Aylardır süren seçim hengâmesinin bitmesine şunun şurasında birkaç gün kaldı.
Sandığa gitmeden yapılacak tek bir şey kaldı artık.
Seçim propaganda döneminin muhasebesi ve bu seçimin milletimize maliyetini hesaplamak seçim günü sandığa gidip oy kullanmadan önce yapılacak son şeydir.
Diyeceksiniz ki bunca zamandır millet bu muhasebeyi ve hesaplaşmayı yapmış olması gerekir.
Hem kendi nefsinde hem de yakın çevresi ile.
Ama görünen o ki bu tür bir vicdani hesaplaşma ve maliyet hesabının hemen hemen hiç yapılmamış olduğu görülüyor.
Ya da daha doğrusu seçim propagandasında yaşananları hep birlikte gördük geçirdik.
Yapılacak olan seçim bir yerel seçim idi.
Ama biz elbirliği ile yerel seçimin yerel olması gereken seçimini bırakın propagandasını bile yerel olmaktan hatta ülke çapında bile olmaktan çıkarıp uluslararası mahiyete büründürdük.
Adaylar talip oldukları belediyeleri kazandıkları zaman yapacakları projeleri anlatarak hemşerilerinden oy isteyeceklerdi.
Olmadı. Bu seçimde de seçmenler adaylardan şehir için yapacakları şeyleri duyamadılar.
Onun yerine bizi partilerimizin, belediyelerimizin, millet meclisimizin ve hatta demokrasinin tek belirleyicileri olan parti genel başkanlarının kayıkçı atışması benzeri kavgalarını gördüler.
Yazılı ve görsel basında olduğu gibi hatta ondan daha fazlasını internet ortamının sosyal medya mecralarında gördüler.
Mesele sadece yerel seçim olmayınca ağızlara alınmayan hiçbir şey kalmadı neredeyse.
Parti başkanları birbirlerinin paçasını çekiştirir de bakanlar milletvekilleri genel başkan yardımcıları onlardan geri kalır mı hiç?
Kalmadılar da.
Neredeyse birbirlerini sabah akşam ettikleri tehditle kalmayıp hapise göndermeye niyetlendiler.
Ne adına?
Millet adına ve demokrasi adına.
Benim partim seçilirse demokrasi olur, senin partin seçilirse ihanet olur söylemiyle.
İl öylesine çığırından çıktı ki ta Endonezya’daki cami katliamını bile yerel siyasetlerine alet edip dünyaya nizamat vermeye kalkıştılar gözümüzün önünde.
Veya hala camii olmaktan müzeye nasıl çevrildiği açıklanamayan fethin sembolü Ayasofya’nın tekrar cami haline çevrilmesi bile oya tahvil edilir oldu.
Son yıllarda gittikçe artan algı yöntemlerine maruz kala kala yerel seçimin yerelde kalması gerektiğini bile düşünemeyecek hale getirilen seçmenler eğer başlarını ellerinin arasına alarak yaşanan bu olumsuzluklara son verecek basireti göstermez ise bundan sonraki seçimler bu seçimden de daha kötü manzaralara gebedir.
Geçmişte de pek çok kez siyasi parti liderlerinin seçimleri kazanabilmek adına milliyetçi ve muhafazakâr seçmenleri kendi saflarına çekmek adına çok şeyler söylediler.
Ama hiç bu kadarı olmamıştı denecek şeyler yaşandı bu seçim döneminde.
Eminim başta siyasi parti genel başkanları olmak üzere mikrofonu eline alan bütün siyasetçilerin birbirleri hakkındaki beyanatları ve çıkışları kendilerine, partilerine ve hatta yapmakla övündükleri İttifaklarına vereceği zararları hiç mi hiç hesap etmediler.
Hatta ellerini havaya kaldırdıkları adayların o mahalde seçimi kazanıp kazanmamaları bile önemli olmadı onlar için.
Onlar için önemli olan tek şey rakiplerinden bir fazla oy almaktı o kadar.
Kendilerinden başka kimseyi düşünmedikleri için de milletimizi bırakın Ülke ve devlet olarak prestij kaybına uğrayıp uğramadığımızda kimsenin umurunda falan olmadı.
Şimdilerde bakmayın siyasetçilerin “Her şeye rağmen bu seçimde boynumuzu eğmeyin ve bize oy verin, seçimden sonra her şey daha güzel olacak” demelerine.
Ellerinden gelecek bir güzellik olsa şimdi yaparlar ve milleti rahatlatırlardı.
Ama şunun da unutulmaması gerekir ki bu aşamada can havliyle yapacakları her hamlenin maliyeti şimdi görülmese de mutlaka seçim sonunda görülecektir.
İşte tam da bu sebepten tam da bu aşamada propaganda döneminde yapılan yalan dolan itham ve iftiraların maliyetini sadece maddi açıdan ele almadan daha fazlasıyla milletin memleketin ahlaki ve sosyal hayatında açtığı derin yaraların muhasebesi yapılmalıdır.
Bugün bunun muhasebesini yapmayanlar yarınlarda evlatlarının torunlarının yüzüne asla bakamayacaklardır.