Allah Teâlâ’nın ayı Receb ayında O’nun üzerimizdeki nimetlerini anmak, zikretmek boynumuzun borcu olduğu düşüncesiyle siz kıymetli okurlarımıza Cenâb-ı Mevlâ’mızı tefekkür ettirmeye devam etmek istiyoruz efendim. Hoş O’nun nimetlerini anlatmaya denizler mürekkep olsa kalemler yazmaktan âciz kalır, bizimkisi de karınca misâli güzel yollara minicik ahret taşları döşemekten ibârettir. Buyuruyor ki Cenâb-ı Hakk:
“Ey insanlar, Allâh'ın üzerinizdeki nimetini anın. Gökten ve yerden sizi rızıklandıran Allâh'ın dışında bir başka Yaratıcı var mı? O'ndan başka İlah yoktur. Öyleyse nasıl olur da çevriliyorsunuz?” (Fâtır, 3)
Cenâb-ı Hakk’ın o kadar çok nimetleri var ki bize şükretmek düşer ancak insan nankördür iyilikler varken her şey güzel ama biraz bir sıkıntı veya probleme dûçâr olsak hemen ver yansın ederiz. Halbuki sıkıntı ve musibette, kişinin isyan etmeyip sabrederek sevap kazanmasına vesile olduğu için nimettir.
“Şüphesiz içinizden ağır davrananlar vardır. Şâyet, size bir musibet isâbet edecek olsa: ‘Doğrusu Allah, bana nimet verdi, çünkü onlarla birlikte olmadım’ der.”(Nisa, 72) Başka bir âyette de: “İnsana bir zarar dokunduğu zaman, Bize dua eder; sonra tarafımızdan ona bir nimet ihsan ettiğimizde, der ki: ‘Bu, bana ancak bir bilgi(m) dolayısıyla verildi.’ Hayır; bu bir fitne (kendisini bir deneme)dir. Ancak çoğu bilmiyorlar.”(Zümer, 49) Bu sebeple insanoğlu kendine verilenden kibre düşmeyecek verilen ancak ve ancak Hak katındandır bunu bilecek, hâline kendince iyi olsa da olmasa da şükredecek, gelenlerin bir imtihan olduğunu bilecek…
Bizlere çeşit çeşit hepsinin güzelliği, rengi, kokusu, tadı, gücü, etkisi farklı pek çok nimetler lütfeden Rabb’imize karşı çok şükredici bir kul olmalıyız ve bunun gereğini de yapmalıyız mübârek Recep ayında. Yine Rabb’imiz buyuruyor ki şanlı Kur’ân’ında:
“Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?” (Rahman, 13) O halde o güzellikleri Kur’an diliyle saymaya gayret edelim:
“Öyleyse Allâh'ın sizi rızıklandırdığı şeylerden helal (ve) temiz olanlarını yiyin; eğer O'na kulluk ediyorsanız Allâh'ın nimetine şükredin.” (Nahl, 114) “Allah, sizin için yarattığı şeylerden gölgeler kıldı. Dağlarda da sizin için barınaklar-siperler kıldı, sizi sıcaktan koruyacak elbiseler, sizi savaşınızda (zorluklara karşı) koruyacak giyimlikler de vâr etti. İşte O, üzerinizdeki nimetini böyle tamamlamaktadır, umulur ki teslim olursunuz.” (Nahl, 81) “Görmüyor musun ki, size âyetlerinden (bâzılarını) göstermesi için, gemiler Allâh'ın nimetiyle denizde akıp gitmektedir! Hiç şüphesiz bunda, çok sabreden, çok şükreden için gerçekten âyetler vardır.” (Lokman, 31)
Cenâb-ı Hak bizim için gözle görülmeyen sayısız, sonsuz nimetler hazırlamıştır. Bunları düşünmeliyiz.
“Artık hiçbir nefis, yaptıklarına karşılık olmak üzere kendileri için gözler aydınlığı olarak nelerin (sayısız nimetlerin) saklandığını bilmez.”(Secde, 17)
Dünya üzerinde bizim istifâdemiz için yaratılanları bizim hizmetimize bahşeden yüceler yücesi Rabb’miz ne büyüktür! Bize O’na şükredici olmak yaraşır.
“Kendinden (bir nimet olarak) göklerde ve yerde olanların tümüne sizin için boyun eğdirdi. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir kavim için gerçekten âyetler vardır.” Câsiye, 13)
İşte böyle yapanların mükâfatı yine şerefli Kur’an’da şöyle bahsedilir:
“İman edenler ve salih amellerde bulunanlar da, Rableri onları imanları dolayısıyla altından ırmaklar akan, nimetlerle donatılmış cennetlere yöneltip-iletir (hidâyet eder).” (Yunus, 9) Ve onlar:
“İşte (yeryüzünün hakimiyetine ve ahiretin nimetlerine) varis olacak onlardır.” (Müminun, 10)
Evet, dostlar bizlere bahsetmeye, yazmaya güç yetiremeyeceğimiz kadar bol nimetleri bahşeden Rabb’imize ne kadar şükretsek azdır. Şükür Yâ Rabb’i, şükür Ya Rabb’i, şükür Yâ Rabb’i diyerek yine bir âyetle yazımızı sonlandıralım:
“Size her istediğiniz şeyi verdi. Eğer Allâh'ın nimetini saymaya kalkışırsanız, onu sayıp-bitirmeye güç yetiremezsiniz. Gerçek şu ki, insan pek zalimdir, pek nankördür.” (İbrâhim, 34)