“Selâmüm aleyküm / Barış üzerinize olsun.”
Barışın dili; “es-Selâm”dır.
Selâm, kavganın ve savaşın değil, barışın dilidir. Biz Müslümanlar yeryüzüne İslâm’ı yaymak ve barışın elçiliğini yapmak için gönderildik. Barış için mücadeleler hiç de o kadar kolay olmamıştır. Âdem aleyhisselamdan tutun son peygamber, elçi ve nebi Muhammed Mustafa (s.a.v.)’e kadar bütün peygamberler, vahdet, iyilik, doğruluk, güzellik ve barışın elçiliğini yapmışlardır. Çünkü onlar, ümmetlerini dünya hayatında adı barış olan Allah’a çağırdılar.
Yeryüzünde barışı hâkim kılmak kolay değildir. Dışta barışın bir meltem rüzgârı gibi ruhları sarması, biraz da müminin kendi içiyle barışık olmasına bağlıdır. Kendisiyle fiilen barışık olmayan ve barışın sözcülüğünü sadece dile indirgeyenler, gerçek anlamda Allah’la barışık olamazlar. Barış, dilden kalbe, kalpten de organlara yansıtılmalıdır. Yâni kısacası bir müslüman, önce Allah’la barışık olmalıdır. Bunun yolu da, Allah’la aramızı açan her türlü içimizi kemiren hastalıklardan (mikrop ve virüslerden) gönlümüzü arındırmaktır.
***
Bütün hayat mücadelesi Kudüs ve Mescid-i Aksa’nın kurtuluşu, Filistin/Gazze’nin özgürlüğüne kavuşması, 7 Ekim’den bu tarafa da işgal edilmiş Filistin topraklarında istiklâlini elde etmiş Filistin Devleti’nin kurulması için ülkeler arası siyasi ve diplomatik mücadele veren HAMAS Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye, “Tanrı misafiri” olarak gittiği İran/Tahran’da Devrim Muhafızları Konukevi’nde uğradığı bir saldırısı sonucunda şehit oldu.
Allah (C.C.) şehadetini kabul etsin.
Hamas siyasi büro başkanı Haniye’nin siyasi bir suikaste kurban gitmesi, üstelik Tahran gibi en korunaklı olduğu iddia edilen bir bölgede güdümlü füzeyle vurulması; bana, Çeçen Lideri Cahar Dudayev’in şehadetini hatırlattı. Dudayev, bundan 28 yıl evvel kullandığı uydu telefonundan alınan sinyalle yeri tespit edilen Rus füzeleri ile vurularak şehit edilmişti. İsmail Haniye suikastinde çok soru işaretleri var. “İran” kelimesinin pek bilinmeyen bir diğer anlamı; “Tabut” demek. Bu kadîm ülkeden en son çıkan tabutta; Filistinli İsmail Haniye’nin naaşı bulunuyor. İran’ın üst düzey yöneticileri, kendi güvenlik zaafiyetleri, ve bu suikast ile ilgili irad-ı edille getirebilecekler mi acaba?..
Şahit Haniye’nin İrade-i Beyanı
İsmail Haniye’nin öldürülmesi üzerine Hamas yaptığı açıklamada; suikastı “Hamas’ın ve Filistin halkının iradesini kırmayı amaçlayan ciddi bir eylem” olarak nitelendirdi.
Sözlükler, iradeyi “Bir şeyi yapmak veya yapmamak konusunda karar verebilme ve bu kararı yürütebilme kudreti” olarak tanımlıyor.
7 Ekim tarihi Filistin ve Filistinliler için bir milat. Nitekim İsmail Haniye, Katar’da bir Türk gazeteciye, kendisiyle yaptığı mülâkatta; “7 Ekim Filistin için yeni bir tarihin başlangıcıdır. O gün İsrail’in yenilebilir olduğunu gösterdik” demiştir. Bir başka soruyu cevaplandırırken de şu ifadeleri kullanıyor: “Biz özgürlük mücadelesi veriyoruz, işgal edilmiş topraklarımızı kurtarmak için canımızı feda ediyoruz. Biz Allah’a güveniyoruz ve onun izniyle zafere ulaşacağız. Bu uğurda can vermeye de hazırız.”
Şehit Haniye, bu sözleriyle dünya kamuoyuna irade-i beyanda bulunmuş oluyor. Onun şehadeti, Hamas ile Filistin halkının iradesini kırmak veya zayıflatmak yerine daha da kamçılayacağı ve ateşleyeceği söylenebilir. Çünkü Filistinli gençlerin her biri “lider” olarak yetişiyor. Biri düştü mü, diğeri düştüğü yerden bayrağı alıyor ve diğer dava arkadaşına teslim ediyor. Bir gaye uğruna örgütlü olarak harekete geçen, kendi aralarında istişare ettikten, yani düşünüp taşındıktan sonra karar vererek icraat safhasında kendilerini, Allah’ın külli(mutlak) irâdesine teslim eden Hamas üyeleri ile onlara inanan Filistin/Gazze halkı, cüz’i bir irade ortaya koyuyor.
Hamas’ın kurucu lideri Ahmed Yasin, 2004’te şehit edildiğinde Gazzeli çocuklar, silahları olmadığı için İsrail tankları önünde elle veya sapanla taş atıyorlardı. Ve İsmail Haniye 2024’te şehit edildiğinde Gazzeli gençler, İsrail tankına tırmanıyor ve kendi yaptıkları silahların gücünü kullanarak Siyonist askeri tankın içinde vuruyor.
Bir gerçeği söylemek gerekirse taşlı intifada, silahlı taarruza (saldırı ve hücuma) dönüştü.
“İnkâr edenler birbirlerinin dost ve yardımcılarıdır. Eğer siz de birbirinize dost olmaz ve yardım etmezseniz, yeryüzünde büyük bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur.” (Enfal, 73)
Dinsizliğin oluşturduğu ahlâkî çöküntüye karşı “İyilerin İttifakı” şart.