Seçim evveli günleri iktidar ve muhalefetlerin meydan ve diğer yerlerde ki konuşmalarını gördükçe “nereden nereye” diyemeden kendimi alamadım.
***
Bellek, yıllar öncesi gördüklerim yanında tarihi olaylara gitti.
Mesela ana muhalefet “Cumhuriyeti biz kurduk” diyordu ama Cumhuriyet sadece padişahlığın kaldırılıp sadece sözde halkın seçimi (!) ile (ki aslında Ankara’nın istediği seçimdi) halk idaresi idi ama ya tatbikat?
Tatbikat 1944 yılına kadar bir hükümet baskısı altında Despot (Her dediğini ve dilediğini yaptırmak isteyen) olarak geçtiği bir vakıaydı.
Asıl cumhuriyet 1950’den sonra çoklu siyaset partileri ile başlamış oluyordu.
***
Ya seçimler? 1944 yılına kadar tek parti olmasıyla onun istediği olduğundan öyle meydan konuşmaları yoktu.
1944’de meydan konuşması tek tük ve cılız bir meydan konuşmaları olmuşsa da tesirli değildi.
1950 seçimlerinde muhalefet sertleşti ama bu günlerdeki gibi asla değildi.
Sadece ne yapılacağı karşının bunun yapamayacağı üzerinde oluyordu konuşmalar yani bir birlerine sataşma olmuyordu. Sadece DP “Yeter söz milletindir” afişlerini ortaya attılar.
***
Keza 1954 ve 1957 seçimlerinde yine ne yapacakları anlatılıyordu. Sadece Bölükbaşı hükumetin yanlışlıklarını belgelerle anlatırdı.
Büyük bir kitle dinlerdi ama yine Bölükbaşı Kırşehir’den seçim alabilirdi.
1960 ihtilalinden sonra ki seçimlerde de bu şekil pek değişmedi yani birbirleri için hırsız, vatan haini, hapse atacağım, parasını alıp millete vereceğim gibi isnatlar telaffuz edilmedi.
***
Rahmetli Özal zamanında bile Özal’ın “köprüleri satacağım” demesine muhalefet “sattırmam” yönünde kaldı. Hakaretler olmuyordu.
Rahmetli Özal’ın Cumhurbaşkanı oluşundan sonraki hükümetler ve muhalefetler arasında sertleşişler başladı başlamasına ama…
Bu seçimde olanlar gibi olmuyordu.
Hepimizin izlediği gibi iktidar müdafaa ile yapacağı yatırımları açıklarken muhalefet sadece iktidarı düşürecek hesap soracak, hükümet başkanını hapse atacak, paralarını halka dağıtacak vb. gibi sözler içinde ne gibi programı olduğunun üzerinde bile durmuyordu.
***
Eh böyle muhalefet olunca da iktidarı düşürmek yerine katmerleştirme meydana geliverdi.
***
Ya seçim sonraları?
1950 seçim sonrası Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün “Nankör millet…” sözünden başka bir hareket olmadı.
Seçimi kazanan DP’liler hiçbir yerde “biz kazandık” feryatları ile sokağa dökülmedi keza muhalefette bir tepki yapmadı. Sakinlikle geçti.
Nitekim 1962 seçimlerinde de sakinlik devam ederken daha sonraki yıllarda kazanamayan partiler “seçime oyun oynandı, oylar karıştırıldı haksızlıklar oldu” bağrışışlar yaparak hemen “yeni seçim” istemeye başladılar.
***
Seçim sonunun kabullenmesi yerine, çok partili demokrasiye geçtiğimiz yıllardan bu günlere kadar devam eden ve modernliklerine hayran olup kopyacılık yaptığımız Avrupa ve Amerika’da bile hiçte yapılmayıp bizde bırakılmayan işlemimiz devam etmekte.
***
Ya şu seçim sonu muhalefet ve taraftarlarının ortalığı velveleye vermelerine ne denir.
Oylarda hata varsa itiraz hakkı herkese var.
YSK başkanında dediği gibi kontrol edilir, hak yerini bulur ama…
Büyük toplulukla YSK önlerinde bağırışım çağrışım ve kavga ile polise sataşmalarla kendilerine oy çıkartmak mümkün olur mu?
***
Aslında bu seçim, hiçte AK Parti’nin zaferi değil halkın halk demokrasisine karşı zaferidir. Seçmen, Demokrasiye, halka rağmen halka hükmetmeye çalışanların iktidar olmamasına başka türlü çare bulamadığı için “yeter” demeye gelen bir tokat vurması olmuştur. Bunu da mecburen ve sadece AK Partisi’nin istifadesini sağlamakta bulabilmiştir..
Malumunuz. Başta, demokrasinin gelmesinden bu yana ezeli muhalefetlikten kurtulamayan siyasi parti idarecilerinin söylediklerini duymayan kaldı mı bilmem.
Ya köşelerde kiler? “İşte millet dedikleri” sözde cumhuriyet ve laiklik savunucusu görünen, aslında başka şeyleri ortaya çıkanları var güçleri ile destekleyenler! Gizli ittifaklar vb.
***
Böyle bir muhalefet gurubu oldukça iktidarlar için bulunmaz bir durumdur.
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle