“Öldüğüm gün, tabutumu götürürlerken, bende bu dünya derdi var sanma! Benim için ağlama, yazık, «vah, vah!» deme! Beni toprağa verdiklerinde de «veda, veda!- ayrılık, ayrılık- deme!” (Hz. Mevlânâ)
Aşkı aramak adına çıkılan bir yolda hamdım, piştim, yandım şeklinde özetlenen bir yaşam.
Ve bu yolda Horasan’dan Karaman’a ve oradan da Aşk’ın ateşinin yakıldığı Konya’ya gerçekleştirilen bir yolculuk.
Dünyaya bir güneş gibi doğacak olan ve insanlığa sevdanın ne olduğunu öğretecek bir hak aşığı Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî…
Neden aşka çıkar her sözü ve bütün eserlerini aşka bina eder? ”Kâinatın yaratılışını, hayatın özünü aşk şekillendirir” der. Aşktan nasibi olmayanlar nasipsizdirler. Kaçırılan şey dünyaya olan muhabbet yüzünden ebedi ahiret hayatıdır. Madem dünya aşk üzerine yaratıldı. Neden insanoğlu gerçek aşkı aramaz ki?
Aşkı en basite indirgeyip paçavra bir bez parçasına çeviren şıpsevdiler türemeye başladı bu günlerde. Sevda’nın şekli değişti. İsimde kaldı birçok şey. Manaya eremedi, özünden koptu sevdalar. Yalancı muhabbet oyunu oynamaya devam eden birçok kimse, en ufak bir olayda düşman oluverdi nedense. “Seni çok seviyorum” sözü kolayca ağızdan çıkıverdi. “Hâlbuki yalandı!” gerçek sevdayı, kalbin o en derin muhabbetini anlayamadık. Ya da işimize mi gelmedi nedir?
Gerçek aşkı şöyle anlatır Hz. Mevlana : “Cebrail gibi, akıl ile insan Allah’a ulaşamaz; yarı yolda kalır. İnsanla, Allah arası bir deniz mesafesi ise; akıl bu denizde bir yüzücü, aşk ise bir gemidir. Yüzmek güzeldir ama uzun bir yolculuk için yeterli değildir. İnsan yüzerken yorulabilir, boğulabilir. Ama gemiye binen hedefine ulaşır. (Mesnevi IV/ 1423-27)
Hz. Mevlânâ ile Şems-i Tebriz’i arasındaki muhabbeti kimse anlayamaz. Dışarıdan dünya gözüyle bakan kimse onlara “Deli” der geçer. Gerçek aşkı soranlar olur: “ şıklık nedir?” “Benim gibi olursan bilirsin!” (Mecalis-i Sab’a,82) cevabını alır.
İşte Aşkı bu denli özünde yaşayan Hz. Mevlana ölüm gecesine “Şeb-i Arûs” yani “Düğün gecem” der. Bunu anlayamayanlara ise şöyle seslenir : “Ölümü korkutucu kılan, onu zorlaştıran, şu ten kafesidir. Teni bir sedef gibi kırdığın zaman, ölümün bir inciye benzediğini sen de göreceksin!”
Ölüm gecesini düğün gecesi olarak nitelendiren hak dostu maşuku olana yani Allah’a kavuşmanın adına Şeb-i Arûs diyecektir.
“Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız!
Bizim mezarımız âriflerin gönüllerindedir”
Şimdi dünyanın dört bir yanında aşkı arayan birçok insan akın akın Mevlânâ’nın daveti üzerine “ Gel, gel, ne olursan ol yine gel, İster kâfir, ister Mecusi, ister puta tapan ol yine gel, bizim dergâhımız, ümitsizlik dergâhı değildir, yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel…” çağrısını anlamak üzerine Mevlânâ ya gelmektedir.
Gerçek aşkı arayan gönüllere selam olsun,
Muhabbeti bulanlara işte o zaman aşk olsun!
Selam, dua ve muhabbetlerimle.