Sedef Kanaat Etti De, İçinde İnci Oldu

Nurten Selma Çevikoğlu

Yine her zamanki gibi yazımıza, ‘Selam duâsı’yla başlamak isteriz;

Aşk olsun. Aşkınız cemâl olsun. Cemâliniz nûr olsun. Nûrunuz ayn olsun.’

Bugün 21. beyitle devam ediyoruz efendim Mesnevi’ye;

Hırs ve tamah ehlinin gözü doymaz. Sedef kanaat edip kapanmasaydı, içinde inci olmazdı. ” (21. Beyit)

Sultânu’l Ârifin Mevlânâ Hz. önceki beyitle bağlantılı olarak kanaat etmenin ehemmiyeti, hırs ve tama ehli olmanın insanı ne hâle getireceğine dâir misallerle devam ediyor aynı husûsa. Mesnevi şârihlerinin verdiği örneklerden yola çıkmak isteriz, rivâyetlere göre; Nisan yağmurları yağınca yılan da, sedef de nasiplenmek adına, ağızlarını açarmış. Sedef bir damla yağmur damlası düşünce kanaat ederek, hemen ağzını kapatırmış. İşte o bir damla inci olurmuş. Yılan ise, ağzını hep açık tutarak, bütün yağmur sularını yutarmış. İşte onlar zehir olmuş. Tabi bu misaller, halk arasında dolaşır ancak burada verilmek istenen mesaj önemlidir. O da şudur ki, kanaatin inci gibi kıymetli olduğu ama hırs ve tamahkarlığın insanı zehir gibi yaptığıdır.

Geçen ki beyitte de izah edildiği üzere, kanaat sâhibi insanların şükür ehli olduğundan söz etmiştik. Hakikaten kanaatkar insanların ruhsal yapıları daha sâkin ve huzur dolu olduğudur. İnsan, fıtratından dolayı mala-servete düşkündür. Hatta bu hususla ilgili Peygamber aleyhissalâtu vesselâm’ın meşhur bir hadisi şerifi vardır; ‘İnsanoğlunun bir vâdi dolusu altını olsa bir vâdiyi daha ister. İnsanoğlunun karnını topraktan başka bir şey doyurmaz. Ve Allah tövbe edenlerin tövbesini kabul eder.’(Müslim, Zekat, 117) Hırs sâhibi, aç gözlü insanlar istedikçe isterler. Buldukça, kazandıkça daha fazlasına sâhip olmak dilerler. Mal ve mülklerine bu denli düşkün olanlar, malları yüzünden asıl vazifelerini yapmaya vakitleri kalmaz. O malları altında ezilir, hor ve hakir durumlara düşerler.

‘Tamahkar olanın gözü hiçbir şeyle dolmayıp kalbi kanaat etmediğinden dâima muhtaçtır. Tamahkar ne kadar zengin olursa olsun sıfatı dilenciliğe ve kalbi rezilliğe eğilimlidir. Dilencinin iki sıfat vardır; biri kendini muhtaç görmesi, diğeri söz ve davranışla istemesi ve dilenmesidir. Tamahkar da böyledir. Hem kendini çok muhtaç görür hem sarf edemeyeceği serveti artırmak için çalışır. Sürekli olarak çeşitli aşağılık sebeplere başvurur. Toplumun hakkını mânen çalar. Bir fakir dilenciden bir zengin tamahkarın şu farkı vardır; tamahkar istemesi mümkün olsa birçok lezzeti elde edebilirdi. Fakat tamahkârın tek lezzetinin kendi zilleti olduğu tecrübeyle sâbittir. Dilenciden daha aşağı bir halde bulunur. Fakat dilencinin kalbi müsterihtir. Zira kaybedeceği malı yoktur. Tamahkar ve haris ise parası çalınır, serveti kayıp ve telef olur vehmiyle dâima korku ve acı içindedir. Malı yanındayken malından ayrı düşmüştür. Garip ve zavallıdır.’ (Abidin Paşa Mesnevi Şerhi, Sadeleştiren: Mehmet Said Karaçorlu, s.27, İst, 2007 )

Rasûllullah aleyhissalâtu vesselam buyurur ki; ‘Üç şey insanı helak edici şeylerdir. Bunlar; İtaat edilen hırs, ittiba edilen heva-heves, kişinin kendini beğenmesi (kibirli olması) gibi’ (Maverdi, Edebu’d-dünya Ve’d-din, 1/139) İnsanın en büyük hedefi, Cenâbı Hakk’ın huzûruna kalbi selim ile çıkabilmek, rızâya erişebilmek, cemâline kavuşabilmektir. Bunu kazanma yeri dünya âlemidir. O sebepten, yüreği Hakk’a vuslatı engelleyici, kalbi meşgul edici her türlü lüzumsuzluklardan arındırmak lâzımdır. Para, mal-mülk, evlâdu iyal sevgisi yanı sıra kötü vasıflardan da, o kıymetli mekânı temizlemek gerekir ki, ‘ene’yi yırt, hüve’yi göster’ hakikati tecelli etsin. Yâni benciliği bırak ‘O’na yönel. Kalbi temiz et ki, oraya en değerli teşrif etsin. Nasıl misâfir gelince evini temizliyorsan, yüreğini de, ‘estağfirullah’ ile tertemiz eyle, zikir ile besle, kalbi cilâla da o seçkin mekâna Rabbi Teâlâ konuk olsun.

Kanaat eden açta olsa zengindir. İnsanın sâhip olduklarına şükretmesi, güzel bir davranıştır. Aynı zamanda şükretmek elindekini doğru kullanmaktır. Dünyâlıkta kanaatkar olmak lâzımken, âhiret için kanaatkar olmak doğru değildir. Hırs ve tamahın yok edilmesi için en mühim çâre, mirasyedilerin durumuna, kabristan ehlinin ahvâline bakmak yeter. Bu türlü hallerden Yüce ve Aziz olan Allah Teâlâ’ya sığınırız.

Efendim Cumânızı mübarek olsun.



İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.