AK Parti, seçilme yaşının 25’den 18’e indirilmesini istemektedir. Bu sebepten dolayı 18 yaş’a seçilme hakkı getiren “Anayasa Değişikliği” Meclis’e sunuldu.
Dünyada 45 ülkede 18 yaşında seçilme hakkı vardır. Aralarında Almanya, Avusturya, Çin, Danimarka, Fransa, Finlandiya, İsveç, İsviçre, Macaristan, Norveç, Portekiz’inde bulunduğu 45 ülkede seçilme yaşı 18 olarak tespit edilmiştir.
.’Batılı’ ülkeler arasında Türkiye hâlâ seçilme yaşı en yüksek olanlardan birisidir. 45 ülkede 18 yaşında seçilme hakkı bulunurken yaklaşık 60 ülkede seçilme yaşının 25 olması dikkat çekiyor. Kuzey Kore’de seçilme yaşı 17 iken, Angola’da 35. Bazı ülkelerde ise seçilme yaşı için üst sınır mevcut. Mesela İran ve Somali’de 75 yaşından büyükler meclise giremiyor.
Türkiye’de seçilme yaşının 18’e düşürülmesiyle ilgili anayasa değişikliği çalışmaları devam ederken CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cihan Haber Ajansı’na yaptığı açıklamada 18 yaşında seçilme konusunda henüz karar vermediklerini; ancak “21 yaşa” sıcak baktıklarını söylemiştir. CHP Genel Başkan Yardımcısı Adnan Keskin, seçilme yaşının 18’e düşürülmesinin babasından harçlık bekleyenlere milletvekilliği vaat edilerek yasaya sahtekârlık sokulmaya çalışıldığını iddia etmiştir.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise bu konuda şöyle demiştir: “ Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın gündeme getirdiği seçilme yaşının 18’e indirilmesi düşüncesine soğuk bakmaktayız. AK Parti hükümeti her şeyi halletmiş gibi 18 yaşını doldurmuş Türk gençliğine seçilme vaadi vermesi ve akılları çelmesi garabet bir durumdur. Başbakan Erdoğan’daki bu zihin bulanıklığı ve kafa karışıklığı hayra alamet değildir”
18’ini doldurmuş gençlere seçilme hakkının verilmesinin bizce bir mahzuru yoktur. Bu konu polemik konusu yapılmamalıdır. 18 yaşına giren bir insan rüşt çağına girmiştir. Yaptıklarından ve gücü yettiği halde yapmadıklarından sorumludur. Fikir üretebilen sağlığı yerinde olan ve aklı başında olan, çalışkan 18 yaşını bitirmiş gençler aday gösterilmelidir. 18 yaşına girmiş bir gence seçme hakkı veriliyorsa seçilme hakkı da verilmelidir. Karşı çıkmanın bir mantığı yoktur.
Halife Hz. Ömer ( r.anh) Efendimiz zamanında Abdullah b. Abbas 18 yaşında iken şûrâ üyesiydi. Söz konusu sahabe-i kiram, sahabenin ileri gelenlerinden biriydi. “Tercümanü’l- Kur’an”dı. Medine Tefsir ekolünün kurucusuydu. Peygamberimiz kendisine şöyle dua etmişti: “Allah’ım, onu dinde fakih kıl ve ona Kur’an-ı Keirmin te’vilini öğret.”
Şûrâa üyeleri Bir gün Hz. Ömer’e, “Yâ emeire’l- mü’minin çocuğumuz yaşında birini şûrâ üyesi seçtiniz; bu durum bizim ağrımıza gidiyor, dediler. Bunun üzerine Hz. Ömer (r.anh) Efendimiz şûrâ’yı topladı. Toplantıda sûrâ üyelerine, “Nasr Süresi sizce neye işaret ediyor” diye sordular. Söz alan üyelerden bir kısmı, “ Bu süre, Mekke’nin fethine işaret ediyor” dediler. Bazıları da “İslâm’ın zaferine işaret ediyor” dediler. Halife, bir de Abdullah bin Abbas’ın görüşünü alalım, dedi. O da şöyle cevap verdi: “Bu süre Hz. Peygamber (s.a.v) Efendimizin yakında vefat edeceğine işaret ediyor.” Hz. Ömer de ben de aynı fikirdeyim, demiştir. Şûrâ üyelerine dönerek bu genci şûrâ’ya neden üye seçtiğimi şimdi anladınız mı, demiştir.
Nasr Süresi nazil olduğu zaman Hz. Ebu Bekir Resulüllah’ın o sene vefat edeceğini anlamıştı ve bu yüzden hüngür güngür ağlamıştı.
Nasr Süresi’nin manası şu şekildedir: “Allah’ın yardımı ve zaferi gelip de insanların bölük bölük Allah’ın dinine girmekte olduklarını gördüğün vakit Rabbine hamdederek O’nu tesbih et ve O’ndan mağfiret dile. Çünkü O, tövbeleri çok kabul edendir.”
Abdullah b. Abbas gibi gençlerin seçilmesi ülkenin yararınadır. Burada şunu ifade edeyim ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi beşeri hukuka göre işlevini yerine getirir; Şûrâ ise İslâm hukukuna göre işlevini yerine getirir. Bu iki kavramı birbirine karıştırmayalım. Benzer bir yönü de yoktur.