“Seçimlerden sonra.....” diye başlayan çok söz dinledik bu güne kadar.
Tıpkı seçimden önce dinlediklerimiz gibi.
Bu defa çok önemli bir seçim yaşayacağız, Türkiye Cumhuriyetinin yaşadığı en önemli seçim yarınki seçim olacaktır gibi başlayıp arkası gelmeyen hayallerle dolu sözler duyduk siyasilerden.
Şimdi de seçim sonrası şunlar şunlar olacak veya yapacağız gibi kazanan tarafın veya seçimde verilen sözlerin hiç birisi yerine getirilmeyecek tam aksine daha çok kötüye gideceğiz gibi kaybeden tarafın sözlerini dinleyeceğiz bir süre daha.
Sonra her şey unutulacak ve hayat seçimden önceki minvalde devam edip gidecek.
Ta ki yeni bir sandık ortaya konuluncaya kadar.
O zaman da tıpkı şimdikiler gibi sözler saçılacak siyasilerin ağızlarından.
Sonuçta siyasiler eliyle toplum bir kez daha gerilecek ve kutuplaştırılacak…
Biz seçilmezsek ülke batar mantığı hiç bitmeyecek bu ülkede.
Çünkü yalan bir tarih, yalan bir siyaset ve yalan üzerine kurulu bir ekonomik sistem İnşa edildiğinde ses çıkarmayanların şimdilerde seslerini yükseltmiş görünmeleri de yalan üzere kurulmuş bir senaryonun devamıdır.
Maalesef sağcı olduğunu iddia eden siyasiler eliyle sahte bir dünya inşa ettiler, bizi de basın yayın organları eliyle sandıklara hapsettiler. Hepsi bu.
Seçim sonuçları ne olursa olsun Türkiye tarihinin en büyük ödemeler ve borç krizi ile karşı karşıya kalacağını herkes biliyor artık ama bilmiyormuş gibi davranmaya devam ediyor.
Kim kazanırsa kazansın milleti ve memleketi çok daha zor günler bekliyor.
Millet olarak şimdikinden daha çok ekonomik sıkıntı yaşayacağımız ve bugünkü ekonomik sıkıntıların her geçen gün daha da artacağı muhakkaktır.
Bunun nedeni toplum olarak yardım edilmiş bir yoksuIIuk içinde yaşamayı tercih etmemiz ve öne çıkan siyasilerin de buna uygun davranmasından başka bir şey değil.
Seçilecek hükümetin esas görevi toplumdaki yoksullaşmayı önlemek olmalıdır.
Siyasilerin ifadelerine göre toplumdaki fakirleşmenin çok farklı sebepleri vardır, toplum olarak yaşanan ekonomik sıkıntılar gelip geçicidir ve bunları ortadan kaldırmak kolaydır. Asıl önemli olan tehlike ise toplumdaki kutuplaşma olup bunu sona erdirmek daha zordur.
Çünkü siyasilere göre yine toplumsal kutuplaşmanın sonunun felaket olduğunu ve acılarının ekonomik zorluklarda olduğu gibi kolaylıkla ortadan kaldırılamadığını geçmiş yıllarda yaşadığımız olaylardan öğrenmiş durumdayız.
Ancak nedense bunları söyleyen siyasiler toplumsal kutuplaşmayı sona erdirecek sözler yerine toplumu daha çok gerecek ve birbirine düşman edecek siyasi bir dil kullanmaktan vaz geçmemektedirler.
Bütün bu olan bitenden millet olarak ders çıkarıyor muyuz? Hayır.
Bunun sonucu olarak her yaşadığımız seçim döneminden sonra siyasi partiler kanununun değiştirilmesi ile milletin seçtiği değil de millete seçtirilen milletvekilleri bulunuyor ve halk tabiriyle iktidarı ve muhalefetiyle meclisinin kalitesi hiç olmadığı kadar düşük seviyelere inmiş oluyor.
Yine ortalama bir vatandaş diliyle ifade edildiği gibi vatan ve milletini seven, kişisel ihtiraslarını aşmış, milletin sıkıntılarının çözümlerini bilen, konulara vakıf, liyakatli kişiler yerine Millet Meclisin yanından bile geçemeyecek pek çok kişi maalesef milletin değil üst yöneticilerin vekili olanların vitrinde yer aldıkları görülmektedir.
Bu toplumda sıkça ifade edilen “kim seçilirse seçilsin, Türkiye Cumhuriyeti dimdik ayakta kalacaktır” şeklindeki düşünceden vaz geçilmedikçe bu gün içine düşürüldüğümüz ekonomik sıkıntılardan kurtulmak mümkün olmayacaktır.
Bu millet artık seçilenlerin ilim sahibi olmasının ayrı bir şey, karakterli insanlar olmasının daha ayrı bir şey olduğu gerçeğini kavramadıkça olumsuzlukların sona ermeyeceğini görmek zorundadır.
Ya da İlim sahibi olamasalar da, üstün bir ahlak sahibi bir birey olmaları gerektiği gerçeğinden hareket ederek seçimlerini yapmalarının kurtuluş olduğu gerçeğini kabul etmelerinin çözüme giden ilk adım olduğunu kabul etmek zorundadırlar.
Aksi durumda kendini bilgili görerek uygulamalarda haddini aşan veya kibirleri nedeniyle cehaletlerinin farkında olmayarak yanlış uygulamalarda ısrar eden bir kesim işbaşında olmaya devam ederse gelecek bu günden daha kötü olacaktır.
FARKINDA MIYIZ?
"Ben her şeyi bilirim" psikolojisi davranan ve adına dunning kruger denilen hastalığa yakalanmış kişilerin tedavileri oldukça zordur.
Bunları kendi hallerine bırakmak ve dikkate almamak ise asla bir tedavi şekli değildir.
Çünkü İlim ayrı bir şey, karakter ise çok daha ayrı bir şeydir