Ebu Hureyre (r.a)’den gelen rivayette Râsulullah (s.a.v) şöyle buyurdu:
“Adamın birisi yolda giderken susadı. Yol üzerinde bir kuyuya rast geldi. Hemen kuyuya inip susuzluğunu giderdi. O esnada bir köpek kuyunun yanına geldi. Köpek dilini çıkarmış bir vaziyette kuyunun etrafında geziyor ve patileri ile toprağı eşeliyordu. Köpeğin bu halini gören adam,
⁃ “Bu köpek de benim gibi çok susamış” deyip kuyuya indi. Pabucuna doldurduğu suyu dişleri ile tutarak kuyudan çıkarttı. Susamış olan köpeğin susuzluğunu gidermiş oldu. Allah (c.c), adamın bu hareketinden çok memnun oldu ve günahlarını bağışladı. Sahabeler,
⁃ Ey Allah’ın Resulü! Hayvanlara yaptığımız iyilikten dolayı bizlere sevap var mı? dedi. Peygamberimiz (s.a.v),
⁃ Evet. “Ciğer sahibi her canlıya yaptığınız iyilik için sevap vardır” (Buhari, nr. 3263.) buyurdu.
Hasan-ı Basri (r.a)’den gelen rivayette Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurdu:
“Cennete ancak merhametli kişiler girer,” buyurdu. Sahabeler,
⁃ Ey Allah’ın Resulü! Biz, hepimiz merhametli kişileriz, dediler. Peygamberimiz (s.a.v),
⁃ Sizlerin merhameti sadece kendiniz için değil, tüm insanlara karşı olmalıdır. İnsanların tümüne sadece Allah (c.c) merhamet eder.” (Heysemi, ez-Zevaid, 8/186.) buyurdu.
Ebu Ubeyde (r.a)’den gelen rivayette Abdullah (r.a) şöyle demiştir:
“Müslüman bir kardeşinizin bir musibete uğradığını görürseniz, “Allah’ından bulsun” veya “şeytanından bulsun” gibi sözlerle lanet okumayınız. Siz böyle birini gördüğünüzde, “Allah’ım o kuluna merhamet et, onun günahlarını bağışla” diye dua ediniz.” (Taberani, el-Mucemu’l Kebir, nr. 8573.)
Şâ’bi (r.a) şöyle anlatır:
Numan b. Beşir (r.a) bir defasında minbere çıktı. Allah’a hamd edip, Peygamberimiz (s.a.v)’den işittim dediği şu hadisi anlattı:
“Müslümanlar birbirlerine hakkı söylemeli ve nasihat etmelidirler. Müslümanlar birbirlerini sevme ve koruma konusunda bir bedenin uzuvları gibidirler. Vücudun bir yeri acıdığında, o organ iyileşene kadar diğer organları da rahatsız olur.” (Buhari, nr. 6011.)
Enes b. Malik (r.a) şöyle anlatmaktadır:
Hz. Ömer (r.a) bir defasında gece sokakları devriye geziyordu. O esnada, şehre yakın bir yerde bir kervanın konakladığını gördü. Hırsızların bu kervana zarar vermesini engellemek için, hemen Abdurrahman b. Avf (r.a)’ın yanına gitti. Abdurrahman b. Avf (r.a), karşısında Hz. Ömer (r.a)‘i görünce şaşırdı ve,
⁃ Ey Müminlerin Emiri! Gecenin bu vaktinde ne işiniz var? Hz. Ömer (r.a),
⁃ Şehre yakın bir yerde bir kervanın konakladığını gördüm. Kervandakiler ise uyumuş. Hırsızların onlara zarar vereceğini düşündüm. Haydi, beraber gidip onları koruyalım.
Hz. Ömer ve Abdurrahman (r.a) beraber kervanını yakınında bir yerde oturdular. Sabah olana kadar orada beklediler. Sabah namazı vakti girdiğinde Hz. Ömer (r.a),
⁃ Kervandakiler! Haydi namaza, haydi namaza” diye seslendi. Onlar uyanınca da oradan ayrıldılar.
Şimdi bize düşene gelelim. Bizler bizden önceki büyüklerim hayatlarını ve hallerini örnek alıp onlara tabi olmak durumundayız. Tabi kurtuluş gibi bir derdimiz varsa.
Allah (c.c) ayetinde, Peygamberimiz (s.a.v)’in sahabelerini kendi aralarında birbirlerine olan merhametinden dolayı övmüştür. Ayette “Kendi aralarında birbirlerine karşı merhametlidirler,” (Fetih, 48/29.) buyurmuştur. Sahabeler, bütün müslümanlara ve bütün mahlûkata karşı son derece merhametli idiler. İslam devletinin himayesinde olan gayrimüslimlere bile merhametli idiler.
Bu konuda Hz. Ömer (r.a); kapı kapı dolaşarak dilenen yaşlı bir gayrimüslimi gördü. Onun bu haline üzülen Halife Ömer (r.a) şöyle dedi,
⁃ Hayatın boyunca senden vergi aldık. Yaşlanınca da seni kendi başına bırakmışız, dedi. Hemen hazineden sorumlu olan kişiye, gayrimüslimin ihtiyaçlarını karşılayabilecek kadar hazineden maaş bağlanmasını emretti.
Hz. Ali (r.a) şöyle der:
“Ben, bir defasında Halife Ömer (r.a)‘i sırtında abası ile çöle doğru koşarken gördüm. Kendisine,
⁃ Ey Müminlerin Emiri! Bu koşma ne içindir? diye sordum. Bana,
⁃ Devlet hazinesine ait bir deve yavrusu kayboldu. Onu bulup, yerine getirmek için koşuyordum, dedi. Ben de Ömer (r.a)’e,
⁃ Ey Müminlerin Emiri! Senden sonra gelecek devlet başkanlarını çok zor duruma soktun, dedim. Hz Ömer (r.a) bana hitaben:
⁃ Ey Hasan’ın babası! Ne olur beni ayıplama. Hz. Muhammed (s.a.v)‘i bizlere peygamber olarak gönderen Allah’a yemin olsun ki, Fırat kenarında bir oğlak kaybolsa bunun hesabı benden sorulur. Müslümanların hakkını korumayan devlet adamı ile Müslümanlara korku veren fasık amire itaat yoktur.”
Onlar öncüler ve önümüzdeler. Ne mutlu onlara benzemek için çalışanlara…
Gününüz bereketli olsun.