Geçtiğimiz hafta, tüm dünyâda değer kaybına uğrayan, toplumun bel kemiği ailenin yeniden yapılandırılması için neler yapılacağına ait ülkemizde uluslar arası bir konferans düzenlendi. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın öncülüğünde Kadın Platformu ve Diyalog Avrasya Platformu tarafından, ‘Din, Gelenek ve Modernite bağlamında Aile’ gibi çok ciddi bir konuyu ihtiva eden konferansa, sayıları yaklaşık 600’ü geçkin ilim adamı katılarak bu çok önemli hususta bugünkü ailenin yaşadığımız devirde karşılaştığı problemlere değindiler, tartıştılar ve çözüm önerileri sundular. 26-27 Kasım tarihleri arasında Antalya’da gerçekleşen oluşuma; ABD, Brezilya, Çin, Malezya, Güney Afrika, Belarus ve Güney Afrika’ya kadar birçok ülkenin sahasında söz sâhibi akademisyenleri katıldı.
Hızla ilerleyen modernite ve çağdaş yaşam maalesef ailenin içini boşalttığıyla kalmayıp ailenin problemlerine çâre olamamıştır. Amerika’da, Avrupa’nın hemen her ülkesinde ve Doğu’da sarsılan aile müessesine taze kan hüviyeti taşıyacak olan bu çalışma umarız ki şimdiye kadar ailede açılan yaralara merhem olsun. Fakat şurası güzel ki dünyânın bütün ülkelerinde ailenin temelleri çatırdamış ve dünya bunun farkında olduğundan çözümler arıyor. Hangi dîne mensup olursa olsun bugünkü maddi toplum yapılanmasında insanın yegâne sığınağı ve biricik korunağı ailedir. O da yıkılırsa birey hangi dinamiklerle hayâta tutunacak, yaşam boyu gerekli olan moral, güven, azim, sevgi enerjisini nerden alacak ve bulacaktır. Geçici olana değil kalıcı olana itibar anına doğru bir adım olan bu dikkate değer çalışmaya emeği geçen herkesi gönülden kutluyoruz. İnşallah sonuç bildirgesinde alınan kararlar uygulanır, tavsiyelere uyulur, yeni projeler üretilir.
Toplantıya katılan bütün akademisyenlerin ailenin sosyal hayâtın temeli olduğu konusunda hemfikir oldukları ve ailenin modern yaşamın getirdikleriyle çok ciddi tehdit altında bulunduğunu belirten Prof.Dr. Stephan Martin Kampowski, dünyânın geleceğinin aileden geçtiğini söylüyor. Prof.Kampowski; ‘Ailenin korunmasında dînin önemli bir yeri vardır. Yine din aileleri birleştirir, bağdaştırır. Aile içerisinde oluşabilecek bir kriz Allah inancı ile daha rahat çözülebilir. Aile olmadan insanların birbirlerini ve Allah’ı unutabileceklerini’ anlattı. Prof.Dr. Thomas Michel; ‘Ailenin etik ve ahlâkî değerlerin öğrenildiği bir okul olduğunu’ vurgularken ‘ Irkçılığı, kadına karşı şiddeti önlemek için çocuğa sevginin sosyal ortama girmeden önce aile tarafından öğretilmesi gerektiğini’ anlattı.
Bizim akademisyenlerimizden Prof.Dr. Naci Bostancı; ‘Ailenin geleceği insanın geleceğidir.’ Diyerek, ‘Aileyi korumak için küresel işbirliği yapılması gerektiği’ çağrısında bulundu. Aile yıkımında müthiş bir rolü olan TV dünyâsında hiçbir kısıtlama yapılmadığını ifâde eden Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Başkanı Aytekin Sır; ‘Kendisinin bir ilaç ya da proje üretmesi durumunda çeşitli kuruluşlardan izin alması gerekirken Türkiye’de bir dizi çekmek isteyenin hiçbir yerden onay almadan işlerine kolayca başladığını ve bunun direkt yayına konulduğunu’ belirtirken ‘dizilerin bir psikolog ve psikiyatri heyetinin onayından geçerek yayına konulması gerektiğini’ anlattı.
Zaman gazetesi yazarlarından Ali Bulaç, Bu güzel konferansın kapanışından önce yaptığı konuşmada modernitenin aile üzerindeki etkilerini anlatırken şu gerçekleri vurguladı: ‘Küreselleşmenin her şeyi ve özellikle kadınları metâlaştırdığını, kadının kişiliğinin arka plana atılıp, dişiliğinin ön plana çıkartıldığın’ belirtti. ‘Kadın, spor, magazin, güzellik alanlarında istihdam ediliyor. Güzel kadınların daha kolay iş bulabildiği algısı onları estetik yapmaya götürüyor.’ derken ‘Kutsal kitapla, dinle, gelenekle barışılması gerektiğinin yanında modernizm tecrübesinden ders çıkararak yeni bir nikah akdi yapmamız gerekiyor.’ Değerlendirmelerini yaptı.
Antalya’da gerçekleştirilen aile konferansının bitiminde; devlete ve Sivil Toplum Örgütlerine aile kurumunun korunmasına yönelik neler yapılabileceğine dâir teklifler yapıldı ve bu hususa yönelik politikalar üretilmesini ve görevli kesimin üzerine düşeni yapması istendi. Ailede boşanmaları azaltacak, aile içi şiddeti önleyecek, nikahı koruyacak, eşlerin ve çocukların birbirleriyle daha çok vakit geçirmesini sağlayacak projeler sunuldu.
Yayınlanan bildirgede şunlar var:
Devlet ailenin korunması yönünde azâmi çaba göstermeli. Sivil Toplum Kuruluşları devlet politikalarını yönlendirici çalışmalar yapmalı.
Neslin korunması esâsına dayalı olarak boşanmayı azaltacak her türlü tedbir hayâta geçirilmeli.
Aile içi şiddetin önlenmesi adına Sivil Toplum Örgütleri devlet organları ile birlikte çalışmalı.
Çocukların fiziksel, zihinsel, sosyal ve ruhsal gelişiminin korunması adına medya araçları aileyi tehlikeye atacak yayınlar yapmamalı, evlilik birliğini tehdit altına alan cinsellik önlenmeli.
Ailenin çocuklarıyla daha fazla zaman geçirmelerine imkan sağlayacak iş düzenlemeleri yapılmalı.
Geniş ailenin korunması ve iletişiminin artması için devlet organları her türlü önlemi almalı.
Kentlere göçün önlenmesi için ailelerin ekonomik şartlarının düzeltilmesine yönelik çalışmalar desteklenmeli.
Kürtajı önleyen ve azalan doğum oranlarının artmasını sağlayan politikalar ve projeler desteklenmesi
Hızla ilerleyen modernite ve çağdaş yaşam maalesef ailenin içini boşalttığıyla kalmayıp ailenin problemlerine çâre olamamıştır. Amerika’da, Avrupa’nın hemen her ülkesinde ve Doğu’da sarsılan aile müessesine taze kan hüviyeti taşıyacak olan bu çalışma umarız ki şimdiye kadar ailede açılan yaralara merhem olsun. Fakat şurası güzel ki dünyânın bütün ülkelerinde ailenin temelleri çatırdamış ve dünya bunun farkında olduğundan çözümler arıyor. Hangi dîne mensup olursa olsun bugünkü maddi toplum yapılanmasında insanın yegâne sığınağı ve biricik korunağı ailedir. O da yıkılırsa birey hangi dinamiklerle hayâta tutunacak, yaşam boyu gerekli olan moral, güven, azim, sevgi enerjisini nerden alacak ve bulacaktır. Geçici olana değil kalıcı olana itibar anına doğru bir adım olan bu dikkate değer çalışmaya emeği geçen herkesi gönülden kutluyoruz. İnşallah sonuç bildirgesinde alınan kararlar uygulanır, tavsiyelere uyulur, yeni projeler üretilir.
Toplantıya katılan bütün akademisyenlerin ailenin sosyal hayâtın temeli olduğu konusunda hemfikir oldukları ve ailenin modern yaşamın getirdikleriyle çok ciddi tehdit altında bulunduğunu belirten Prof.Dr. Stephan Martin Kampowski, dünyânın geleceğinin aileden geçtiğini söylüyor. Prof.Kampowski; ‘Ailenin korunmasında dînin önemli bir yeri vardır. Yine din aileleri birleştirir, bağdaştırır. Aile içerisinde oluşabilecek bir kriz Allah inancı ile daha rahat çözülebilir. Aile olmadan insanların birbirlerini ve Allah’ı unutabileceklerini’ anlattı. Prof.Dr. Thomas Michel; ‘Ailenin etik ve ahlâkî değerlerin öğrenildiği bir okul olduğunu’ vurgularken ‘ Irkçılığı, kadına karşı şiddeti önlemek için çocuğa sevginin sosyal ortama girmeden önce aile tarafından öğretilmesi gerektiğini’ anlattı.
Bizim akademisyenlerimizden Prof.Dr. Naci Bostancı; ‘Ailenin geleceği insanın geleceğidir.’ Diyerek, ‘Aileyi korumak için küresel işbirliği yapılması gerektiği’ çağrısında bulundu. Aile yıkımında müthiş bir rolü olan TV dünyâsında hiçbir kısıtlama yapılmadığını ifâde eden Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Başkanı Aytekin Sır; ‘Kendisinin bir ilaç ya da proje üretmesi durumunda çeşitli kuruluşlardan izin alması gerekirken Türkiye’de bir dizi çekmek isteyenin hiçbir yerden onay almadan işlerine kolayca başladığını ve bunun direkt yayına konulduğunu’ belirtirken ‘dizilerin bir psikolog ve psikiyatri heyetinin onayından geçerek yayına konulması gerektiğini’ anlattı.
Zaman gazetesi yazarlarından Ali Bulaç, Bu güzel konferansın kapanışından önce yaptığı konuşmada modernitenin aile üzerindeki etkilerini anlatırken şu gerçekleri vurguladı: ‘Küreselleşmenin her şeyi ve özellikle kadınları metâlaştırdığını, kadının kişiliğinin arka plana atılıp, dişiliğinin ön plana çıkartıldığın’ belirtti. ‘Kadın, spor, magazin, güzellik alanlarında istihdam ediliyor. Güzel kadınların daha kolay iş bulabildiği algısı onları estetik yapmaya götürüyor.’ derken ‘Kutsal kitapla, dinle, gelenekle barışılması gerektiğinin yanında modernizm tecrübesinden ders çıkararak yeni bir nikah akdi yapmamız gerekiyor.’ Değerlendirmelerini yaptı.
Antalya’da gerçekleştirilen aile konferansının bitiminde; devlete ve Sivil Toplum Örgütlerine aile kurumunun korunmasına yönelik neler yapılabileceğine dâir teklifler yapıldı ve bu hususa yönelik politikalar üretilmesini ve görevli kesimin üzerine düşeni yapması istendi. Ailede boşanmaları azaltacak, aile içi şiddeti önleyecek, nikahı koruyacak, eşlerin ve çocukların birbirleriyle daha çok vakit geçirmesini sağlayacak projeler sunuldu.
Yayınlanan bildirgede şunlar var:
Devlet ailenin korunması yönünde azâmi çaba göstermeli. Sivil Toplum Kuruluşları devlet politikalarını yönlendirici çalışmalar yapmalı.
Neslin korunması esâsına dayalı olarak boşanmayı azaltacak her türlü tedbir hayâta geçirilmeli.
Aile içi şiddetin önlenmesi adına Sivil Toplum Örgütleri devlet organları ile birlikte çalışmalı.
Çocukların fiziksel, zihinsel, sosyal ve ruhsal gelişiminin korunması adına medya araçları aileyi tehlikeye atacak yayınlar yapmamalı, evlilik birliğini tehdit altına alan cinsellik önlenmeli.
Ailenin çocuklarıyla daha fazla zaman geçirmelerine imkan sağlayacak iş düzenlemeleri yapılmalı.
Geniş ailenin korunması ve iletişiminin artması için devlet organları her türlü önlemi almalı.
Kentlere göçün önlenmesi için ailelerin ekonomik şartlarının düzeltilmesine yönelik çalışmalar desteklenmeli.
Kürtajı önleyen ve azalan doğum oranlarının artmasını sağlayan politikalar ve projeler desteklenmesi