Seçimler için kanunla belirlenen propaganda dönemi henüz başlamamış olsa da siyasi parti liderleri nerede ise her gün birden fazla şehirde miting düzenlemeye devam ediyorlar.
İktidar partisi ve anasıyla yavrusuyla muhalefet patileri seçimlerden önce bütün vilayetleri dolaşabilme umuduyla Türkiye’nin dört bir tarafında politikalarını duyurma telaşındalar.
Bu arada Cumhurbaşkanı da siyasi parti liderlerine nal toplatırcasına meydan meydan gezip mitingler düzenleyerek seçim öncesi oluşturulan siyasi curcunaya önemli katkılar sağlamaktadır.
Cumhurbaşkanının endişesi normaldir.
Kendinden önceki deneyimler nedeniyle yani parti genel başkanlarının cumhurbaşkanlığına geçişleri sonrası arkalarında bıraktıkları partilerin yenilgiye uğramalarının kendi partisinin de başına gelecek olmasından korkmakta haklıdır.
Özal’ın Anapının ve Demirel’in Doğru Yolunun başına gelenlerin kendi partisinin de başına gelebileceği endişesiyle alternatif siyasi lidermişçesine meydanlarda toplu açılışlar kisvesi altında mitingi düzenleyerek iç siyaseti dizayn edici konuşmalar yapması bundandır.
Her ne kadar şu ana kadar yandaş medya, candaş medya, paralel medya, havuz medyası veya muhalefet medyası gibi isimlerle adlandırılan basın yayın organları eliyle servis edilen kamuoyu anketleri iktidar partisinin seçimi kazanacağı düşüncesini kamuoyuna pompalamaya devam etseler de anketlerin mahiyetini ve yapacağı tesiri en iyi bilen kişilerden biri olan cumhurbaşkanının meydan meydan miting yapması boşuna değildir.
Milletimizin geçmişte parti başkanlığından cumhurbaşkanlığına terfi eden siyasilere karşı takınmış olduğu geleneksel tavır cumhurbaşkanı üzerinde öyle veya böyle tesir yapmış olmalı ki bu gün bu şekilde düzenlenen alternatif mitinglere şahit olmaktayız.
Şu ana kadar milletvekili seçimi için konuşanları yazdık.
Milletvekili için birde garip bir şekilde suskunluğa bürünen bir kesim var ülkemizde.
Bu suskun kesim maalesef bu ülkenin âlimleridir.
Hepimizin taa hoca mektebinden beridir duyup öğrendiğimiz şekilde peygamber(sav) varisi olarak bildiğimiz inandığımız âlimler.
Hz. Peygamberin(sav) pek çok sahih Hadis-i Şerifinde açıkça beyan ettiği üzere bu ümmet ahir zaman ümmetidir ve bu millet de bu ahir zaman ümmetinin bir parçasıdır.
Pek çok selef aliminin(ra) işaret ettiği üzere son demlerini yaşadığımıza inanılan ahir zamanda Müslümanların modernizm ve konformizm hastalıkları nedeniyle yaşadıkları ayrışmalar ve kırılmalar ne hazindir ki siyaset arenasında daha belirgin hale gelmektedir.
Bu hastalıklı yapı içindeki Müslümanların kırılmaları itikadî kırılma ile mi, siyasi kırılma ile mi belirgin hale gelmiştir derseniz benim cevabım Müslümanlardaki itikadî kırılmadaki belirginlikler sonucunda siyasi kırılmalar meydan gelmiştir derim.
Tanzimat’tan bu yana milletimize materyalist batının vahşi kapitalizminin siyasi ve ekonomik enstrümanlarını İslamî bir zarf içinde sunmaya çalışan emperyalistlerin milletimizi yok olmaktan daha kötü bir durum olarak tanımladığımız yani tam da arzuladıkları bir şekle getirdiklerini görüyoruz.
Askeri darbe dönemleri başta olmak üzere itikadî ve siyasi kırılma dönemlerinde suskun kalan alim dediğimiz kişiler ne yazıktır ki Müslümanların siyasi iktidarın getirdiği nimetlerinden alabildiğine yararlandıkları bu dönemde suskunluklarını artırmış görünmektedirler.
Son zamanlarda iyi bir geçim vesilesi olarak yazılan Kuranı Kerim meallerindeki fahiş hatalar ve Rasulullah(sav)ın sahih sünneti ile sahih hadislerine karşı yürütülen itibarsızlaştırma çalışmalarına karşı ses çıkaramayan âlim dediğimiz kişiler ne yazık ki siyasilerin İslami kavramlar üzerinden devirdikleri çamlar karşısında da suskun kalmaktadırlar.
Başbakanın faizin tabana yayılması konusundaki başarılarının övüncü ve yaygınlaştırdıkları faizli banka kredilerinin kullananlara helal olması dileği karşısındaki âlimlerin suskunlukları bunun en çarpıcı örneğidir.
İlk bakışta İslami düşüncelerdeki kırılmaların siyasi arenadaki kırılmaları doğuruyor olduğu gözükse de, esasında siyasi kırılmaların yeni yeni itikadî kırılmaları getireceği asla unutulmamalıdır.
İtikad ve siyasetteki kırılmaların sorgulandığı gibi, Ümmetin yol göstericileri olarak kabul edildikleri halde, İslam itikadındaki ve siyaset sahnesindeki kırılmalar karşısında ses çıkarmayan günümüz âlimlerinin sorgulanması da yakındır.
Ümmetin suskunluğunu Rabbine(cc) şikâyet ederek şehadete ulaşan Şeyh Ahmed Yasin’i(rha) ve Muhammed Mursi’yi yoksa bu seçim kargaşasında siz de mi unuttunuz?