu görüşüyorduk. Onun gelmesini iple çekiyorduk. 12 yaşında idi. Hava kuvvetlerine gitmek için bir isteği oldu. Hava kuvvetlerinde pilot olması sakıncalıymış sağlığı yönünden. Ankara’da Kara Harp Okulu’nda okudu 4 yıl boyunca. Daha sonra Kara Havacılık Sınıfını seçti. 1 yıl daha orada staj gördü. Daha sonra helikopter ehliyetini aldı. 2004 yılında Ankara’ya tayini çıktı. 2004 yılının Şubat’ın 10’nde Tunceli’ye geçici görevli gitti. Tunceli’de görevde iken ayın 19’unda Bingöl’ün Jandarma Karakolu’nun birisinde bir asker yaralanmış. Onu alıp Bingöl Devlet Hastanesine getirirken helikopterlerinin düşmesi sonucu 5 arkadaşı ile birlikte şehit oldular. Görevde 2 yıla yakın kaldı. Kendi devrelerinin hepsi üsteğmen oldu.

 

**Oğlunuzun şehit olduğu haberi size nasıl ulaştı? Bu acı haberi aldığınız zaman neler hissettiniz?

-Haberi Merkez Komutanlığı’ndan getirdiler. Akşamüzeri eve geldiler. O anda küçük oğlumuz da askerde idi. Manisa’da askerdi. Kapıyı eşim açmıştı. Bana hitaben Cafer yetiş. ‘Caner’imize bir şey olmuş diye” çağırdı. Onlarda kapıdan girişlerinde morali bozuktu. Bir acı haber getirdikleri her hallerinden belliydi. Bunlarda bizim çocuğumuzun komutanı idi. Onun üzüntüsü ise bizlere acı haberi getirdiler. Bir müddet yaşanmayacak bir durum vardı. Kendi açımızdan annesi açısından çok acı bir durumdu. Evlat acısı çok zor bir şey Allah kimseye vermesin. Evlat acısını biz tattık başka güzel insanlar yaşamasın. Ama bir gururumuz var. Bizim oğlumuz vatanı için bayrağı için bir hastayı hastaneye yetiştirmek için mücadele ederken şehit oldu. O bizi teselli ediyor. Bazen üzülüyoruz fakat bazen de şehit olmasından dolayı gurur duyuyoruz. Öbür dünyada bizlere şefaat olacaktır inşallah. Biz de onun bu dünyadaki onurunu gurunu yaşatmak için elimizden gelen mücadeleyi yapıyoruz. Onun adına güzel şeyler yapıyoruz. Hatimler okutuyoruz. Hayırlar yapıyoruz. Allah kimseye evlat acısı göstermesin. Biz hem acı çekiyoruz hem de onun şehit olmasından da gurur duyuyoruz. Bazen çeşitli olayları basından okuyoruz. Onun yaşlarındaki çocuklar madde bağımlısı olarak ölebiliyor. Trafik kazasında ölebiliyor. Bizim oğlumuzun vukuatlı nüfus kâğıdı çıkardığımız zaman bu kişi şehittir ibaresi var. Peygamberlerden sonra ikinci makamlar şehitlerimize aittir. Şehitlerimiz adına güzel programlar yapılıyor. Onların bu programlarını izledikçe şehitliğin ne olduğunu şehit anne babasının ne olmanın nasıl bir gurur verdiğini o zaman anlıyoruz.

 

**Oğlunuzla şehit olmadan önce en son ne zaman görüştünüz?

-En son şehit olmadan 3 gün önce. 16 Şubat’ta telefonla görüştüm. O anda helikopterlerini Malatya’ya bakım için getirmişler. Malatya’da hava müsaitmiş. Fakat Tunceli’deki hava şartları müsait olmayınca bana dedi ki : “Gidemeyeceğiz Tunceli’ye. Pazar günü Malatyaspor ile Beşiktaş’ın maçı var. Maçı seyredip öyle gitsem daha iyi olacak” dedi. Tabii iki gün sonra hava düzelince Tunceli’ye dönmüşler.

 

**Cafer Bey, oğlunuzun bir gün şehit olacağını hiç düşündünüz mü?

En son Kurban Bayramı’nı beraber geçirdik. Arabasını da buraya bıraktı. Geri alırım diye söylemişti. Arabasını almak nasip olmadı. O tarihte rüyalarımda çok törenler görüyordum. Törenli rüyalar görüyordum. Törenlerde Vali, Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanı gibi insanları görüyordum. Şehit olacağına ihtimal vermiyordum. Kendimde o bölgede görev yaptığım için şehit olup da bizleri şehit anası babası ünvanıyla şereflendireceğini hiç düşünmedim. En son Kurban Bayramı’nda babaannesini ziyarete gittiğimizde odanın üst köşesinde ben oturuyordum. Baktığımda dünyanın en güzel güzelliklerini gördüm. Son olarak öyle bir güzel bir şekilde baktım. Ya bu evlat bizim mi? Evladımız büyümüş Tunceli’ye göreve gidiyor diye gururlandım. Daha sonra Ankara’ya yolcu ettik. Oradan da kendisi Tunceli’ye gitti. İşte ondan sonra şehit oldu. Şubat 19’unda haberini aldık. 20’sinde Türk Silahlı Kuvvetleri şanına yakışır askeri bir tören düzenledi. Yani askeri tören düzenlenirken herkese teşekkür ediyoruz. Herkes törenle katıldı. Şehitimizi çok güzel bir şekilde yerine uğurladık. Bunların da ayriyeten çok güzel bir mutluluğu var. Evladımız çok güzel bir yere gitti. Cenazesinde görkemli bir uğurlama oldu. Basın mensupları olsun. Konya halkı olsun protokol olsun çok ilgi gösterdiler. Onlara da ayriyeten teşekkür ediyorum.

 

**Oğlunuzun şehit olmasından sonra neler yaşadınız?

-Evlat acısı anneye de babaya da çok zor oluyor. Tabii annesi depresyona girdi. Sakinleştirici haplar kullandı. Yaşantımızda büyük değişikler oldu. Daha hassas olduk. Bazı olayları görünce duyarlı hale geliyoruz. Şehitlere karşı orada burada bir hareket yapıldığında kendi kendimize üzülüyoruz. Ama bu dünyanın da sonu değil. Evladımız şehit oldu diye eve kapanıpta kendimizi mahvetmek istemiyoruz. Annesiyle birlikte Konya Şehit Aileleri Derneği’ne devam ettik. Orada yönetim kurulu başkanıyım. Belli memuriyet nedeniyle bazı yazışmaları ve kanunları okuyarak, birbirimize yardımcı oluyoruz. Oradaki şehit aileleri ile bir araya gelerek, acılarımızı paylaşıyoruz ve birbirimizi teselli ediyoruz. Birbirimize yardımcı oluyoruz. Çocuklarımızın anılarını tazeliyoruz. Bazı çalışmalarımız oldu. Anneleri de derneğe alıştırdık. Sağ olsun onlar da derneğimize geliyor. Mevlit okutuyoruz. İnşallah onların duaları, şehitlerin şefaati bizlere öbür dünyada da güzel bir hayat idame ettirecek.

 

**Ayşe Hanım, bir şehit annesi olarak siz neler yaşadınız 10 yıllık bir süreçte? Bunlardan bahseder misiniz?

-Bir anne için en zor şey canından can 9 ay taşıyıp başucunda sabahlara kadar beklediğin evladını kaybetmek çok acı bir şey. Bir anda senin fidanın kurudu. Bunun anlatmak çok zor. Anne için evlad acısı daha bir zor. Babaya göre de zor fakat babalar biraz daha bir güçlü oluyor. Ben hiç dayanamadım. 7 ay sürekli dışarı çıkmadım. Kimseyle konuşmadım. Derneğe başladıktan sonra biraz daha rahatladım. Sürekli bir şeylerle uğraşıyorum. Şehitlerin çocuklarına yardımcı oluyorum. Yardıma ihtiyaç olan annelere meşgul oluyoruz. Bunlarla mutlu oluyorum. Bunların haricinde hiç yaşadığımdan yediğimden içtiğimden bir şey anlamıyorum. Dernekte bir araya gelerek acılarımızı paylaşıyoruz. Bir şekilde bir arada olmaktan mutlu oluyoruz. Şehit haberlerini sonuna kadar izleyemiyoruz. Aynı acıları yaşadığımız için kayıtsız kalamıyoruz.

 

**Ayşe Hanım, oğlunuz Caner’in şehit olacağını hiç hissettiniz mi?

-Hiç böyle bir şey hissetmemiştim. Ama bir gün görev yaptığı yere gittik. Helikopterleri gösteriyordu. “Oğlum bir kaza olsa nasıl kurtulacaksın. Paraşütle nasıl atlayacaksın” diye sordum. Caner ise “Öyle bir şey yok anam. Kurtulma gibi bir şansımız yok” dedi. Doğduğu gün doğduğu saatte şehit oldu. Perşembe günü saat 10.30’da doğmuştu. Yine Perşembe günü saat 10.30’da şehit oldu. Şehit askerlerimizin böyle anıları var. Çocuğumuzun en büyük hayali Teğmen olmaktı. Zaman zaman diyorum kendime “Çocuğum keşke general olacağım deseydi biraz daha fazla mı yaşardı?” Kadere inancımız sonsuz. Tek tesellimiz şehit annesi olmak. Caner, çok yardımsever çok iyiliksever bir çocuktu. Herkese merhaba derdi. Selam verirdi. Çocukları çok severdi. İzine geldiği zaman komşuların çocukları birlikte oynardı. Herkes tarafından sevilen bir çocuktu. Biz de onun üstüne daha fazla titriyorduk. Demek ki birbirimizden çok erken ayrılacakmışız.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Röportaj Haberleri