Pazar günü geçmiş dönemlere bakınca çok uzun sürmeyen bir propaganda dönemi sonucunda yapılacak seçimlerde oy kullanılacak.
Demokrasinin vazgeçilmez unsuru olarak görülen seçimlerin gerçekten kendisine yüklenilen işlevi görüp görmediği tartışılabilir.
Tıpkı yine demokrasinin vazgeçilmez unsuru olarak görülen siyasi partilerin gerçekten kendilerine yüklenilen işlevi görüp görmediğinin tartışıldığı gibi.
Ya da Demokrasinin asıl unsuru olarak görülen seçmenlerin gerçekten seçimlerin belirleyici unsuru olup olmadığını tartışıldığı gibi.
Veya demokrasinin kitaplarda yazdığı gibi insan tabiatına en uygun ve toplumların kendi kendilerini idare etmeleri için yöneticilerini seçtiklerine inanmayanların iddialarının her geçen yıl biraz daha fazla ciddiye alınıp tartışıldığı gibi.
İster gerçekten iyi bir yönetim sistemi isterse de insan topluluklarını aldatabilmek için üretilmiş gelmiş geçmiş en büyük yalan olsun şimdi sandık meydana çıktı ve oylar kullanılacak.
Sandık ortaya geldiğinde tartışmalar biraz daha farklılaşır ve bu defa demokrasi tartışmasına genel olarak dini motifler ilave edilerek demokrasinin kendisi değil de oy verilecek partiler ve adaylar üzerinden tartışmalar yapılır.
Dini argümanlar kullanılarak yapılan tartışmalar da 2 farklı şekilde yapılır.
Birinci durumda tartışmalar oy kullanmanın din dışı bir olay olduğu veya dini bir vecibe haline geldiği yönde olur.
İkinci durumda ise partilerin geçmişleri, programları ve propaganda döneminde kullandıkları dil ile birlikte gösterdikleri adaylar üzerinden yapılır.
Her iki durumda da insanlar kendilerinden olmayanı bilgisizlikten, ferasetsizlikten ve şaşkınlıktan tutun da İslam Dinine, vatana ve millete ihanete varıncaya kadar çok farklı şekillerde suçlarlar.
Hatta zaman zaman bu suçlamalar daha da ileri götürülerek arkadaşlıklar, dostluklar ve akrabalıkların bile sona erdirildiği görülmektedir.
İnsanların böylesine siyasi farklılıklarını öne sürerek siyasi kamplara bölmenin tek sorumlusu sorumsuzlukta en önde olan siyasi parti genel başkanlarıdır.
Çünkü bizde siyaset çoğunlukla siyasi parti genel başkanları tarafından belirlenip onların etrafında şekillendiği için vatandaşların rey verecekleri genel başkanlarını karşısındakini düşman görecek şekilde sahiplenmeleri merkezden çevreye doğru yayılan bir söylemin sonucudur.
Siyasi parti başkanlarının karşısındaki partilerin yöneticilerini suçlamaya başlamasından sonra partilerin taraftarları da genel başkanlarından geri kalmamak için suçlamalarının dozunu artırırlar ve partilerini ölesiye savunma durumuna geçmiş olurlar.
İnsanların önüne ne zaman bir seçim sandığı konulmuş olsa toplumda tansiyonun yükseldiği ve istenmeyen olayların hatta yaralama ve ölümlerin olduğu görülür.
Doğu toplumları diye birazda küçümsenerek bahsedilen bizim gibi toplumlarda siyasi parti başkanlarının meydana çıkıp “Savaşa değil seçime gidiyoruz” dediklerini duyamazsınız.
Çünkü karşısındaki Allahsız, kitapsız, dinsiz bir vatan ve millet düşmanı olarak yaftalayıp insanları kendisine kurşun asker yaparak kolay yoldan seçim kazanmak varken kimse bu yolu denemekten vaz geçmez.
“Seçim rakipleri için bir önceki seçimin rövanşı olacak” diye başlayan sözlerle seçim propaganda döneminde ve seçim gününde sandık başlarında yaşanacak provakatif olayları yapacak partili holiganlarına saldırılarının başlama işareti vermiş olduğunu bilen parti başkanlarının başka bir ey yapmalarına gerek kalmadan seçimleri kazanma yoluna girmeyi tercih etmeleri kaçınılmaz olur.
Seçmenlere bu şartlar altında sağlıklı bir seçim yapma imkânı vermeden seçimleri tabir caiz ise oldubittiye getirip kazanmak kolaylığına bir de devlet imkânlarını eklediğinizde seçim sandığı toplumun tercihini yansıtıyor demek sadece kazananlara mahsusu bir durumdur.
FARKINDA MIYIZ?
Nefsimize veya kör şeytanımıza uyup sonradan bir kez daha “ellerim kırılsaydı” dememek için oy vermeden önce beynimizin belki de şu ana kadar hiç açılmamış olan siyaset jelatinleri açıp ve başkalarının bilinçaltınızı işgal etmesine izin vermememiz gerekiyor.
Bunun için de sandık ortaya konulduğunda seçmen olarak bizlere düşen tek şeyin bir kez daha tarih tekerrür etmesin düşüncesiyle seçme haklarına sahip çıkmamızdır demek geliyor insanın aklına.